Yarenime Name 15: el-MÜHEYMİN

“Bütün çiftleri O yaratmıştır.Size bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etmiştir ki, böylece onların sırtına binip yerleşince, Rabbinizin nimetini anarak: Bunu bizim hizmetimize vereni tesbih ve takdis ederiz, yoksa biz bunlara güç yetiremezdik, diyesiniz diye.”(Zuhruf43/12-13)

“O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini, kendi katından (bir lütfu olmak üzere) size boyun eğdirmiştir.Elbette bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.” (Câsiye45/13)

 

Kıymetlim, biricik yarenim. Yukarıdaki ayeti okudum, sana danışmak için soru devşirir, tefekkür ederken birden ormanda buldum kendimi. 

Vahşi hayvanlar, etrafımda daireler çiziyor, irili ufaklı pek çok ağaç, bu canlıların arasında işaret çubukları gibi hafif sallanışlarla yerlerini alıyordu. Kocaman bir filin dokunuşuyla irkildim. Hortumunu yanağıma sürtüşünden, “sahiplenilme” isteği belli olan iri varlık, sanki uykusundan yeni uyanmış bir insan yavrusuydu. Sevilmek, dokunulmak arzusuyla şimdi yere sırtüstü yatacak, ayaklarını yaramaz tepişlerle havaya savuracaktı. Sağ yanımda bir kaplan, elimin temasını hissetmek ister gibi sırtını, parmaklarımın altında dolandırıyor, filde gördüğüm acziyet ve “Ben senin için yaratıldım.” mesajının aynısı, onun tavırlarında da seziliyordu. Keskin dişleri ancak ekran arkasından izlenebilecek timsah, çocukken dişlediğim naylon oyuncağa dönüşmüştü bu harikalar çemberinde. Yaklaşıp uzaklaşan ve kapalıyken uzun bir çizgiye benzeyen ağzı, en az iki metreydi. Ama gözlerine dikkatli baktığımda asla korkmayacağımı anladım. İstersemonu kendime köle edebilirdim. Ama hayvanda kölelikten ziyade çay saati için ahbaplık edecek bir hava vardı. İşin ilginci, kuyruğunun kıvrıldığı tarafa bakınca gördüğüm, ağaçlardan birine dolanmış anakondanın da bu çay sohbetine katılmak istemesiydi.

Gündüz gördüğüm için hayra yorduğum bu düşten şu sonucu çıkardım: En vahşi hayvanı bile yakalayacak, kafeslere sokacak, tehlike anında saf dışı edebilecek av malzemesini üretebiliyor insan. Ah kibirli çıkarım! Tövbe ediyorum… Rabbimiz ilham ediyor,o alet edevatı üretmeyi. Ve Rabbimizin tutmasıyla, yed-i kudretiyle yuvalarından uzaklaşmıyor, şehirlerimizi evlerimizi basmıyor bedenen beşerden güçlü bu mahlûkat. Yaşam alanlarında, kendi âlemlerinde, en masumu belgesellerde yaşayıp gidiyorlar. Doğuyor, büyüyor, ürüyor ve ölüyorlar; her halleriyle düşünene ibret oluyorlar.

Hâlâ gözlerim yumulu. Bu defa normal ebatta börtü böcek…  Fenası, sefere çıkmışlar hep beraber. Tarantulalar ve kraliçe arılar elele vermiş yürüyor, tırtıllarla kırkayaklar birlikte ordugâh kurmuş, insanoğluna hücum ediyor.            Gözlerimi açtım. Tekrar kapattım. Bu defa minik varlıklar istila ediyor hayalimi. Küçükken izlemeye korkmadığım, büyüyünce izlemeye cesaret bulamadığım türden filmlerden biri geldi işte gözlerimin önüne. Karıncalar, çılgın bilim adamının deney tüplerinden damlayan sıvıyla temas eder etmez dev varlıklara dönüşüyor, dar bir alanda dönüp duran bir grup insana film boyunca ecel terleri döktürüyorlar. Yine başka senaryolardan görüntüler aktı hayalime: Büyüyen örümcekler, garip bir kimyasaldan etkilenen arılar, kuşlar, böcekler (Ne çok film çevrilmiş, tabiatta dengeli bir büyüklüğe sahip canlılar hakkında)!..

            Gözlerimi açtım. Tekrar kapamaya cesaretim yok. Büyüdüm zira…

İbret almayı bilen yarenim, bu işe ne dersin?  Bize boyun eğdirilmeseydi, en küçüğünden en büyüğüne bütün canlılar korkulu rüyamız, kâbusumuz mu olurdu? Onların hangisini öğlen yemeğinde yiyeceğimizi değil, hangisinin öğlen yemeğinde iştahını kabartacağımızı mı düşünüyor olurduk?Dur abartayım; vejetaryen olan hayvanlarla yakınlık kurar, yine de aklı olmayan bu yaratılmışlardan emin olamadığımız için evcil olanlarına bile şüpheyle yaklaşırdık herhalde.

Neyse bu endişeli düşün ve düşünüşün boynuna kemendi takıp bir kuyuya atayım. Kuyunun kapağına da ayetten hız alıp şu duayı yazayım:Bunu bizim hizmetimize vereni tesbih ve takdis ederiz, yoksa biz bunlara güç yetiremezdik.

Bu düş canavarlarının kuyudan çıkamayacağına emin olmak için kolumu kuvvetlendireyim, sığınayım Rabbime: Allahım, sen her varlığı yüce kudretin ve kuşatıcı ilminle yerinde, zamanında, ebadında yarattın. İnandım, iman ettim, onların bana eğdirdiğin boynuna gıpta edip azametine boyun eğdim. Kulluğuna beni, benimle birlik kıymetlimi, bütün ümmet-i Muhammedi kabul et ey Müheymin!

Seni bu defa ve her daim, kâinatın bütün işlerini gözetip yönetene el-Müheymin’eemanet ediyorum.


 

Yazar: 

Yeni yorum ekle

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.