Yeni yorum ekle

ÜMMÜ’L-MÜ’MİNÎN ÂİŞE BİNT EBÎ BEKR

Vakit; İslam’ın sabah aydınlığı gibi gönüllere doğduğu zamanlar idi.  Mekke’de,Ebû Bekrin (ra) hanesinde ince, narin ve naif bir beyaz çiçek,tüm hoyrat ve karanlık bakışlara inat yaprak yaprak açılıyordu.   Müslüman bir ailede Müslümanca yetişmenin huzuru ve güzelliği ile taptaze ruhu besleniyordu.

O, ÂişebintEbiBekr idi…

O, ÜmmüRûmân’ın göz aydınlığı idi…

O, babası EbûBekr’in gönül şenliği idi…

O, Rasûlullah’ın(sas) Hümeyra’sı, müminlerin annesi idi…

...

Cebrail (as), Efendimize (sas)  Hz. Âişe (r.anha) validemizin kendisine eş olacağını müjdelemişti.   İlahiemir ile gerçekleşen evlilik,daha Mekke günlerinde başlayan bir sevince dönüşmüştü. Hicretin ikinci senesindeiki bayram arasındaki günlerdeüçüncü bir bayram sevinci daha yaşanmış ve bu kutlu birliktelik gerçekleşmişti.

Âişe annemiz bundan sonra ömrünün dokuz senesini Rasûlullah (sas) ile birlikte geçirecek bu güzel günlerin anısı ile 48 sene daha yaşayacaktı. 

Beraber geçirilen dokuz seneye belki bir ömre sığmayacak güzellikler iz vuracaktı.Bu sebeple gönül, O’ndan (sas) sonra hep gamlı hep hüzünlü olacaktı. Nasıl olmasın ki; yaşanan o seneler, incecik bir sevdanın yılları olacaktı. “Kördüğüm” halinde birbirine geçmiş sevgilerin çözülmez bağı ile bağlanacaklardı.

Her zaman bir arada bulunmayıseçmişlerdi. Ümmü’l – mü’minîn (r. anha)Uhud savaşında meydana su taşımış, haber toplama görevini yapmış, yaralılara bakıp onlarla ilgilenmişti.

Hendek harbinde Benî Harise kabilesinin kalesinde kalmıştı.  Mekke fetholunacağı zaman RasûlullahEfendimiz (sas) bu bilgiyi herkesten saklamış, tek onunla paylaşmıştı. EbûBekr dahi durumu ancak kızından öğrenebilmişti.

Benî Mustalik Gazvesi esnasında yahut Zâtürrikâ seferinde teyemmüm emri onun vesilesi ile nazil olmuştu. Mola verdikleri yerde ablası Esma’dan ödünç aldığı gerdanlığı kaybedince Peygamber Efendimiz (sas) kolyeyi aramak için görevlendirdiği insanlardan olumlu bir cevap alamadı. Sahabe efendilerimizise vakti gelmekte olan sabah namazını su bulunmadığı için kılamamaktan korkmakta idi. Hz.Âişe’ye(r. anha) bu sebeple kendilerini oyaladığı için kızıyorlardı. Ancak teyemmüm emrini ifade eden vahyin nüzulünün ardından gerdanlığın oturdukları yerdebulunmasıda son derece dikkatleri çekmişti.

Ancak onun hayatı hep böyle sevinç içre geçmemiş, çokfazla gözyaşı döktüğü zamanlar da olmuştu. İşte bu olaylardan birisi de RasûlullahEfendimiz (sas) ile birlikte katıldığı Benî Mustalikgazvesinde yaşanmıştı. Mola yerinde gerdanlığını düşürdüğünü anlayarak aramaya koyulduğunda; ordunun kendisinin yokluğunu fark etmeden yola çıktığını gördü. Hz. Âişe annemiz, bu durumun telafisinin orada beklemek olduğuna hükmetmişti. Ordunun artçısı Safvan b. Muattal kendisini farkedip orduya kavuşturdu. Ancak münafıkların oyunları devam etti. Hz. Âişe annemize çirkin bir iftira atıldı. Bu kötü sözleri o rahatsızlığı sebebi ile çok sonra öğrendi ve bu sebeple göz pınarları kuruyana dek gözyaşı döktü. Onun temiz olduğunu belirten ayetlerin nüzulünün ardından yüzü ancak gülmüştü.

Onun(r.anha) hakkında ayetler şahitlik yapıyordu… Bizzat Allah Teâla onu temize çıkarıyordu…O,(r.anha) böylesi  büyük bir şerefe nail olan  kutlulardan idi…

Veda haccına katılmış tüm Müslümanlarla beraber Efendimizin hutbesini dinlemişti. Bu hutbe hüzünlü vedanın yaklaştığının da  sembolü idi.

Peygamber Efendimiz(sas) rahatsızlandığında diğer eşlerinden müsaade isteyerek onun odasında istirahat etmişti. Beraber yaşadıkları yıllar boyunca hiçayrılmadıkları gibi son anları da beraber geçmişti. Rasûlullah Efendimiz(sas), mübarek başı Âişe annemizin kucağında iken refik-i âlâya ulaşmıştı.

Henüz 26 yaşında iken dul kalmıştı. Müminlerin annesi olarak 48 sene geçmiş yılların yâdı ile yaşamış ve ilahi takdirin kendisine verdiği görev gereği ümmetin yolunu aydınlatan hayatına devam etmişti.

Kendisi de Medine de vefat etmiş, Medine vali vekili EbûHureyre tarafından cenaze namazı kılınmış ve CennetülBakî’e defnedilmişti. Kadın, erkek, çocuk, ihtiyar herkesin gözünde bir damla yaş, lakin gönlünde büyük bir sevda bırakmıştı.

İlk yetişmesi ve terbiyesi babası Hz.EbûBekr (ra) tarafından gerçekleştirilmişti. Ardından Nebevi eğitimi her an soluduğu ortam ile  gelişmiş ve olgunlaşmıştı.

O, babasının kızı idi…

O, Âişe es-Sıddîka idi...

Onların yuvasında sevginin, anlayışın, hürmetin gereği yaşanırdı. Bu sebeple bir arada olmak keyfe dönüşürdü. Belki küçük nazlanmalar dahi tatlı birer anıya dönüşmüştü. Beraberce yapılan koşular, birlikte izlenilen mızraklı savaş oyunları, annemiz usanıncaya kadar devam ederdi.

Peygamber Efendimizin(sas) de kendisine sevgisi ve teveccühü derin idi. Zira Âişe annemiz zekâsı, kavrayışı, kuvvetli hafızası ve güzelkonuşması ile özel bir yere sahipti. O Kur’ân-ı ve Efendimizi en iyi şekilde anlamaya çalışır, buna dair sorular sorar, en ince noktalara kadaröğrenmeye çalışırdı. RasûlullahEfendimiz(sas) ile yaptığı müzakereler sebebi ile gittikçe artan bir bilgiye ve derinliğe sahip olmuştu.

Belki de bu yüzden onunla iken Efendimize (sas) vahiy geliyordu. Onların sevgileri ilahi kaynaktan besleniyordu. Orada arınıp orada huzura kavuşuyorlardı. Bu sebeple; gece namazlarına düşkünlüğünü, nafile ibadetlere olan tutkusunu her zaman ifade etmişti.

Onun Efendimize (sas) olan düşkünlüğü kadın olarak kıskançlıklara da sebepolmuştu.Ancak bunlar büyütülmeden, tatlı bir hisolarak hanelerine yansımıştı.

O(r.anha), nefsi duygularına kapılarak kimsenin hakkına girmez ve hep doğrudan yana tavır takınırdı. Öksüz ve fakir çocuklara düşkünlüğü sebebi ile onları himaye eder, ihtiyaçlarını görür ve evlendirirdi.

O (r.anha), fıtratında taşıdığı kabiliyetleri baba ocağında ortaya dökmüş, peygamber hanesinde ise onları derinleştirmişti. Arap diline olan vukûfiyeti, derin şiir bilgisi,fesahat ve belagati ile her zaman etkili konuşmalar yapagelmişti. Arap tarihini ve Ensâb ilmini babasından öğrenmişti. Bu özellikler ona,Kur’ân-ı Kerim’i ve sünneti en iyi şekilde anlama imkânını veriyordu.

Kur’ân-ı Kerim’i tefsir ediyordu. Kıraat tarzlarının tamamına vakıf idi. Hadislerin hangi olay ile ilgili olduğu, ne kastedildiği, onlardan nasıl hükümçıkarılabileceği gibi hususları biliyordu. Böylece yeni hükümlerin nasıl çıkarılabileceğini ortaya koymuş oluyordu. Hadislerde sahabenin nakil hatalarını düzelterek tenkit zihniyetinin gelişmesine sebep olmuştu. 2210 hadis rivayet ederek muksirûn arasında yerini almıştı. Peygamber Efendimizle(sas) bir arada yaşamasının sonucu olarak, hadislerin tam anlaşılabilmesi için gereken açıklamaları da yapmıştı.

Tıp alanında da derin bilgisi vardı. Özellikle savaşlarda bu yönü ortaya çıkar, ashaba yardımcı olurdu.

Eğitim ve öğretim çalışmalarına çok önem veriyordu. Evi herkese açıktı ve hanesi isteyen herkesin rahatlıkla soru sorabildiği bir ilim meclisi haline dönüşmüştü.

O (r.anha),eğitimini aldığı nebevi uygulamaların herkese ulaşmasını ve böylece ümmetin selametini hedeflemiş ve vefat edene kadar da bu idealden vazgeçmemişti. Talebelerini yetiştirerek kendisinden sonra ilimlerin ilerlemesini de temin etmişti. Her ilim ondan bir parça mutlaka taşımaktadır. Hz. EbûMusa anlatıyor: Rasûlullah’ın ashabı olan bizlere her ne zaman bir hadis müşkülatarz edecek olsa hemen Hz. Âişe’ye sorardık. O bize bu hususta mutlaka bir bilgi sunardı. (Tirmizî, Menâkıb, 3877)

RasûlüZîşan’a sevgisi, bağlılığı, O’nu anlamada ki gayreti, ümmete karşı annelik vazifesini eda edişi ile bizlerin yolunu aydınlatan bir nur olmuştu. Fedakârlığın, vefanın, sevginin, nezaketin, ilmi çalışmanın tüm örneklerini kendisinde bulup öğrendiğimiz büyük bir rehber olmuştur.

O, Rasûlün Hz. Hatice den sonra sevdiği ailesidir...

O, hürmete mucip, dil uzatılmasından berî olandır…

O, Ebû Bekrin kızı, hane-i saadetin nazlı çiçeğidir…

O , ümmühâtü’l- mü’minîn’denÂişebintEbîBekr’dir…

 

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.