Elif Gibi Olmak

Ümit ÇİMEN*

 

“Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol, beraberindeki tevbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın, şüphesiz O yaptıklarınızı hakkıyla görür.” (Hûd 11/112) 

 

Elif’i görünce hep yüce dinimiz İslam’ın çok önem verdiği temel ahlaki prensiplerden dürüstlük gelir aklıma. Konu dürüstlük olunca elif

Elif gibi olmak; düzgün ve dürüst olmak, mümin için çok önemli ifadeler. Kur’an alfabesinin bu ilk harfinin bizim kültürümüzde farklı bir yeri vardır. Kimi zaman şiirlere konu olmuş kimi zaman çocuklarımıza isim olarak verilmiştir. Akla birçok şey gelebilir ama her şeyden önce dosdoğru olmak, güvenilir olmak, eğriliklerin karşısında düzgün ve dik durmaktır elif gibi olmak.geçer zihnimden. Hele usta hattatlarımızın kaleminden çıkmışsa, onun gönül dünyasındaki tevhid inancının ruhunu hisseder insan.

Müminin günde beş defa ilahi huzura çıkıp adeta inanç enerjisi depoladığı namazında Kur’an-ı Kerim’in özeti mesabesinde olan Fatiha Suresi’nde Rabbinden kendisini sırat-ı müstakime (dosdoğru yola) iletmesini istemesi dürüstlük ilkesinin önemini ortaya koymaktadır. Yüce Allah’ın, müminin hayatını öncelikle iman ve istikamet temeli üzerine kurmasını istediği görülmektedir.

Hiç şüphesiz bir toplumda huzur, güven ve istikrar ortamının sağlanmasında fertler arasında sevgi, saygı ve kardeşlik bağlarının oluşmasında dürüstlük ilkesinin yeri tartışılamaz.

Sevgili Peygamberimizin sahabilerinden biri; “Ya Rasûlallah! Bana İslam’ı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim.” diyor. Rasûlullah (s.a.s): “Allah’a inandım de, sonra dosdoğru ol.” buyuruyor.[1] Hz. Peygamber’in cevabında dürüstlük hayatın inşasında temel direklerden biri olarak ortaya konulmuştur.

Allah’ın son elçisi Sevgili Peygamberimizin, peygamberlik görevinden önce de sonra da yaşadığı toplumda Muhammed’ül-Emin (güvenilir Muhammed) olarak tanınması; O’na en şiddetli itiraz edenlerin bile O’nun doğruluğuna, dürüstlüğüne söz söyleyememesi, Müslüman’a O’nu örnek almada ve sevmede nereden başlaması gerektiği konusunda ipucu veren bir durumdur.

Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (Hûd 11/112) buyuruyor. Sevgili Peygamberimiz “Hûd Sûresi beni ihtiyarlattı.” buyurmuştur.

Bu ayette Rasulullah’a “beni ihtiyarlattı” dedirtecek kadar zor gelen nokta, dosdoğru olma emrinin asıl kendisiyle ilgili olan kısmından ziyade, ümmetiyle ilgili olan kısmıdır. Zira ayette “seninle beraber tevbe edenler de” (seninle beraber dosdoğru olsun) denilmek suretiyle aynı emre muhatap oldukları belirtilmektedir. Nitekim istikamet (doğruluk-dürüstlük) kadar yüksek bir makam olmadığı gibi onun kadar da zor hiçbir emir yoktur.[2]

Dürüstlük insanın ferdî, ailevî ve toplumsal bütün ilişkileri, meslekî ve ticarî faaliyetleri, kamu görevleri velhâsıl hayatın bütün alanlarını ilgilendiren ve mutlaka riayet edilmesi gereken bir erdemdir.

Gönül dünyamızı aydınlatan, kültür ve medeniyetimizin manevi mimarlarından Yunus Emre’nin dergâha yıllarca odun taşıdığı ama hiç eğri odun getirmediği anlatılır.

Zihin ve gönül dünyasını eğrilikten uzak tutanlar ve inançla besleyenler hep doğruluk üretecekler, göz ve gönül dünyasında eğriliğe yer vermeyeceklerdir. Hiç şüphesiz doğru olmayan söz, sağlam ve düzgün yapılmayan iş ve meslek, hâsılı dürüst olmayan hayat eğri odunu temsil eder.

Eğriliğin çok olduğu zaman ve zeminde düzgün durmak ve yürümek zor olsa da ve eğri gözlere batsa da neticede Allah’ın gözüne girmek (hoşnutluğunu kazanmak) mutluluğu her şeye bedeldir.

Dürüstlüğün mükâfatı da büyüktür. Cenab-ı Hakk şöyle haber veriyor dürüstlerin akıbeti için;

“Şüphesiz Rabbimiz Allah’tır, deyip sonra da dosdoğru olanlara hiçbir korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de.” (Ahkaf 46/13)

“Şüphesiz ‘Rabbimiz Allah’tır’ deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) va’dedilmekte olan cennetle sevinin!” (Fussilet 41/30)

 

            Ziya Paşa ne güzel söylemiş:

            İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah

            Yardımcısıdır doğruların Hazreti Allah.

 

Kâinatın sahibi yüce Allah’ın hoşnutluğu, dostluğu ve onun vaad ettiklerinden daha önemli ve değerli bir şey olmadığına göre, dünyanın cazibesi, lezzetleri ve menfaatleri karşısında ne mutlu inanç ve ahlak çizgisinden ayrılmadan düzgün ve dürüst bir hayat yaşayanlara, ne mutlu elif gibi olanlara!

 

 

 



* Kartal Müftüsü

[1] Müslim, İman 13 IV. 65.

[2]  Hak Dini Kur’an Dili V. s.18.

Yorumlar

ELİF GİBİ DOĞRU DÜZGÜN İNSANLARI BULMAK ÇOK ZOR BU DEVRİMİZDE

Yeni yorum ekle

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.