Garanik

Garanik; Mekkeli müşriklerce put anlamında kullanılan ve bazı rivayetlere göre şeytanın Kur’ân ayetleri arasında göstermeye çalıştığı metinde geçen bir kelimedir.

İslâm literatüründe garânîk kelimesi, Hz. Peygamber’in müşriklerin gönlünü İslâm’a ısındırmayı arzu ettiği bir sırada, şeytanın telkiniyle vahiylere Allah kelâmı olmayan bazı sözler karıştırdığını ve daha sonra Cebrail’in ikazıyla bundan vazgeçtiğini iddia eden rivayetler münasebetiyle kullanılmış ve daha çok Necm suresiyle (53/19-20) Hac suresindeki (22/52-54) ayetlerin nazil oluşuna ilişkin tartışmalara konu olmuştur.

Garanikle ilgili ilk rivayet erken devir siyer müelliflerinden İbn İshak’a aittir. Vakidî ve İbn Sa’d’ın eserlerinde ayrıntılı bir biçimde yer alan Garanik hadisesi şu şekilde anlatılmaktadır:

Hz. Peygamber kavminin kendisinden yüz çevirdiğini görünce nefretlerini celbedecek âyetlerin inmemesini arzu etmiştir. Bir gün Kâbe’nin civarında Kureyşliler’le birlikte otururken Necm sûresini okumaya başlamış, 19-20. âyetlerine gelince şeytan 20. âyetin devamı gibi, “İşte onlar ulu kuğulardır (garânîk), şüphesiz ki şefaatleri umulmaktadır” (تلك الغرانيق العلى ، وإنّ شفاعتهنّ لترتجى) anlamında bir metni Rasûl-i Ekrem’e okutmuş, Rasûl-i Ekrem okumaya devam dip sûreyi bitirince sonundaki secde âyetinden dolayı secde etmiş, kavmi de kendisine uyarak secdeye kapanmış; yaşlı olduğu için eğilemeyen Velîd b. Mugîre veya Saîd b. Âs (yahut her ikisi) bir avuç toprağı alnına getirip secdeyi yerine getirmiş. Hz. Peygamber’in garânîkten söz etmesi Kureyşliler’i memnun etmiş, “Allah’ın dirilten ve öldüren, yaratan ve rızık veren olduğunu biliyoruz; fakat ilâhlarımızın O’nun katında bize şefaat edeceklerine de inanıyoruz. Sen onların şefaat edebileceklerini kabul ettiğine göre artık aramızda bir anlaşmazlık kalmadı” demişler. Bu durumdan son derece rahatsız olan Rasûl-i Ekrem evine çekilmiş. Akşam olunca Cebrail gelmiş, Hz. Peygamber sûreyi ona arzetmiş; Cebrail de, “Bu iki cümleyi sana getirdim mi ki?” demiş; Peygamber, “Allah’a, söylemediği bir şeyi nisbet edip söylemişim” diye hayıflanmış. Bunun üzerine şu âyet nazil olmuş:

“Onlar, başka bir vahiy uydurup bize isnat etmen için neredeyse seni vahyettiklerimizden saptıracaklardı ve ancak o takdirde seni samimi dost edineceklerdi. Eğer sana sebat vermemiş olsaydık neredeyse onlara biraz meyledecektin” (el-İsrâ 17/73-74).

Mekke müşriklerinin Rasûlullah’la birlikte secde ettikleri ve Müslüman oldukları haberi Habeşistan’a ulaşınca oradaki müslümanlar veya içlerinden bir grup, Mekke’ye dönmeye karar verdi. Ancak şehre yaklaştıklarında haberin asılsız olduğunu öğrendiler. İçlerinden bazıları Habeşistan’a geri döndü, geri dönmeyi göze alamayanlar ise bir müşriğin himayesinde Mekke’ye girdiler.

İbn Sa’d’ın naklettiği bu olay literatüre “garânîk hadisesi” olarak geçmiş ve giderek değişik rivayetlere bürünmüştür.

(Ayrıntılı bilgi için bkz. Garanik, DİA, XIII, 361.)