İhlas ve Niyet

Sibel ARAS –

Niyet, bir işi Allah rızası için yapmayı kalpten geçirmektir. İhlâs, ise niyet sağlamlığı anlamına gelir. Yapılan işlerde iyi niyet yani ihlâs olduğu zaman Allah katında değerlidir. Gösteriş için yapılan ibadetlerin, işlerin hiçbiri değeri olmadığını Hz. Peygamber (sas) şu örnekle açıklıyor.

Kıyamet günü ilk sorguya çekilecek üç sınıf insandır. Birincisi Allah Teâlâ’nın ilim verdiği kimsedir. Allah Teâlâ ona:

– Sana verdiğim ilimle ne yaptın ve ne amel işledin? diye soracak.

Adam:

– Ya Rab, sabah-akşam sana kulluk ettim. Dini telkinde bulundum. Bunları senin rızan için yaptım, diyecek.

Allah Teâlâ:

– Yalan söylüyorsun ancak falan zat ne âlimdir, desinler diye öyle davrandın ve şöhreti de aldın, buyuracak.

İkincisi kendisine servet verilen kimsedir. Allah Teâlâ buna da:

– Sana verdiğim güç ve kuvvetle ne yaptın? diye soracak.

Adam:

– Sabah-akşam senin rızan için tasadduk ettim, diyecek.

Allah Teâlâ:

– Yalan söylüyorsun, falanca ne cömert insanlar, desinler diye infak ettin ve bunu da nail oldun, buyuracak.

Üçüncüsü de savaş alanında ölen kimsedir. Allah Teâlâ buna da:

– Sana verdiğim güç ve kuvvetle ne yaptın? diye soracak.

Adam:

– Ya Rab, senin rızan için savaştım ve öldürüldüm, diyecek.

Allah Teâlâ:

– Yalan söylüyorsun, falanca ne kahraman adamdır desinler diye savaştın ve bunu da senin için söylediler, buyuracak.

Rasûlullah (sas) şöyle devam eder:

– Ey Ebu Hureyre, işte kıyamet günü cehennem ateşinin ilk yakacağı kimseler bunlardır.

Buradan da anlaşılacağı gibi niyetlerimizde ihlâslı olmalı ve gösterişten uzak durulmalıdır. Allah kulunun içini de bilir dışını da.

Adamın biri iyice acıktığı bir sırada, yolu kumdan bir tepeye uğradı. Aç olan midesi ile kuma bir baktı ve:

– Eğer bu kum yığını bir yiyecek olsa ben bunu bütün yoksullara dağıtırdım, dedi. Allahu Teâlâ o zamanın peygamberine şöyle vahyetti:

– O adama git söyle, Allah senin sadakanı kabul etti ve iyi niyetine teşekkür ediyor o kadar sevabı da senin defterine yazıyor.

 Önemli olan iyi niyette bulunmuş olmaktır. Niyet edilen davranışın yerine ulaşıp ulaşmaması değildir. Allah Teâlâ, iyilik ve kötülükleri takdir edip yazdıktan sonra bunların iyi kötü oluşlarını şöyle açıkladı: “Kim bir iyilik yapmak ister de onu yapamazsa Allah bunu yapılmış mükemmel bir iyilik olarak kabul eder ve kim bir iyilik yapmak ister de onu yaparsa Allah o iyiliği on mislinden başlayıp yedi yüz misliyle hatta kat kat fazlasıyla yazar. Kim bir kötülük yapmak ister de vazgeçerse Allah bunu mükemmel bir iyilik olarak kaydeder ve kim bir kötülük yapmak ister de onu yaparsa Allah o kötülüğe bir günah yazar.”

Burada da Rabbimizin ne kadar merhametli olduğunu ve iyi niyetli kimselere verdiği mükâfatı görmekteyiz.

Kur’an-ı Kerim’de Hicr suresi 99. ayette: “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” Ayet-i Kerime’yi şöyle anlamamız daha doğru olacaktır. Öyle bir hayat geçir ki ölüm sana geldiği zaman seni ibadet yaparken bulsun. Böyle bir ölümün yolu ise ibadetlerimizi Allah rızası için yapmakla mümkündür. Allah rızası niyetiyle hayatın hangi alanında olursa olsun yapılan işler kişiyi ibadet yapıyor mertebesine ulaştıracak ve böyle bir ölüm ise ibadet yaparken ölmek anlamına gelecektir.

Buna bir örnek verecek olursak; hepimiz evden çıkıp okula geliyoruz. Okula gelirkenki niyetimiz Allah rızası için ilim öğrenmek olsa attığımız her adım, aldığımız her nefes bize ibadet sevabı olarak geri döner. Ayrıca Allah korusun yolda kaza geçirip öldüğümüz zaman da ibadet yapmış olarak ölmüş olacağız değil mi?

Başka bir hadis-i şerifte; adamın biri Rasûlullah (sas) gelerek:

– Para ve şöhret için savaşan adam nasıl bir sevap alır? diye sorar.

Hz. Peygamber (sas):

– Hiçbir sevap alamaz. Allah Teâlâ sadece kendi rızası için yapılan ibadetleri kabul eder. Başkasını değil, buyurdu.

Seleften bir kişi de şöyle buyurmakta: “ Nice küçük ameller vardır ki niyetler onları büyültür, nice büyük görünen ameller vardır ki niyetler onları küçültür”.

Amellerin direği nimettir. Amel hayır olması için halis niyete muhtaçtır. Fakat amel mümkün olmasa da niyetin kendisi hayırdır. Ameldeki kusurlar affedilir; fakat niyetteki bozukluklar yüzünden amelin sevabı kaybedilir, ileri safhada büyük tehlikelere düşülebilir. Bunun için Resûlullah (sas) Efendimiz: “Müminin niyeti amelinden hayırlıdır“ (Beyhaki, Şuabu‘l-iman, V, 343; Suyuti, el-Camiu‘s-Sağır, No: 9295.) Niyet ettiğimizde de yani dille değil, kalben gönülden Allah’a tam teslimiyet içerisinde olmalıyız.

Allah bizleri halis niyetli kimselerden eylesin…   (Amin)

Yeni yorum ekle

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.