Kur’an, Tecvid İle İnzâl Olmuş, Onunla Okunmuştur

Kur'anKur’an-ı Kerim mutlak mucize bir kitab’dır. Dizilişiyle mucize, yazılışı ile mucize, içeriği ile (muhteviyat) mucize ve okunuşu ile mucize bir kitaptır. Bütünüyle Kur’an-ı Kerim, Efendimizin en büyük mucizesidir.

Müminler her harfine karşılık on misli sevap olduğu için Kur’an-ı Kerim’i sürekli okurlar. Kur’an’ı bitirenler tekrar bir daha başlarlar. Bu sürekli devam eder. Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi ırktan, hangi milletten, hangi kavimden ve kabileden olursa olsun durum değişmez. Kur’an’ın içeriğini bilse de bilmese de sürekli okurlar. Okumaya devam ederler. Kur’an-ı Kerim okudukları sırada duydukları manevi doyumu başka hiçbir zaman bulamazlar. Buradan ifade etmek gerekirse; manası hiç bilinmediği halde onlarca, yüzlerce, binlerce okunan, okunabilen başka bir kitap var mıdır? Okunmasıyla mucizliğin anlamı bu olsa gerek.

İslam toplumlarında, her şehirde, kasabada, köyde, mahallede; Kur’an meclisleri, mektepler, medreseler ve Kur’an okulları kurulur. Bu oluşumların arkasında temel güç Kur’an’ın güzel okunuşu ile ilgili hassasiyetlerdir. Kur’an-ı Kerim’i Efendimizin okuduğu şekilde okumanın gücü ve etkisiyle ilgili olarak Kur’an’ı yok etmek, ortadan kaldırmak ve Hz. Peygamber (sas)’i öldürmek üzere yola çıkan ve akabinde gerçekle yüz yüze geldikten sonra Müslüman olan Hz. Ömer’i örnek verebiliriz. Şüphesiz ki onun kalbinin yumuşamasına ve bir anda cehaleti bırakıp deryalara kanat açmasına sebep; Kur’an’ın belağatı, Allah Kelâmı’nın yüksek mana ve fesahati ile okunuşundaki güçtür.

Kur’an’ı okumanın, ezberlemenin, hatmetmenin, hıfzetmenin hepsinin büyük mükâfatları vardır. Kur’an hadimi olmak, Kur’an hizmetlerinde bulunmak için, insanların oluk oluk Kur’an merkezlerine koşmaları bunu gösterir. Müslümanlar Kur’an-ı Kerim’i Peygamberimizin okuduğu gibi okuyabilme uğruna aylarını, yıllarını, ömürlerini onun hizmetine vermektedirler. İyi okuyabilmek için, doğru okuyabilmek için, Allah’ın hoşnutluğunu, rızasını kazanabilmek için, Hz. Peygamber’in şefaatine erişebilmek için…

Efendimizin birbirinden güzel sözlerini sıralarsak Kur’an’ı O’nun gibi okumanın bir Müslüman olarak ne anlama geldiğini daha iyi anlarız.

“Allah,  güzel sesli bir peygamberin, Kur’an’ı tegannî ile yüksek sesle okumasından hoşnut olduğu kadar hiçbir şeyden hoşnut olmamıştır” (Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân 19; Tevhîd 32; Müslim, Müsâfirîn 232-234. )

 “Ümmetimin yapacağı ibadetlerin en faziletlisi Kur’an’ı yüzüne bakarak okumalarıdır.” (en-Neşr 1,3, Camiu’s-Sağır,2-44)

“Ey Ebû Zer, Allah’ın kitabından bir ayet öğrenmek için evinden çıkman, senin için yüz rekât namaz kılmandan daha hayırlıdır.” (İbni Mace, Sünen 1, 79)

“Kim Kur’an’ı okur ve onu ezberlerse Allah o kimseyi cennetine sokar ve ona ailesinden cehenneme girmeyi hak eden on kişiye şefaat etme hakkı tanır.” (İbni Mace I,78)

“Ümmetimin en şereflisi Kur’an’ı ezberleyenlerdir.”(Camiu’s-Sağır, 11-44/Neşr 1,3)

“Kur’an-ı öğreniniz, muhakkak ki o kıyamet günü ehline ne güzel şefaatçidir.”(Darimi, Fedailül Kur’an, 1,  Riaye 7)

“Evladına Kur’an öğretene kıyamet gününde taç giydirilir.”(el-İtkan, IV. 104)

“İçinde Kur’an’dan bir şey olmayan kimse harab olmuş ev gibidir.(Tirmizi, VI, 36)

“Bir adam Peygamberimize:

- Ya Rasûlallah! Allah’ın en çok sevdiği amel hangisidir, diye sorunca,

- Konup göçendir, dedi.

- Konup göçen kimdir, ya Rasûlallah, deyince; Peygamberimiz:

-Kur’an’ı başından sonuna kadar okuyan, bitince hemen tekrar başlayandır, dedi.” (Tirmizi, XI, 66)      

           Müslümanlar Kur’an’ı Peygamberimizin okuduğu şekilde (tertil) okuyup bu müjdelere erişebilmek için kendilerini yetiştirmeye çalışırlarken, çocuklarını da Kur’an ilimleriyle, kıraat ilimleriyle donatabilmek maksadıyla büyük bir gayretin içinde olurlar. Onlar için evlatlarının Kur’an hafızları, canlı Kur’an olmaları Allah’ın en büyük lütfudur.

Enes b. Malik’e “Peygamber’in Kur’an okuyuşu” sorulduğunda o şöyle demiştir: “Meddederek okurdu. Sonra “Bismillahirrahmanirrahim” kavlini şöylece okumuş: Bismillah lafzını çeker, Rahman lafzını çeker, Rahim lafzını çekerdi.”(İbni Kesir 14,8163)

Rasûlullah şöyle buyurmuştur: “Her zaman Kur’an okuyan kimseye şöyle denecektir: Oku ve yüksel, dünyada tertîl ile okuduğun gibi burada da tertîl ile oku. Şüphesiz senin merteben, okuduğun âyetin son noktasındadır.” (Ebû Dâvûd, Vitr 20)

  Kıraat imamlarımız, Kur’an’ın yavaş yavaş ve tane tane okunmasının, okurken sesi güzelleştirmenin müstehab olduğunu ifade etmişlerdir. Yine Efendimiz: “Kur’an’ı sesinizle güzelleştiriniz, Kur’an’da sesini güzelleştirmeyen bizden değildir.” (Ebû Dâvûd 1,339) buyurmaktadır.

 Abdullah b. Mesud der ki: “Kur’an’ı kum saçar gibi saçmayın. Şiir okur gibi hızlı okuyup geçmeyin. Harikaları karşısında durun ve onunla kalpleri harekete geçirin. Sizden hiçbirinizin amacı surenin sonuna kadar gelmek olmasın.(İbni Kesir, Zeyli 55)

Tertil, Kur’an’ı teenni ile acele etmeden yavaş yavaş, tane tane okumak, harf ve harekeleri açık seçik bir şekilde çıkarmaktır. Elmalılı da Kur’an’ın tertil ile okunması hakkında şöyle demiştir: “Kur’an’ın tertîli, onun her harfinin, edasının, nazmının, manasının hakkını doyura doyura vererek okunmasıdır.” Böyle bir okuyuşta harfler tam mahreçlerinden çıkarılır; harflerin kalınlık, incelik, yumuşaklık veya kalkale gibi özelliklerine dikkat edilir; uzatma, kısaltma ve tutmalar yerli yerince eda edilir. Kur’an’ı tertil üzere okumak için tecvid kaideleri iyi bilinmelidir. Çünkü tecvid ilmi, harflerin mahrec ve sıfatlarına uymak suretiyle, Kur’an-ı Kerim’i hatasız okumayı öğreten bir ilimdir.

Kur’an’ın tecvid ile okunması onun vahyedilmesi ile başlar, daha açık bir tabirle Kur’an tecvid ile inzal olmuş, onunla okunmuştur.

Furkan Sûresi’nde Allah (cc) : “Biz O’nu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle (yaptık). Onu tertil üzere inzal ettik. (Furkan 25/34) buyurarak O’nun inzalinin tecvid ile olduğunu beyan eder.

Müzzemmil Sûresi’nde bu durum daha da açıklık kazanmış ve emir olarak tecelli etmiştir. “Kur’an’ı açık açık, tane tane tertil ile oku.”(Müzzemmil 73/4)

Bu ayet-i kerimede Allah (cc) Efendimize Kur’an’ı tecvid ile okumayı emretmiştir. O’nun nezdinde bu emir tüm Müslümanlaradır. Nitekim Aliyyü’l Kâri, hitab Peygamber’e olmakla beraber esas muradın ümmeti olduğunu zira Peygamber (sas)’in zaten tecvide riayetkâr bulunduğunu söyler. (el-Minahül Fikriyye, s,20, Kuran’ın Faziletleri ve Okunma Kaideleri s.181)

Mezkûr ayetle ilgili olarak Hz. Ali (ra)’ye sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: “Tertil, harfleri tecvidle okumak ve vakıfları bilmektir.”(en-Neşr, I, 209)

Kur’an okurken tecvid’e riayet bu emre göre vaciptir. Yani tüm Müslümanların Kur’an’ı tertil üzere, tecvidle okumaları şarttır. Tecvid ilmini bilmek farz-ı kifayedir(Kuran’ın Faziletleri ve Okunma Kaideleri s.181)

Tecvid ilmini öğrenmek farz-ı kifaye olsa da uygulamak farz-ı ayn’dır. Özellikle de farz-ı ayn olan tecvid, Kur’an’ı harflerin yapılarını değiştirmeden ve manayı da ifsad etmeden tilavet etmektir.”

Kur’an tilavetinin asıl maksadı, ayetlerden Cenab-ı Hakk’ın muradını anlamaya çalışmak olsa da öncelikle yapılması gereken Kur’an’ı kural ve kaidelerine uygun olarak ve teenni ile okumaya çalışmaktır. Çünkü lafızlar, mana ve muhtevanın kalıplarıdır. Diğer yandan tilavet edilen Kitab’ın Allah kelamı olduğu ve onun da en güzel surette okunması gerektiği unutulmamalıdır. Aslında Kur’an’ın mana derinliklerine nüfuz edebilmek de bir yönüyle Kur’an’ın tertil üzere okunmasına bağlıdır.

İbnü’l-Cezeri şöyle demiştir: “Tecvid öğrenmek ve ona riayet etmek kat’î bir farzdır. Kim Kur’an’ı tecvidsiz okursa günahkâr olur. Çünkü Allah onu tecvidle indirdi ve bize kadar da bu şekilde geldi. Tecvid, tilavetin süsü, eda ve kıraatin de zinetidir.”

Bu nihai hükümlerden sonra ben mü’minim, Müslüman’ım diyen kişilerin Kur’an’ı Kerim’i lahn-i celi’den (büyük hatalardan) kurtaracak şekilde bilmeleri, öğrenmeleri, yani tecvitli okumaları şarttır. Bilmemekte ısrar edenler şüphesiz günahkârdır.

Kur’an’ı kural ve kaidelerine uygun bir şekilde okumayı öğrenebilmek için üç husus çok önemlidir:

      1. Eskilerin “fem-i muhsin” dedikleri okuyuşu düzgün bir hocadan ders almak.
      2. Kur’an tilavetini öğrenmeye çalışan kimsenin doğru telaffuz edebilmesi için kendisini zorlaması.
      3. Ağzı düzgün ve Kur’an’ı hatasız okuyan kârîleri dinlemek suretiyle kulak dolgunluğu olması.

Bütün bunlarla beraber Kur’an’ı güzel okuyamayan kimse onu okumayı terk etmemeli ve bir taraftan Kur’an okumaya devam ederken diğer taraftan onu daha güzel okuyabilmenin gayreti içinde olmalıdır. Efendimizin “Kur’an-ı Kerim’i mahir (doğru) olarak okuyan kimse; şerefli, itaatkâr, sefir(-i sübhan-ı olan) melekler ile beraberdir. Kur’an’ı kendine meşakkat verdiği halde kekeleyerek okuyan için ise iki sevap vardır.” inci tanesi sözü her zaman kılavuzumuz olmalıdır. (Buhari, VI.80; Müslim VI.84)  

Yazar: 

Yeni yorum ekle

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.