Hz. Cüveyriye radıyallahu anh

“Ben kavmi için Cüveyriye’den hayırlı ve mübârek bir kadın bilmiyorum.” 

Hz. Âişe (r.anhâ)


Güzelliği ve hayırseverliği ile meşhur vâlidemizin asıl adı Berre idi. Berre’nin anlamı, “iyi insan, kusursuz kimse, günahsız” demek olduğu için Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ona Cüveyriye adını vermiştir. Bunun sebebi ise İbnu Abbas’ın bir rivâyetinde şöyle geçmektedir; İki Cihan Serveri (s.a.s), “Berre’nin yanından çıktı” denilmesini sevmediği için Annemizin adını “kadıncık”, “kızcağız” mânâsına gelen Cüveyriye olarak değiştirmiştir.

Evet, görüldüğü gibi Peygamberimiz (s.a.s.) en ince ayrıntıları düşünen yüksek bir dehâya sâhipti.

Berre’nin (r.anhâ) ilk eşi olan Müsâfi bin Safvan, Müreysî muharebesinde ölmüştür. Berre ise Müslümanlar tarafından esir alınıp Sabin bin Kays’ın hissesine düşer. Berre asil bir aileden geldiği için câriye olarak kalmak istemez ve fidye karşılığında hürriyetine kavuşmak istediğini söyler, Sâbit bin Kays da bu teklifi kabul eder. Ancak Berre’nin yanında yeteri kadar altın yoktur. Bunun üzerine Berre yardım istemek için Allah Rasûlüne (s.a.s) gider ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! Ben Hâris’in kızı Cüveyriye’yim. Durumum size meçhul değil. Ben Sâbit İbnu Kays’ın hissesine düştüm. Fakat hürriyetime kavuşmak için onunla mukatebe yaptım. Size, mukatebe (bedelini ödemem)de yardım istemek üzere geldim. 

Rasûlullah:

“Sana ondan daha hayırlısını söylesem ne dersin?” buyurdular. Cüveyriye: “O nedir?” dedi.

Bunun üzerine Hz. Peygamber:

“Senin yerine mukâtebe ücretini ödeyeyim ve seni zevce olarak alayım?” buyurdular. Böyle bir teklif alan Berre bir süre önce gördüğü bir rüyayı hatırlar. Berre rüyasında, Allah Rasûlü (s.a.s) Medine’ye gelmeden birkaç gün önce, ay’ın Medine’den inip gömleğine girdiğini görmüştür. Rüyasının gerçekleştiğini anlayan Berre bu harikulâde teklifi kabul eder.

Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.s), Sâbit İbnu Kays’a adam göndererek Berre’yi ondan talep eder. Sâbit: “O senindir, ey Allah’ın Rasûlü! Annem babam sana feda olsun!” der. Aleyhissalatu vesselam da mukatebe ücretini hemen ödeyerek Berre’yi âzâd eder. Bunun hemen akabinde de bu mübârek izdivaç gerçekleşir. Berre artık mü’minlerin annesi olma şerefine yükselmiş ve Allah Rasûlü de ismini –yukarıda açıkladığımız üzere– Cüveyriye olarak değiştirmiştir.

Halk, Rasûlullah’ın (s.a.s) Cüveyriye ile evlendiğini işitince, Peygamberimize olan olan saygı ve hürmetlerinden ötürü Mustalikoğulları’ndan alınan köle ve câriyeleri salıp âzâd ettiler ve “Bunlar Rasûlullah’ın (s.a.s) artık akrabalarıdır (esir olarak tutulamazlar)!” dediler. Âzâd edilen köle ve câriyelerin sayısı 700 kadardır.

İbni Hacer, el-İsabe’de bu olayı İbni İshak’ın Hz. Âişe’den rivâyet ettiğini yazar. Yine aynı eserdeki Ebû Kılabe’nin mürsel bir rivâyetinde ve Sîretü’n-Nebî’de ise şöyle bir rivâyet vardır:

“Cüveyriye’nin babası Hâris, Arapların liderlerindendi. Cüveyriye (r.anhâ) esir edilince Hâris, Hz. Peygamber’in huzuruna çıktı ve “Kızım câriye yapılamaz. Benim şânım şerefim, bunun üzerindedir. Onu azâd ediniz” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Kararın bizzat Cüveyriye’nin isteğine bırakılması daha iyi olmaz mı?” buyurdu. Hâris de Cüveyriye’ye giderek: “Muhammed (s.a.s) senin isteğine bıraktı. Beni mahçup etme” dedi. Cüveyriye de: “Ben Hz. Peygamber’in yanında kalmak istiyorum” dedi. Hz. Peygamber de onunla evlendi.”

Hz. Peygamber (s.a.s) ile Hz. Cüveyriye’nin (r.anhâ) evliliği hicretin 6. yılında gerçekleşmiştir.

Tarihe “Cüveyriye Hâdisesi” olarak geçecek bu olay sayesinde, Hz. Cüveyriye’nin babası ve iki kardeşi ile kavminden birçok kişi Müslüman olmuştur.

Bu asil ve bahtiyar annemiz, esir olmuş iken kâinatın Efendisinin zevcesi olma şerefine ermiştir. Hz. Cüveyriye için Hz. Âişe (r.anhünne) Validemiz: “Kavmine ondan daha hayırlı bir kadın görmedik” demiştir. Mübârek annemiz haklıdır, zira o hem kavminin esaretten kurtulmasına hem de birçoğunun Müslüman olmasına vesile olmuştur.

Tüm bunlardan da anlaşılıyor ki; Peygamberimizin pek çok evliliğinin asıl maksadı İslâm’ın yayılması amaçlıdır. Yaptığı bu evlilikler sayesinde, kabileler arası evlilik bağı kurulmuş, bu kabile ve aileler arası ünsiyet meydana geldiği için kabileler arası düşmanlıklar bertaraf edilmiş, bunun yerini dostluklar almıştır. İşte bu sayede de Hz. Peygamberin (s.a.s.) çevresi genişlemiş ve İslâm’ın daha iyi yayılmasını sağlamıştır.

Rasûlullah Efendimiz’den 7 hadis rivâyet eden mübârek annemiz hicri 50 –başka bir rivâyete göre de 56– senesinde, 65 yaşında iken vefat etmiş ve Bakî mezarlığına defnedilmiştir.

......................................

Faydalanılan Kaynaklar

Dere, Nurgül, Hanım Sahabîler, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 2012.

H. Mehmed Zihni Efendi, Meşâhîru’n-Nisâ, sdl. Bedreddin Çetiner, Şâmil Yayınevi, İstanbul, 1982, I.

İbnu Deybe, Teysiru’l-Vüsûl ilâ Câmii’l-Usûl, trc. İbrahim Canan, Akçağ Yayınevi, İstanbul, 1993, I-IV-XV.

İbnu Hacer el-Askalânî, el-İsabe Seçkin Sahabeler, trc. Seyfullah Erdoğmuş, Sağlam Yayınevi, İstanbul, 2008.

İbn Hazm, Cevâmiu’s-Sîre, trc. M. Salih Arı, Çıra Yayınları, İstanbul, 2004.

Mevlânâ Şiblî Numânî, Son Peygamber Hz. Muhammed Sîretü’n-Nebî, trc. Yusuf Karaca, İz Yayıncılık, İstanbul, 2008.

Niyaz, Mevlanâ, Kadın Sahabiler, trc. Ali Genceli, Toker Yayınları, İstanbul, 1971.

Suruç, Salih, Kâinatın Efendisi Peygamberimizin Hayatı, Feza Gazetecilik, İstanbul, 1998, II.

Şennavî, Abdulaziz, Sahabe Hayatından Tablolar (Hanım Sahâbîler), trc. Tâceddin Uzun, Uysal Kitabevi, Konya, 1991, III.

Yazar: