Hz. Yusuf

Yusuf (a.s),Yakub’un (a.s) on iki oğlundan biridir. Onun ismi Kur’an-ı Kerim’de 25’i Yusuf Suresi’nde, ikisi de En’am (6/84)ve Mü’min(40/34) sureleri olmak üzere 27 defa geçmektedir. “Ahsenül Kasas” (en güzel hikâye) şeklinde ifade edilen Yusuf (a.s)’un kıssası, ayrıntılı olarak Yusuf Suresi’nde anlatılır. Bu kıssa, ilahî takdirin gerçekleşmesini engelleyecek hiçbir gücün olmadığını göstermek için indirilmiş gibidir. 

Kıssa rüya ile başlar. Yıllar sonra vuku bulacak bir hakikat, yıllar önce küçük bir çocuk iken Yusuf’a gösterilir. Yusuf rüyasını salih ve kerim bir peygamber olan babası Yakub’a anlatır.

“Babacığım! Rüyamda on bir yıldız, bir ay, bir de güneş gördüm; bana secde ediyorlardı.” (Yusuf 12/4) Yakup: “Yavrucuğum! Sakın rüyanı kardeşlerine anlatma!” diye uyardı. “Zira kardeşlerin sana tuzak kurarlar. Muhakkak ki şeytan insanın apaçık düşmanıdır.” (Yusuf 12/5)

Rüyanın yorumu gayet açıktı. Rabbimiz onu Yakub’un dilinden bize şöyle haber verdi: “İşte Rabbin seni seçecek sana rüyada görülen olayların yorumunu öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Yakup soyuna da tamamlayacaktır. Şüphesiz Rabbin, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Yusuf 12/6)

Seçilmişliğinden dolayı Yakup (a.s)’un, Yusuf (a.s)’a olan ilgisi artmış, üstün kılınmasından rahatsız olması bir yana onu yanından ayırmaz olmuştu. Bu ilgi alaka büyükleri bir hayli rahatsız etmişti. Zira Yakub (a.s)’un yerine Yusuf (a.s)’un geçeceğinden endişe ediyorlardı. Şeytanın telkinine kapılarak Yusuf’u öldürmeye karar verdiler. Böylece babalarının sevgisi onlara kalacaktı. Onlarda sonra tevbe edip sözüm ona iyi kimseler olacaklardı. (Yusuf 12/8-9)

Yusuf için verilen bu cinayet kararını ağır bulan kardeşlerden birisi: “Onu öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine atın. Geçen kervanlardan biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın.” dedi. (Yusuf 12/10) Bu itiraz üzerine onu bir kuyunun dibine atmayı planladılar. Babalarına gelerek: “Ey babamız! Yusuf hakkında bize neden güvenmiyorsun? Hâlbuki biz onun iyiliğini isteyen kişileriz! Yarın onu bizimle beraber gönder gezip oynasın. Şüphesiz biz onu koruruz.” (Yusuf 12/11-12) dediler.

Bir baba evlatlarına niçin güvenmesin? Elbette onları çok iyi bilen feraset sahibi bir peygamber, çocuklarının bu tutumunu anlamamış olamazdı. Diğer yandan Yusuf’un kıssasıyla Mekkeli müşriklere de bir mesaj veriliyordu: Kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.

Yakup (a.s), oğullarının kötü düşünceler içinde olduklarını hissettiği için Yusuf’u kurdun yiyebileceğini söyleyerek onlarla göndermek istememişti. Ama kardeşler: “Andolsun biz güçlü kuvvetli bir topluluk iken onu kurt yerse o takdirde biz gerçekten aciz kimseler sayılırız.” (Yusuf 12/14) diyerek ısrar ettiler. Yakup onların bu ısrarına dayanamayarak Yusuf’u onlarla istemeye istemeye gönderdi. Ve kadere boyun eğdi.

Yakup (a.s) farkına varmadan evlatlarının eline mazeretlerini de vermiş oldu. Onların planlarında eksik kalan bir kısmı da bu ifade ile yakalamış olduklarını İbn-i Ömer’den gelen rivayetten anlıyoruz: “Söylediğiniz sözlerle insanlara yalan söyleme fırsatı vermeyin, yoksa yalan söylerler.” Yakub (a.s) “Onu kurt yer, diye korkuyorum.” diyerek oğullarına fırsat verince onlarda onu “Kurt yedi.” dediler.[1]

Yusuf’u alıp götüren ağabeyleri, evden güle oynaya çıktılar. Ama bir müddet gittikten sonra gerçek niyetlerini ortaya koydular. Onlar Yusuf’u kuyuya attılar.[2] Yusuf’a kardeşleri tuzak kurarken, Allah Teâlâ da şu ilahi hakikati vahyediyordu: “Elbette bir gün gelecek sen onlara hiç beklemedikleri bir sırada bu yaptıklarını anlatacaksın.” (Yusuf 12/15)                  

 Bu ayetlerin nazil olduğu zaman diliminde de Mekkeli müşrikler, Hz Peygamber’i öldürme, sürme veya hapsetme planları yapıyorlardı. Yusuf kıssasıyla Mekkeli müşriklere şu telkin ediliyordu: Peygamber’e Yusuf’a kardeşlerinin yaptığını yaparsanız sonunuz onlarınki gibi hüsran olur. (Enfal 8/30)

Ağabeyleri Yusuf’un sırtından çıkarttıkları gömleği sahte bir kana buladılar. Akşam olduğunda ağlayarak babalarına geldiler: “Ey babamız! Biz yarışa girmiştik. Yusuf’u da eşyalarımızın yanında bırakmıştık bir de ne görelim! Onu kurt yemiş. Her ne kadar doğru söylesek de sen bize inanmazsın.” dediler. (Yusuf 12/16-17) Sözlerini ispat içinde Yusuf’un kanlı gömleğini babalarına verdiler.Ancak gömlekte en ufak bir parçalanma ve yırtılma yoktu. Yakub (a.s) gömleği aldı ve: “Ne zamandır kurt böyle yumuşak huylu oldu! Yusuf’u yemiş de gömleğini yırtmamış!”[3] “Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen güzel bir sabırdır. Anlattıklarınıza karşı yardımı istenecek de ancak Allah’tır.” (Yusuf 12/18) dedi.

Yusuf’un rüyasını çok iyi bilen Yakup (a.s), ayrılık vaktinin geldiğini anlamış, takdir edilen kadere karşı da Allah’tan yardım isteyerek güzel bir sabır göstermesi gerektiğini ifade etmişti. Sahte ağlamalara karşı Yakub’un samimi gözyaşları coştu. Yakub’un Allah’a itimadı tamdı; o biliyordu ki Allah ne dilerse o olur, hiçbir güç O’nun takdirini bozamaz. Güzellik ve iyilikler sıkıntı gibi gözüken olaylardan sonra gerçekleşir.Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır. Ve şunu da iyi biliyordu ki Allah’ın yüceltmek istediğini hiçbir kimse alçaltamaz.

Kuyuda Yalnız Bir Çocuk

Ağabeyleri Yusuf’a kıymışlar onu bir kuyuya atmışlardı. Küçük Yusuf kuyuda yapayalnız kalmıştı.Onlar Yusuf’u hayatlarından silmişler ve kendilerine göre onun geleceğini yok etmişlerdi. Acımasızlar, yataklarında artık rahat uyurken Yusuf karanlık kuyuda günlerce yapayalnız kaldı. Allah yolunda olmak, sıkıntı ve ızdıraba dayanmaktı. Yusuf sabretti, Yakup gözyaşlarıyla Rabbine yöneldi.

 Bir kervan geldi, sucularını kuyuya gönderdiler. İlahî takdir de Yusuf’u onlara teslim etti. Sucu, kovasına asılmış bir çocuk görünce heyecanla: “Müjde! Bu bir çocuk!” dedi. (Yusuf 12/19) Yusuf’u Mısır’a götüren kervandakiler, onu bir ticaret malı gibi görüyorlardı. Yusuf’un özgürlüğünü elinden alıp kıymetsiz bir köle olarak birkaç dirheme sattılar. (Yusuf 12/20)

Onu Mısır’ın azizi satın aldı.Ve eşine dönerek : “Ona iyi bak. Belki bize faydası dokunur yada onu evlat ediniriz.” dedi (Yusuf 12/21)

Yusuf Mısır’da

Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın izni olmadan bir yaprak bile düşmez. Yusuf kuyuya atılırken de çıkarılırken de Allah bundan haberdardı. Hatta Mısır’a getirilmesi de O’nun takdiriyle olmuştu: ”Böylece Biz Yusuf’u o ülkeye yerleştirdik.” (Yusuf 12/56)

Mısır’a yerleştirilen Yusuf’a: “O ülkede büyük bir mevki ve güç verdik. Ona rüya tabirini öğrettik” buyrulmaktadır. Bu ayetin devamında da: “Allah her şeyi dilediği gibi yapar ama insanların çoğu bunu bilmez.” (Yusuf 12/21) denilmektedir.

Yusuf sarayda olgunluk çağına gelince Rabbimiz: “Biz ona olayların esasını kavrayıp adaletle hükmetme gücü ve bilgisi verdik.” (Yusuf 12/22) Bütün bu verilen lütuflar şu özelliği olanlar içindir: İyilik eden ve işini güzel yapanlara biz işte böyle mükâfat veririz. (Yusuf 12/22 Kasas 28/14) 

Yusuf’un güzelliği hem fiziki hem de ahlaki bir güzellikti. Bu güzelliğini Sevgili Peygamberimiz (sas) şöyle ifade eder: “Yusuf’a güzelliğin yarısı verildi.”[4] Sarayda onun böylesine göze batmaya başlaması ahlakî zaaflarla dolu insanların dikkatini çektiği gibi Aziz’in karısının da dikkatini çekti.  Bu evin hanımının gayrı ahlaki tavrı, Yusuf’u rahatsız ediyordu. Kadın bir gün: Kapıları iyice kilitledi ve “Haydi gel!” dedi. Yusuf ise “Allah’a sığınırım!” dedi. “Rabbim bana çok iyi davranandır. Şu da bir gerçek ki zalimler asla iflah olmazlar.” (Yusuf 12/23)

Kendini böylesi çirkin bir tekliften korumak için kapıya doğru kaçtı. Arkasından yetişen kadın hırsla ve kinle Yusuf’un gömleğini çekince, gömlek arkadan yırtılmıştı. Tam bu sırada kapının önünde kadının kocasıyla karşılaştılar. Suçu Yusuf’a atarak kadın şöyle dedi: “(Ey aziz)! Ailene kötülük etmek isteyen birinin cezası, hapse atılmaktan ya da can yakıcı bir azaptan başka ne olabilir!” (Yusuf 12/25) Bu iftira karşısında hayâsından kıpkırmızı kesilen Yusuf (a.s): “Asıl o benimle birlikte olmak istedi.” (Yusuf 12/26) diye itirazda bulununca Allah’ın yardımı Yusuf’a ulaştı ve kadının akrabasından biri şöyle şahitlik etti: “Eğer Yusuf’un gömleği önden yırtılmışsa kadın doğru, o yalan söylüyor, demektir. Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa kadın yalan, o doğru söylüyor, demektir.”

Aziz, Yusuf’un gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce karısına: “Anlaşılan bu sizin tuzaklarınızdan biridir. Doğrusu siz kadınların tuzağı pek büyüktür.” dedi. Ve Yusuf’a dönerek, “Ey Yusuf, sen bundan kimseye bahsetme!” (Yusuf 12/26-29) diye tembihledi. Aziz, eşine de: “Ey kadın! Sen de günahının bağışlanmasını dile. Çünkü sen hata edenlerdensin.” (Yusuf 12/29) diyerek konuyu kapattı.Ama olay yine de şehre yayılmıştı. Şehrin ileri gelenlerinin kadınları, bu olayı duymuş ve azizin karısını kınamışlardı. “Yusuf’un sevdası onun kalbine işlemiş! Biz onu gerçekten yoldan çıkmış biri olarak görüyoruz.” dediler. (Yusuf 12/30)

Aziz’in karısı, bu dedikodulardan iyice bunalmış ve yaptığı işin normal olduğunu ispat etme zilletine düşmüştü. Bunun için bir davet ile bu kadınları saraya çağırmıştı. Onların ellerine birer bıçak birer de soyulmak için meyve vermişti. Tam bu esnada Yusuf’a onların karşısına çıkmasını emretmiş, kadınlarda Yusuf’un güzelliğini görünce şaşkınlıklarını gizleyemeyerek: “Aman Allah’ım! Bu bir insan değil, olsa olsa ancak üstün bir melektir!” dediler. Kadınlar onun güzelliğine hayran kalmış ve bu esnada ellerini kesmişlerdi. (Yusuf 12/31) Aziz’in karısı onlara dönerek: “İşte bu beni hakkında kınadığınız kimsedir. Andolsun, ben ondan murad almak istedim fakat o iffetinden dolayı bundan kaçındı. Eğer emrettiğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve zillete uğrayanlardan olacak.” dedi. (Yusuf 12/32)

Şehrin ileri gelenlerinin kadınlarının da Yusuf’a ilgisi artmaya başlayınca hayâsızlık ve iffetsizlik Yusuf’u korkutmaya başladı. Kurtuluşun ancak Allah’ın yardımıyla olacağını bildiği için şöyle dua etti: “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni davet ettiği şeyden daha sevimlidir. Onların hilelerini benden uzaklaştırmazsan onlara meyleder ve cahillerden olurum.” (Yusuf 12/33) Allah Teâla Yusuf’un duasını kabul edip onu kadınların tuzaklarından kurtardı. (Yusuf 12/34)

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) kıyamet gününde, Allah Teâlâ’nın yedi insanı arşının gölgesinde barındıracağını belirtirken güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine ‘Ben Allah’tan korkarım.’ diyerek yaklaşmayan yiğitin bu yedi insandan biri olduğunu söyleyerek Yusuf’un asil davranışına değinmiştir.[5]

Böylece iffetine düşkün insanların Allah’ı hoşnut edeceğini belirtmiştir. Bir başka hadiste Rasulullah (sas), en üstün insan sorulduğunda günahtan en çok sakınan kişiye işaret etmiş ve isim zikretmesi istenilince de “Allah’ın peygamberi Yusuf.”[6] buyurmuştur.

 



[1]Deylemi,Firdevsü’l-Ahbar V,20.

[2]Taberi, Tarih, I,201.

[3]Şevkani, Fethü’l-Kadir III,16.

[4]Müslim, İman 259.

[5]Buhari, Ezan 36; Müslim, Zekât 91.

[6]Buhari, Menakıb 1.

Yazar: 

Yeni yorum ekle

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.