SÜFYÂN B. UYEYNE’NİN HAYATI, KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ

Erkam GÖRÜCÜOĞLU

İsmi, Hayatı, Kişiliği ve Ailesi

Tam adı; Süfyân b. Uyeyne b. Ebî İmrân Meymûn Mevlâ Muhammed b. Muzâhim Ebu Muhammed el-Hilâlî el-Kûfî el-Mekkî’[1] olup lakabı A’ver'dir.[2]

Süfyân hem el-Kûfî hem de el-Mekkî nisbesini almıştır. el-Kûfî nisbesini aslen Kûfe’li olmasından, el-Mekkî  nisbesini ise  ailece Mekke’ye göç edip hayatının sonuna kadar orada kalmasından dolayı almıştır.[3] Hadis ilminde bir yere nispet edilebilmek için orada dört yıl kalınmış olması şartı aranır. Bu sebeple Süfyân iki nisbeyi de kullanmaktadır.

Süfyân b. Uyeyne, 107/725 yılının Şaban ayında, Irak’ın Kûfe şehrinde Emevi hükümdarı Hişâm b. Abdülmelik döneminde dünyaya gelmiştir.[4]

Süfyân’ın babası Uyeyne b. Ebî İmrân, Emevilerin Irak valisi olan Halid b. Abdullah’ın idarecilerindendir. Halid’in yerine Ömer es-Sekafî atanınca o da diğer idareciler gibi baskı ve takipler yüzünden ailesiyle birlikte Irak’tan ayrılmak zorunda kalmış ve Mekke’yi yurt edinmiştir.[5]

Süfyân b. Uyeyne on kardeşli bir aileye mensup olup bunlardan yalnızca beşinin ismi kaynaklarda geçmektedir. Bunlar ise: Süfyân, İbrahim, Muhammed, Âdem ve İmrân’dır.[6]

Süfyân b. Uyeyne gibi kardeşleri de ilim meclislerinde bulunmuşlardır. Onların da naklettikleri bazı hadisler mevcuttur.

A.                      Eğitimi, Hocaları ve Öğrencileri

Süfyân b. Uyeyne daha çocukken ilim tahsiline başlamıştır. Ailesiyle birlikte  ikamet ettiği dönemde Kûfe’nin önemli ilim merkezlerinden biri olması, onun âlimlere, dolayısıyla ilme ulaşmasını kolaylaştırmıştır.

Süfyân b. Uyeyne'nin henüz dört yaşındayken Kurân’ı ezberlediği, yedi yaşındayken hadis yazmaya başladığı,[7] on beş yaşındayken  ilk kez Abdulkerim Ebû Ümeyye’nin ilim meclisinde bulunduğu[8] bildirilmektedir. Zehebî’de geçen bir rivayette ise Süfyân'ın on dört yaşında Kur'ân okuduğu haber verilmektedir.[9]

Yine Süfyân hakkında Zührî’nin, ‘Bu "hadis talebi" sahasında ondan daha küçüğünü görmedim’[10] demesi, o dönemde erken yaşlarda ilim talep edilmesinin nadir bir durum olduğunu gösterir. Nitekim o mecliste Süfyân b. Uyeyne'den daha   küçük bir kimse yoktur. Burada sözü edilen ilim meclisinin Kur'ân ve Kur'ân ilimlerinin öğretildiği bir meclis olduğu düşünülebilir. Fakat yukarıda aktardığımız rivayetleri de göz önünde bulundurursak Süfyân’ın Kur'ân öğreniminin yanı sıra erken bir yaşta hadis ilmini de tahsil ettiği anlaşılmaktadır.

Süfyân'ın yaşadığı dönemde ilim meclisleri her yaştan talebelere açık olmasına rağmen, zaman zaman küçük yaştaki talebelerin ilim emanetini taşıyamayacağına dair endişeler doğmuştur. Bu yüzden olsa gerek, İbn Şihâb ez-Zühri’nin Süfyân’ı yaşının küçük olması sebebiyle ilim meclisinden uzaklaştırmak istediği fakat Süfyân’ın yoğun ısrarlarına dayanamayarak onu kabul ettiğini görmekteyiz.

Süfyân b. Uyeyne  ilim hayatına erken yaşlarda başlamış, çevresel faktörleri lehine kullanmış ve ilim meclislerinde yer edinmiştir. Döneminde Abdulkerim b. Mâlik el-Cezerî, Amr b. Dinâr, İbn Şihâb ez-Zührî, Ebu İshâk es-Sebi’i ve Ziyâd b. ‘Alaka gibi büyük âlimlerden dersler alması hiç şüphesiz onun çok değerli ilim hazineleriyle muhatap olduğunu ve bu hazinelerden ciddi manada istifade ettiğini gösterir. Özellikle Hadis ilminde tedvin işi ile görevlendirilmiş olan İbn Şihâb ez-Zührî’nin gözde talebeleri arasına girmesi onu İslami ilimlerde ve özellikle de Hadis ilminde yetkin hale getirmiştir. Üstün zekâsı, olayları kavramadaki inceliği ve ilme olan iştahı onun, hocalarını aratmayan bir hazine haline gelmesini sağlamıştır.

Süfyân b. Uyeyne yaşadığı devir itibariyle ilmin merkezinde bulunmuştur. Bu durum onun değerli birçok hocadan ders almasını sağlamıştır. Nitekim özelde hadis ilminde genelde ise diğer ilimlerde bir râvinin güvenilir olması hocaları ile de yakından alakalı bir durumdur. Râvinin aktardığı haberin güvenilirliği sadece kendisiyle alakalı değildir. Rivayet ilminde râvinin kendisinin güvenilir olmasının yanı sıra haberi aldığı kimselerin de güvenilir olması sahih isnadın vazgeçilmez şartlarındandır.

Süfyân b. Uyeyne’nin birçok hocası bulunmaktadır. Fakat biz burada sadece birkaç hocasının ismini zikretmekle yetineceğiz. İlk kez ilim meclisine dahil olduğu hocası Abdulkerim b. Mâlik el-Cezerî’dir. Kendilerinden en fazla istifade ettiği hocaları ise Amr b. Dinâr ve İbn Şihâb ez-Zührî’dir. İbn Uyeyne bu iki güzide âlimin en gözde talebeleri arasında yer almaktadır.

Süfyân b. Uyeyne’nin Mekke’de ikamet etmiş olması ondan hadis dinleyen kimselerin tam olarak tespit edilmesini imkansız kılmaktadır. Süfyân b. Uyeyne’nin Hicaz'da hadis ilmini en iyi bilen kişi[11] olduğu dikkate alındığında hac vakitlerinde Süfyân’dan hadis dinleyenlerin sayısının oldukça artması çok normal bir durumdur.

Süfyân’dan hadis dinleyenler üçlü bir tasnife tabi tutulabilir. İlk tasnifte hocaları, ikinci tasnifte akranları, üçüncü tasnifte ise talebeleri yer almaktadır.

Önce ona ders okutup daha sonra kendisinden hadis dinleyen hocaları içinde Süleyman b. Mihrân el-A’meş (ö. 148/765), Mis’ar b. Kidâm el-Hilâlî (ö. 155/772), Şu’be b. el-Haccâc (ö. 160/776) , İbn Cüreyc (ö. 161/778), Süfyân es-Sevrî (ö. 161/778), Ebû İshak el-Fezârî (ö. 182/804), Hammâd b. Zeyd (ö. 179/795) ve  Abdullah b. Mübârek (ö. 181/797) zikredilmiştir.[12]

Süfyân b. Uyeyne'nin talebelerinden bazıları ise şunlardır:

eş-Şâfiî (ö. 204/819), Abdullah b. Vehb (ö. 197/813), Yahya el-Kattân (ö. 198/814), İbnu’l-Mehdî (ö. 198/813-14), Ebû Usâme (ö. 201/818), Ravh b. Ubâde (ö. 205/820), el-Firyâbî (ö. 212/827).[13]

Burada İbn Uyeyne’nin öğrencilerinden az sayıda bir bölümünü zikretmiş bulunuyoruz. Bu durum onun talebelerinin azlığından değil; kendisinden devamlı olarak ilim tahsil eden talebelerine dikkat çekmek istediğimizdendir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, Süfyân b. Uyeyne'nin Mekke'de ikamet etmesi ve İslami ilimlerde otorite bir şahsiyet olmasından dolayı devrindeki birçok ilim talebesi ondan hadis rivayetinde bulunmak için sürekli yanına gelirdi. Hatta bazı zamanlarda kapısının önünde uzun müddet onu beklerlerdi.  İbn Uyeyne dışarı çıkmadığında talebeler içeri girmeye çalışırdı. Onun ilmi, İslam beldelerinde şöhret bulmuştu. Özellikle hac zamanında birçok kişi onun meclisinde oturur, ondan ilim alırdı.

B.                       Şahsiyeti ve Vefatı

Süfyân b. Uyeyne mutkin bir hafız, dinde takva ehli, Kur'ân’ı çok iyi bilen ve devamlı okuyan bir âlimdi.[14]

Süfyân b. Uyeyne'nin, sabır ve şükür kavramları üzerinde çok durduğu görülmektedir. Müşerref b. Ebân el-Vâsitî’den gelen bir habere göre Süfyân b. Uyeyne bir musibet içinde olup da sabretmektense afiyet içinde olup şükretmeyi tercih ederdi. Sebebi sorulduğunda ise cevâben, "Kur'ân okuduğumda afiyette olan Süleyman aleyhisselâm ile musibette olan Eyyûb aleyhisselâm'ın vasıflarının aynı şekilde zikredildiğini gördüm" demiş ve âyetin ilgili kısmını aktarmıştır: "Ne güzel kuldu. Daima Allah’a yönelirdi."[15] Süfyân b. Uyeyne, âyeti okuduktan sonra, “Madem iki vasıf da eşittir ben de afiyette olup şükretmeyi musibette olup sabretmeye tercih ederim.” demiştir.[16]

Süfyân b. Uyeyne zühd kavramı üzerinde de birçok söz söylemiştir. O, zühdü şöyle açıklamıştır: "Zühd, sabır ve ölümü hatırlamaktır."[17] Bir diğer rivayette ise kendisine zühdün ne olduğunu soran bir kişiye şöyle cevap vermiştir:

"Sana nimet verildiğinde buna şükredersin, sana bir bela isabet edince de sabredersin, işte zühd budur."[18]

Süfyân b. Uyeyne zühdün haramlardan kaçınmakla olacağını söylemiştir. Ona zühdden sorulduğunda buna şöyle cevap vermiştir:

"Zühd; Allah’ın haram kılmış olduğu şeylerden uzaklaşmaktır. Allah’ın helal kılmış olduğu şeylere gelince,  Allah onları sizin için mubah kılmıştır. Bundan dolayı peygamberler evlenmişler, bineklere binmişler, elbiseler giyip yemek yemişlerdir. Fakat (bunları yaparken ve tüm yaşantıları boyunca) Allah’ın onlara yasakladığı şeylerden  kaçınmışlardır. Böylece zâhidlerden olmuşlardır."[19]

Süfyân b. Uyeyne mütevazı olmanın gerekliliğini bizzat kendi yaşantısı ve sözleriyle ortaya koymuştur. Kibrin çok kötü bir huy olduğunu belirtmiş ve ısrarla bundan uzaklaşılması gerektiğini vurgulamıştır.

Süfyân b. Uyeyne ilmiyle âmil bir kişiliktir. O, ilmin faydalı olmasının onunla amel etmeye bağlı olduğunu belirtmektedir. Onun âlim kimse için yaptığı şu tanım oldukça dikkat çekicidir:

"Âlim hayrı ve şerri bilen kimse değildir. Âlim hayrı bilip ona tabi olan, şerri bilip ondan kaçınan kimsedir."[20]

Ayrıca İbn Uyeyne ilim öğrenen kimsenin bununla fayda bulmasının olmazsa olmaz bir şart oluşunu şöyle ifade eder.

"İlim sana fayda vermiyorsa, zarar verir."[21]

İbn Uyeyne'nin,  faydalı ilmi öğrenme süreciyle ilgili olarak söylediği şu söz ilim talebelerinin yolunu aydınlatmaktadır:

 “İlim susup dinlemekle, kulak vermekle, sonra ezberlemekle sonra da bunlarla amel etmekle en son olarak ise bunları yaymakla olur.”[22]

İbn Uyeyne âlimlerin bazı fakihler tarafından üç kısma ayrıldığını söylemiştir:

“Âlim billah: Allah’tan korkan ancak sünneti bilmeyenlerdir.

Âlim bi emrillah: Sünneti bilen ancak Allah’tan korkmayanlardır.

Âlim billah ve bi emrillah: Hem sünneti bilen hem de Allah’tan korkanlardır. Bundan dolayı bunlar melekût âleminde makamı büyük olanlardır.”[23]

İlmiyle amil olmanın gerekliliğini birçok defa vurgulamış olan İbn Uyeyne âlimin değerinin âmil oluşuyla ölçüleceğini göstermektedir.

İbn Uyeyne uzun sayılabilecek bir ömür yaşamıştır. Hayatı boyunca kendisini ilim meclislerinden ayırmamış âbid, zâhid bir âlimdir. Kendi devri ve kendisinden sonra gelenler için örnek bir hayat sürmüştür. Doksan bir yıllık hayatının son zamanlarını yeğeni Hasan b. İmrân b. Uyeyne şöyle anlatıyor:[24]

“Ben, amcam Süfyân’la h. 197 senesindeki son haccında beraberdim. Toplandığımız sırada namazı kıldıktan sonra amcam yatağına uzandı ve şöyle dedi: ‘Yetmiş yıldır hac yapıyorum. Ve her sene şöyle derdim: ‘Allah’ım! Bunu, bu mekândaki son seferim yapma. Artık bunu istemekten dolayı Allah’tan hayâ ediyorum.’ Amcam döndü ve o senenin, h. 198 senesinin, Recep Ayı’nın ilk günlerinde bir Cumartesi günü vefat etti. ‘el-Hacûn’ denilen yere defnedildi. Vefat ettiğinde 91 yaşındaydı”

C.                      Eserleri ve Hakkında Söylenenler

Süfyân b. Uyeyne İslami ilimlerde yetkin bir kişiliktir. Birçok âlim gibi o da vefat ettiğinde ardında pek çok eser bırakmıştır. Ona ait oluşunda şüphe bulunmayan üç eser mevcuttur. Bunlar;

1- el-Câmi’:  Süfyân’ın el-Câmi’  adlı eseri Câmi’ türü eserlerin ilklerinden kabul edilebilir. Çünkü bu eserlerin ilki, Süfyân’ın çağdaşı olan Ma’mer b. Râşid’e aittir. Süfyân b. Uyeyne’nin el-Câmi’ adlı eserine el-Kettânî meşhur eseri er-Risâletü’l-Mustadrafe’de değinmiştir.[25]

2- Cüz’ü Süfyân b. Uyeyne:  Hadis literatüründe Cüz, bir kişinin rivayet ettiği hadisleri veya bir konuya dair rivayetleri toplayan telif türüne verilen addır.[26] Süfyân b. Uyeyne’nin Cüz’ünde yer alan rivayetler, sadece Ebû Yahyâ Zekeriyya el-Mervezî’nin hocası Süfyân’dan duyduklarını ihtiva eden 50 rivayet/hadisten müteşekkildir.[27]

Süfyân’ın Cüz’ü, Müs’ad Abdulhumeyd tarafından tahkik ve tahrici yapılarak Daru’s-Sahâbeti li’t-Türâs tarafından Tanta’da 1991 yılında ‘Cüz’ü Süfyân b. Uyeyne’ adıyla basılmıştır.

3- Tefsiru Süfyân b. Uyeyne: Tefsirin ilk bölümünde tefsir ve tevil’in anlamları ve tefsir tarihine kısaca değinilmiştir. İlk bölümün sonunda ise Süfyân b. Uyeyne’nin hayatı ele alınmıştır.

İkinci bölümde Süfyân’ın Fatiha suresinden başlayarak yaptığı tefsir verilmektedir. Süfyân, Kur'ân’ın tamamını değil gerekli gördüğü âyetlerin tefsirini yapmıştır. Bu sebeple Kur'ân’ın tamamının tefsiri eserde yer almaz. [28]

Süfyân b. Uyeyne’nin el-Câmi adlı eseriyle Cüz’ü ayrıca Tefsiru Süfyân b. Uyeyne erken dönemde telif edilen eserler arasında yer alır. Bu eserler İbn Uyeyne’nin metodunu bize öğretmenin yanı sıra kendinden sonraki dönemler için de kaynak eserler arasındadır.

Süfyân, yaşadığı asırda Kur'ân’ı en iyi tefsir eden âlimlerden biriydi. Hatta Abdullah b. Vehb ve Nuaym b. Hammâd gibi birçok ilim ehli Kur'ân’ı Süfyân’dan daha iyi tefsir edeni görmediklerini bildirmişlerdir.[29]

Süfyân b. Uyeyne bir İslam âlimi olarak, âlimler katında saygın bir konuma sahiptir.  Birçok meşhur âlim ondan hayırla bahsetmiştir. Kendisi ez-Zühri’nin öğrencileri arasında yaşça en küçük olmasına rağmen onların en güvenilir olanıdır.[30]

Ahmed b. Hanbel, ‘Süfyân b. Uyeyne, Amr b. Dinar’dan rivayet konusunda insanların en güvenilir olanıdır’ demiştir. Abdurrahman b. Mehdi'nin ise, İbn Uyeyne hakkında şu ifadesi vardır: ‘Süfyân b. Uyeyne Hicaz hadislerini en iyi bilen kimsedir.’[31]

el-İclî, Süfyân b. Uyeyne hakkında şöyle demiştir: ‘Hadiste sika sebt ve hasenu’l-hadis olan bir kişidir. Ashâb-ı hadisin hakîmleri[32] arasında sayılır.’[33]

İmam Şâfii’nin şu sözü ise Süfyân b. Uyeyne’nin değerini öğrenmek için yeterlidir: ‘Şayet Mâlik ve Süfyân olmasalardı, Hicaz’ın ilmi yok olur giderdi.’[34]

Ebu Hatim er-Razi ise ‘Müslümanların hüccetleri; Mâlik, Şu’be, es-Sevrî ve İbn Uyeyne’dir’ demektedir.[35]

Süfyân b. Uyeyne hakkında aktarmış olduğumuz tüm bu rivayetler neticesinde, Süfyân’ın hadis ilminde, erken yaşlarından itibaren otorite olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. O üstün ahlâka ve zâhid bir kişiliğe sahip olmasıyla da insanların gönlünde yer etmiş, kendisinden sonra gelenler için otorite olmanın yanında örnek bir Müslüman olmuştur.


[1] İbn Sa’d, et-Tabakat’ül Kübra VI, 41; Buhari, Muhammed b. İsmail b. İbrahim b. el-Muğıra Ebu Abdullah, et-Tarihu’l-Kebir, Dairatu’l-Mearifi’l-Osmaniyye, Haydarabad, IV, 94; İbn Ebu Hatim, Ebu Muhammed Abdurrahman b. Muhammed b. İdris b. el-Münzir et-Temimi, el-Hanzali, el-Cerh ve't-Ta'dil, Daru’l-Kutubu’l-İlmiyye, Beyrut, 2010, IV, 210; İbn Hıbban, Muhammed b. Ahmed b. Hıbban b. Muaz b. Ma’bed et-Temimi Ebu Hatim el-Büsti, Meşahiru Ulema’i-Ensar ve A’lami Fukahai’l-Akdar, Muessesetu’l-Kutubu’s-Sekafe 1408/1987, s.235; Ebu Nuaym, Ahmed b. Abdullah el-İsfehani, Hilyetü’l Evliya ve Tabakatü’l Esfiya, Daru’l-Kutubu’l-İlmiyye, Beyrut, 2010, VII, 320;  ez-Zehebi, Şemsuddin Ebu Abdullah Muhammed, Siyeru A’lami’n-Nubela, Müessesetu’r-Risale, Beyrut, 1432/2011, VIII, 454-455. ; el-Mizzi, Yusuf b.Abdurrahman b. Yusuf Ebu’l Haccac, Tehzibü’l-Kemal fi Esmai’r-Rical, Müessesetü’r-Risale, Beyrut, 1421/2010, III, 223;  İbn Hâcer el-Askalanî, Ebu’l-Fadl Ahmed b. Ali b. Muhammed b. Ahmed, Tehzibü't Tehzib, Daru’l-Kutubu’l-İlmiyye, Beyrut, 1415/1994, IV, 106.

[2] el-Mizzi, a.g.e, III, 223.

[3] İbn Sa’d, a.g.e, VI, 41.

[4] İbn Hacer, a.g.e, IV, 106.

[5] İbn Sa’d, a.g.e, Aynı yer.

[6] el-Mizzi, a.g.e, III, 223

[7] Şa’rani, Abdulvehhab b. Ahmed b. Ali el-Hanefi, et-Tabakatu’l Kübra, Daru’l-Kutubu’l-İlmiyye, Beyrut, 2006, s.82,

[8] İbn Sa’d, a.g.e, VI, 41.

[9] ez-Zehebi, a.g.e, VIII, 464.

[10] el-Mizzi, a.g.e, III, 226.

[11] İbn Hacer, a.g.e, IV, 109.

[12] İbn Hacer, a.g.e, IV, 107

[13] İbn Hacer, a.g.e, Aynı yer.

[14] Ebu Hâtim, Meşahiru’l-Ulemai’l-Emsâr, s.236.

[15] Sâd Suresi, 38/30, 44.

[16] El-Mizzi, a.g.e, III, 227

[17] Ez-Zehebi, Siyeru A’lamin’n-Nubela, VIII, 462; Ebu Nuaym, a.g.e, VII, 322.

[18] Ez-Zehebi, a.g.e, VIII, 468.

[19] Ez-Zehebi, a.g.e, VIII, 469.

[20] Ebu Nuaym, a.g.e, VII, 323.

[21] Ez-Zehebi, a.g.e, VIII, 462.

[22] Ebu Nuaym, a.g.e, VII, 324.

[23] El-Mizzi, a.g.e, III, 227.

[24] İbn Sa’d, a.g.e, VI, 41-42.

[25] el-Kettani, Ebu Abdullah Muhammed, er-Risaletü’l-Mustadrife, 2010, s.41.

[26] Yaşar Kandemir, Cüz, DİA, VIII, 147

[27] A.Kadir Evgin, Süfyân b. Uyeyne ve Hadis Cüz’ü, Dinibilimleri Akademik Araştırma Dergisi, Sayı 3 (2003), , s.77

[28] Daha detaylı bilgi için bkz: Ahmed Salih Muhayiri, Tefsiru Süfyân b. Uyeyne, (Kitabın bu nüshası İSAM kütüphanesinde mevcuttur.)

[29] İbn Ebi Hatim, Takdimetü’l-Cerh li Kitabi’l-Cerh ve’t-Ta’dil, Daru’l-Kutubu’l-İlmiyye, Beyrut, 1371/1952,  s.33

[30] ez-Zehebi, Mizanu’l-İtidal, Daru’l-Risatu’l-Alemiyye, Beyrut, 2005, II, 161.

[31] İbn Ebi Hatim, el-Cerh’u ve’t-Ta’dil, IV, 212.

[32] Hakîm: Bütün hadisleri metin ve sened eriyle, bunların ravilerini cerh, ta’dil ve hayat hikâyeleriyle bilen hadis âlimi. (Aydınlı, Hadis Istılahları Sözlüğü, s. 109)

[33] İbn Hacer, Tehzibu’t-Tahzib, IV, 107.

[34] el-Mizzi, Tehzibu’l-Kemal, III, 228; İbn Hacer, A.g.e, IV, 107-108; ez-Zehebi, Siyeru A’lamu’n-Nubela, VIII, 457.

[35] İbn Hacer, a.g.e, IV, 109.