Metin KARABAŞOĞLU

İman, Hicret ve Cihad

Sahabiler önce ‘mü’min,’ sonra ‘muhacir,’ ondan sonra ‘mücahid’ olmuşlardır. Yanlış anlaşılmasın; hicret edince imanı, cihad edince hicreti bırakmış değillerdir. Ama öncelikle mü’mindirler. İmanları onları hicret şuuruna eriştirmiş; imanlarıyla eriştikleri hicret şuuru ise cihad şuurunu uyandırmıştır.

Bir Ubudiyet Talimi Olarak ‘İstişare’

Allah kullarına istişareyi emreder; çünkü kula yakışan, kendi aczini, diğer insanların da aczini kabul edip, kulluğun idraki içinde omuz omuza verebilmektir. Kulluğunu bilen, istişare eder. Kulluğunu bilene, istişare yakışır. Kendisini veya bağlandığı kişiyi veya ait olduğu tüzel kişiliği ‘ilahlaştıran’ ise istişareyi bir ‘zaaf göstergesi’ ve ‘acz ilanı’ olarak gördüğü için o ilâhî emre uymaya ‘tenezzül’ etmez.

Her Hicret, Ensâr İster

Hicretin bir ucunu Allah için her şeyden ferâgat eden Muhâcirîn tutmuş, gitmekte; öteki ucunu ise Allah için her şeyden ferâgat edenler için her şeyden ferâgat eden Ensâr tutmuş, “Bize gelin!” demektedir.
RSS - Metin KARABAŞOĞLU beslemesine abone olun.