Rihan KIVLIĞ

Ümmetin Hakimi: Ebu’d-Derdâ radıyallahu anh

Zühd ve takva üzerine bir hayat yaşamaya çalışan Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh, Allah yolunda cihadı da ihmal etmemiş, gerçek bir zahidin aynı zamanda kahraman bir mücahid olması gerektiğini en güzel şekilde göstermiştir.

Hz. Es’ad b. Zürâre Radıyallahu Anh

Es’ad b. Zürâre (r.anh), Medine’yi İslâmiyet ile buluşturan ilk Müslümanlardandı.[26]Akabe’de biat için uzanan ilk el onundu. Medine İslam devletinin temelleri onun evinde atıldı.

Abdullah b. Zübeyr b. Avvâm radıyallahu anh

Dedesi Hz. Ebû Bekir’e benzetilen Abdullah b. Zübeyr, şecaatinin yanında ibadete düşkünlüğüyle de tanınırdı. Gündüzleri oruçla geçirir, geceleri namaz kılıp Kur’ân okurdu. Çok namaz kılması hasebiyle kendisine “Mescid Güvercini” (hamâmetü'l-mescid) denilirdi.

Osman b. Affân (r.anh)

Hz. Osman engin bir haya duygusuna sahipti. Hz. Peygamber onun için “ Kendisinden meleklerin haya ettiği kimseden ben haya etmeyeyim mi?”, “Her peygamberin cennette bir refiki vardır. Benim cennetteki refikim de Osman’dır” buyurmuştur.

Ömer b. Hattâb (r. anh)

Zâhidâne bir hayat süren Hz. Ömer, halifeliği süresince beytülmalden ihtiyacı dışında bir şey almamaya dikkat etmiş, sıradan bir Kureyşli gibi yaşamıştır. Hz. Peygamber onun hakkında, "Sizden önceki toplumlarda Allah'ın kalplerine ilham verdiği kimseler vardı. Eğer benim ümmetimde de böyle kimseler varsa -ki şüphesiz vardır- muhakkak Ömer de onlardandır" buyurmuştur.

Ebû Bekir (r. anh)

Hz. Ebû Bekir, Rasûl-i Ekrem’in kayınpederi, en yakın dostu, sırdaşı, vahiy katibi idi. Hz. Peygamber bütün işlerinde ona danışırdı. Bu sebeple kaynaklarda kendisinden “Peygamber’in veziri” diye söz edilmektedir.

Hakikate Adanmış Bir Ömür: Selmân-ı Fârisî (r.anh)

Müslüman olmadan önceki hayatı ve sonrasına baktığımızda Selmân'ın bilgiyle hareket eden, araştırıcı ve sorgulayıcı bir kimliğe sahip olduğunu görüyoruz. Atalarının dini olan Mecusiliği terk etmesi, din arayışı ve hakikate ulaşma arzusu onun geniş bir düşünce dünyasına sahip olduğunu göstermektedir.

Rum Diyarının İlk Müslümanı: Suheyb-i Rûmî radıyallahu anh

O, Rasûl-i Ekrem'in hayatı boyunca hep yanındaydı. Cihad meydanlarında onun sancağı altındaydı. Efendimiz namaz için saf bağlayıp Rabbine yöneldiğinde Suheyb arkasındaydı. İlim meclislerinde önündeydi. Gözleri gözlerinde, kalbi söylediklerindeydi.

Hz. Ebû Zer ve Mücadelesi - II

“Ebû Zer, İsa b. Meryem gibidir. İsa b. Meryem’in tevazuuna bakmak isteyen Ebû Zer'e baksın. Zühdü ve ibadeti İsa b. Meryem'e en çok benzeyen Ebû Zer'dir. Ebû Zer yeryüzünde İsa b. Meryem’in zühdüyle yürür.”

Ebû Zer el-Gıfârî radıyallahu anh - 1

Ufukta birinin belirdiğini ve hızla kendilerine doğru geldiğini gören sahabe; “Ya Rasûlallah, bir gelen var.” dediler. Rasûl-i Ekrem (s.a.s)'in mübarek ağzından “Keşke Ebû Zer olsa!” sözleri döküldü. Gelen, gerçekten Ebû Zer'di.
RSS - Rihan KIVLIĞ beslemesine abone olun.