Hz. Ömer’in yaşantısına baktığımızda o, halifeliği döneminde halkı herhangi bir şeyden men ettiği yahut yapılması gereken bir karar aldığında bunu ilk önce kendi nefsinde ve evinde tatbik etmiş daha sonra insanlara aldığı karara uymalarını emretmiştir.
Vahyin beşeri düşünceye uygun olarak gelmesi, tefsir ilminde ‘muvafakat’ olarak adlandırılmış; bu terim ileri görüş ve anlayışı ile meşhur olan Hz. Ömer ile özdeşleştirilmiştir.
Muhtaç olduğumuz her nimeti Rabbimizden getirdiğin gibi “Nasıl kardeş olunur?” bunu da bize Sen öğret. Yesrib’i, “Nurlanmış Şehir” yapan Nebi, iç harpten Asr-ı Saadet üreten Nebi!
Elindeki kıpır kıpır adeta bir kan torbası olan yüreği dehşetle attı. İğrenmişti. Etrafında aç kurtlar gibi homurdayan, tıslayan, saldıran insanları kovaladı.
“Oradaydım! Lanet olası savaşın ortasında!” diye sessiz bir haykırışla baktı gözlerimin ta içine… Gözleri Filistin’di. Çoğu Filistinli gibi dumanlı bir grilik vardı gözlerinde… Ve çoğu Filistinli gibi gözlerinde bir derinlik…
Bir bir yanarken şehrin ışıkları, son şarkısını çalıyordu çocuk… Kimseler görmüyordu onu. Başlarını çevirseler yüreklerine uzanan buz tutmuş parmaklarını hissedeceklerdi. Kimseler duymuyordu onu.