Add new comment

Hz. Salih Aleyhisselâm - Deve Sahibi Nebî

“Semud (toplumuna da) kardeşleri Salih'i (gönderdik. Salih: "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir: Allah'ın bu dişi devesi size bir belgedir; onu salıverin de Allah'ın arzında otlasın, ona bir kötülükle dokunmayın, sonra sizi acı bir azap yakalar" dedi.” (Araf Suresi, 7/73)

SEMUD KAVMİ (ASHAB-I HİCR)

Semud kavmi, Arap yarımadasında Âd kavminden sonra yaşamış en meşhur kavimdir. Peygamberimizden önce Araplar arasında onlarla ilgili hikâyeler, destanlar, rivayetler biliniyor ve konuşuluyordu. Cahiliye şiirlerinde de“Semud” ismi geçmektedir. Bunlara ait birtakım yazıtlara da rastlanmıştır.

Âd kavmi helak olduktan sonra, mü’minler önce Mekke taraflarına, daha sonra Hicaz'la Şam arasında Vâdilkura'ya kadar uzanan Hicr bölge­sindeyerleşmişlerdir.[1] Bunlara İkinci Âd kavmi denilmiştir. Nuh’un oğlu Sam’ın neslinden gelen Semud’a dayandıkları için Semud kavmi diye de adlandırılırlar. Bu kavim hakkında Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:

“Şunları hatırlayın: Allah sizi, Âd kavminden sonra onların yerine getirdi ve yeryüzüne yerleştirdi; orada ovalara saraylar kuruyor, dağları yontarak evler yapıyordunuz.”[2] 

“Ashab-ı Hicr” ismi de verilen Semud kavmi[3],Hz. Salih Peygamber’in uyarıcı olarak gönderildiği kavimdir. Belki de onlara, dağlarda oydukları evlerde yaşadıkları için, “Sağlam ve korunmuş yerlerde yaşayanlar” anlamında Ashabu’l-Hicr denilmiştir. Kur’an-ı Kerim de 26 defa bahsi geçenSemud kavminin Salih Peygamberle olan mücadelesi,özellikle Hûd Sûresinin11/62-68.; Araf Sûresinin7/73-79.; Şuara Sûresi26/141-159.; HicrSûresinin15/80. veNemlSûresi27/45-53.âyetlerinde anlatılmaktadır.

Tebük seferi sırasında Semud kavminin yaşadığı Hicr bölgesine gelindiğinde Allah Rasûlü (sas), ashabını,“Azaba uğratılmış olan şu milletin yurduna ağlamadan girmeyin, şayet ağlayamıyorsanız, onların başına gelenlerin sizin de başınıza gelmemesi için onların topraklarına uğramayın” diyerek uyarmış;sonra da başını örterek o vadiden süratle geçmişti.[4] Yine Tebük seferinde Ashab-ı Kiram Hicr mevkiinde konakladıklarında, bir zamanlar bu diyarın zalimlerinin kullandığı kuyulardan su çekmiş, onunla hamur yoğurmuşlardı. Rasûl-i Ekrem (s.a.s) bunu öğrenince, arkadaşlarına çektikleri suyu dökmelerini, yoğurdukları hamurları da develere yedirmelerini emretti.”[5] 

Kur’an-ı Kerim’de anlatılan bu kavimlere bakarak onlardan ibretler almalıyız. Semud kavmi gibi olmamalıyız. Zira Âd kavminin helak oluşu,Semudlular tarafından çok iyi bilinmekteydi. Buna rağmen onlar şaşırtıcı bir aymazlığa sahiptiler: “İnsanların hesaba çekilme zamanı yaklaştı. Onlar ise hâlâ gaflet içinde, yan çizip aldırmıyorlar.”[6]Allah’ın Semud’a verdiği nimetler o kadar çoktu ki, onlar şükrü unutup şımardılar. Allah’a kulluğu bir tarafa atarak, elleriyle yonttukları taşları ilah edindiler. Aslında putlar, onların hevâ ve heveslerinden uydurdukları câhilî ve tâğûtî düzenlerini sürdürmek için uydurdukları sembolik isimlerden ibaretti. Rabbimiz bu gerçeği Kur’ân-ı Kerim’de, “Bu putlar, sizin ve atalarınızın uydurduğu boş isimlerden başka şeyler değildir ve Allah onlara hiçbir yetki vermemiştir…”şeklinde ifade buyurmuştur.[7] Putların kudsiyetine(!) cahil halk kitlesi körü körüne inansa da, parasal gücü ve iktidarı ellerinde tutanlar onları sadece halkı köleleştirip saltanatlarını sürdürmek için etkili bir vasıta olarak görüyorlardı. Saltanatları o kadar görkemliydi ki dünyada ebedi kalacaklarını düşünerek ahireti unuttular, şımarıklık ve azgınlıkları arttıkça arttı. Semud’un ileri gelenleri, maddi sebepleri olayların gerçekleşmesinde yegâne belirleyici kabul ediyorlardı. Bu yüzden Âd kavminin başına gelen felaketi basite alarak onları şöyle ayıpladılar: “Onlar akılsız bir toplumdu. Binalarını düz ovalara yaptıkları için fırtına onları yok etti. Bizler ise kayaları yontuyoruz. Fırtınalar bize asla zarar veremez.” İşte böyle diyerek kibirlendiler. Fesat çıkardılar ve Allah’ı unuttular. Binalarını sağlam yaparlarsa kurtulacaklarını düşündüler. Azdıkça azdılar.

ASHAB-I HİCR’İN SALİH ALEYHİSSELÂMI YALANLAMA SEBEPLERİ

“Semud kavmi de kendilerini uyaran peygamberlerini yalanladı.”[8]

Semud kavmi Allah’ın verdiği nimetlerle lüks ve görkemli bir hayat yaşamaya başlamışlar, buna karşılık şükredeceklerine şımarıp azgınlaşmışlar ve haktan yüz çevirmişlerdi. Allah’ın onlara rahmet olarak gönderdiği Salih aleyhisselam’ı uyarıcı olarak kabul etmemişlerdi. Semud’un bu azgınlığının sebeplerini ise Rabbimiz şöyle sıralıyor:

 1-Allah’ı ve ahireti inkâr ederek dünyada ebedi kalacakmış gibi davranmaları: “Semud kavmine de kardeşleri Salih’i peygamber gönderdik. Onlara şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin ondan başka ilahınız yoktur… Semud ve Âd ‘Karia’yı (cehennemi) yalanladılar.”[9]

 2-Önyargıyla Peygamberleri ve ayetleri yalanlamaları: “AndolsunHicr halkı da gönderilen elçileri yalanlamışlardır.”[10]     Dediler ki: “Biz senin ve seninle birlikte olanlar yüzünden uğursuzluğa uğradık.”[11]

 3-Kötülüğü hidayete tercih etmeleri: “Semud’a gelince; biz onlara doğru yolu gösterdik, fakat onlar kötülüğü hidayete tercih ettiler…”[12]“Büyüklük taslayanlar dedi ki: “Biz de gerçekten sizin inandığınızı tanımayanlarız.”[13]“Semûd kavmi azgınlıkları yüzünden (peygamberi) yalanladılar.”[14]

 4-Atalarının taptıklarını kutsayıp, tutuculuk yapmaları: “Dediler ki: “Ey Salih, bundan önce sen, içimizde kendisinden (iyilikler) umulan biriydin. Atalarımızın taptıkları şeylere tapmaktan bizi sen mi engelleyeceksin? Doğrusu biz, senin bizi davet ettiğin şeyden derin bir şüphe içindeyiz.”[15]

 5-Hiç ölmeyeceklermiş gibibina yapmakta yarışmaları: “Ovalarda saraylar kuruyor, dağları yontarak evler yapıyordunuz…”[16]“  ..Ve vadilerde kayaları oyup yontarak evler yapan Semud’a… “[17]

 6-İktidar hırsıyla,topluma zorbaca hâkim olmak istemeleri ve bu yüzden çeteler kurmaları:“Şehirde dokuz kişilik bir çete vardı ki, bunlar ülkede bozgunculuk çıkarır, iyileştirme ve düzeltme adına hiçbir şey yapmazlardı.”[18]“…Zorlu bedbahtları ayaklandığında…”[19]

 7-Karışıklık çıkararak, fesadı yaygınlaştırarak, toplumun düzenini bozarak kaos ortamında amaçlarına ulaşmak istemeleri: “Öyleyse Allah’ın verdiği nimetleri anın, fesat çıkarıp da memleketi birbirine katmayın.”[20]      “Sakın işi gücü dünyada fesat çıkarıp düzeni bozmak olan, düzeltme içinse hiçbir gayretleri bulunmayan o haddi aşanların isteklerine uymayın.”[21]

 8-Toplumda bölücülük yapmaları ve düşmanlık ortamında iktidarlarını yürütmek istemeleri:“Onlar birbirlerine düşman kesilmiş iki gruptur.”[22]

Bir toplumda bu kadar bozukluğun olması o toplumu helâke sürükler. Maalesefgünümüz toplumlarında da bu durum aynen mevcuttur. Semud kavmi helâki hak ediyordu ancak ilâhî rahmet gereği helâkten önce son bir şans verilip uyarılmaları gerekiyordu. İşte böylece Semud kavmine uyarıcı olmak üzere Hz. Salih (a.s) gönderildi.

SALİH, KAVMİNE PEYGAMBER GÖNDERİLİYOR

Salih aleyhisselâm hiç puta tapmamış; temiz ahlak sahibi olan; ismi gibi salih bir insandı. Kavminin kendi kurulu düzenlerini sürdürmesi konusunda ondan beklentileri vardı ve bu yüzden Salih aleyhisselâm tarafından uyarıldıklarında Ona şöyle demişlerdi: “Ey Salih! Sen, bundan önce aramızda kendisine ümit bağladığımız biriydin. Şimdi de bizi atalarımızın taptığı şeylerden vazgeçirmek mi istiyorsun? Bizi inanmaya çağırdığın konuda derin bir şüphe içindeyiz.”[23] Kavminin, Peygamberliğini ilân ederek, kendi hevâlarından uydurdukları beşerî kanunlara dayalı tâğûtî düzenlerine savaş açmasından önce Hz. Sâlih’e ümit beslemeleri, Onu güzel ahlâkından kaynaklanıyordu. Geçmişte olduğu gibi bu gün de, Allah’ın hâkimiyetini reddeden beşerî düzenler, sistemlerinin sağlıklı bir şekilde yürümesi için erdemli ve dürüst Müslümanları düzenlerinin her kademesinde yönetici olarak istihdâm etmek isterler. Çünkü bu insanların işlerini sağlam ve güvenilir bir şekilde icrâ edeceklerine inanırlar. Bâtıl nizamları kurantağutların tek şartı, kurulu düzenlerine karışılmamasıdır. Bunun için basit tavizler vermeye bile hazırdırlar. Erdemli bir Müslüman içinse bu tek şartı kabul etmek, inandığı bütün değerlerden vazgeçmek anlamına gelir ve kabulü mümkün değildir.

Hz. Salih (a.s), Hz. Nuh’un (a.s)  oğlu Sam’ın soyundan geliyordu. O, bir olan Allah’a kulluk eder, herkese güzel davranır, zayıfları korur gözetirdi. Hastaları ziyaret eder, asla kibirlenmezdi. İnsanları takva üzere yaşamaya çağırırdı. Rabbimiz onun hakkında şöyle buyurur: “Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: Allahtan korkmayacak mısınız? Ben size gönderilen güvenilir bir elçiyim. O halde Allahtan korkun ve bana itaat edin.”[24] 

PEYGAMBER İNSANDIR AMA!

“Peygamber onlara ‘Evet biz de sizin gibi insanız. Lâkin Allah, kullarından dilediğine (peygamberliği) ihsan eder… dedi”[25] 

Toplumda kendi düzenlerini kurup hâkimiyet sahibi olan yöneticiler, Allah’ın rahmet olarak gönderdiği elçilerine ilgi gösterilmesini istemediler. Bunu engellemek için halka şöyle propaganda yaptılar: “Sizler bunların doğru dürüst olduklarını nereden biliyorsunuz? Peygamberlik diye bir şey olamaz. Bu adamlar da bizim gibi birer insandırlar. Ey kavmimiz bizler bunların getirdiklerine inanmıyoruz. Onların bizi tehdit ettiği azabı da hemen getirmelerini istiyoruz. Bu toplumun inandığı bir inanç sistemi var. Atalarımızın bizler için kutsadığı ilahlarımız var. Bizler bunlar sayesinde bunca nimete kavuştuk. Niçin onlardan vazgeçelim? Hem de bir beşerden peygamber olur mu?” Onların bu çabaları hakikatin anlaşılmaması içindi. Ayetlerde bu durum aynen şöyle anlatılıyor: 

“Semud kavmi de kendilerini uyaran peygamberleri yalanladı. Dediler ki: İçimizden bir beşere mi uyacağız? O zaman sapıtmışız ve çıldırmışız demektir. Aramızdan ona mı vahiy verilmiş? Hayır, o şımarık yalancının biridir.”[26] 

“Siz de bizim gibi insanlarsınız. Bizi atalarımızın taptıklarından caydırmak istiyorsunuz. Öyleyse bize apaçık bir delil getirin!” [27]

Bu olayların sonrasında Semud kavminin başına birtakım sıkıntılar gelmiş ve eski güzel günler geride kalmıştı. Onlar inkâr ve sapkınlıklarından dolayı başlarına gelen bu felaketleri,Hz. Salih (a.s) ve mü’minlerden biliyorlar: “Sizin yüzünüzden biz uğursuzluğa uğradık.” diyerek onları suçluyorlardı. Salih aleyhisselam öncelikle:“Sizin uğursuzluğunuzun sebebi Allah tarafından biliniyor. Doğrusu siz sınanmakta olan bir topluluksunuz, dedi.”[28] 

Daha sonra ise  vicdan tellerine dokunarak onlara şöyle seslendi: “Ey kavmim! Bir de şöyle düşünün! Ya ben, Rabbimden gelen açık bir delile dayanıyorsam ve de O bana lütfedip peygamberlik vermişse! O’na isyan ettiğim takdirde beni O’nun azabından kim kurtarır? O’na isyan edip size uyarsam, bana daha büyük zarar vermekten başka bir şey yapmazsınız.”[29] 

Hz. Salih (a.s) davetini ısrarla sürdürdü. ZâtenPeygamberler, en güçlü mukavemetlerle karşılaşsalar bileçağrılarından asla vazgeçmeyen sabır kahramanlarıdır. Onlar yukarıdan akarak, damlalarının sürekliliğiyle önünde sonunda kayayı delen suya benzerler.Onların sebatlarının sırrı, Hakk adına konuşmuşlarında aranmalıdır.Onlar Allah’a olan sarsılmaz tevekkülleriyle en büyük hakîkâti kavimlerine korkusuzca tebliğ etmişlerdir.

“Hani kardeşleri Salih onlara: Allah’tan korkmayacak mısınız? Ben size gönderilen güvenilir bir elçiyim. O halde Allah’tan korkun ve bana itaat edin! Hâlbuki ben davet ve tebliğime karşılık sizden herhangi bir ücret de istemiyorum. Benim ücretim yalnız Allah’a aittir. Siz burada hep güven içinde kendi halinize bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz? Bağların, bahçelerin, akan pınarların içinde ekili tarlaların, meyvesi olgunlaşmış hurmaların arasında. Bunun için mi kayalardan büyük bir ustalıkla görkemli evler yontuyorsunuz? Allah’tan korkun bana itaat edin. Haddi aşan kimselerin emrine uymayın. Onlar yeryüzünde hep fesat çıkarırlar, düzeltmeyi hiç düşünmezler, demişti.”[30] 

Semud kavmi bu kadar güzel davete karşı şöyle dedi: “Sen gerçekten büyülenmiş birisin! Sen de bizim gibi sadece bir insansın. Eğer dediğin gibi bir peygambersen, hadi bize bir mucize getir!”[31]     Bu sözlerinde iftira, kibir ve meydan okuma vardı.

MUCİZE

“Allah’ın elçisi onlara: İşte bu Allah’ın mucize olarak yarattığı dişi devesidir. Onun su içme hakkını gözetin, dedi.”[32] 

Semud kavmi Hz. Salih (a.s)’den bir mucize istemişti. Şöyle ki: Semud kavminin Ulu kişisi olan Cenda' b.Amr: 

"Ey Salih! Şu kayanın yanına bizimle birlikte git. Kayanın içinden, bizim için, şöyle şöylevasıfda bir dişi deve çıkarırsan, senin Peygamberliğini, doğrular ve sana, iman ederiz!" dedi.

Salih Aleyhisselam, bunu yaptığı takdirde, Peygamberliğini tasdik ve kendisi­ne iman edecekleri hakkında onlardan kesin söz aldıktan sonrakayanın ya­nında namaz kıldı, Yüce Allah'a dua edince, kaya, sanki, doğum sancısı gibi sancılandı.Gebe bir kadının hareketi gibi, hareket etti.Titredi, sonra da, ikiye ayrıla­rak, içinden, istedikleri vasıfta bir Deve çıktı.[33]

 Hz. SalihAleyhisselâm: “İşte mucize, şu dişi devedir! Bir gün kuyudan su içme hakkı onun, belli bir gün de sizindir.”[34]“ …Onu kendi haline bırakın, Allah’ın arzında otlasın. Sakın ona bir kötülük yapmayın, yoksa pek yakında başınıza bir azap gelir.”[35]“…Onun su içme hakkını gözetin.”[36]

Şu bir hakikat ki böyle bir mucize o kavmin kaderi olacaktı. Ya Hz. Salih’e inanıp kurtulacak ya da yalanlayıp helak olacaklardı. Semud kavminden bazı kimseler bu mucize karşısında iman etti. Diğer birtakım kimseler de, korkuyla karışıkbir teslimiyetle başlangıçta dişi deveye dokunamadılar. Fakat onların bozulan fıtratları buna fazla tahammül edemedi. Fitne ve fesada yönelmekte gecikmediler. Yeryüzünde hakça bir bölüşüm istemiyorlardı. Kamu malını kendi mülkleri gibi kabul edip, bunda başkalarının hakkı olmadığını düşünüyorlardı. İmtihan edildikleri gerçeğine karşı gözlerini sımsıkı kapatmışlardı. Rabbimiz onların mucize deveye karşı tutumlarından dolayı sınanacaklarını bize şu ayetle bildirmektedir: “Biz onları sınamak için dişi deveyi gönderiyoruz. Sen onların ne yapacağını izle ve sabırlı ol. Suyun deve ile aralarında dönüşümlü olacağını kendilerine haber ver. Herkes su nöbetinde hazır olsun.”[37]

Bu mucize deve Semud kavminin imtihan yolculuğunda son dönemeçti. Bu dönemeçten sonra, ya yemyeşil güzel bir vadiye ulaşacaklar; ya da uçuruma yuvarlanacaklardı. Seçim onlarındı.Salih Aleyhisselam, Rabb'inin, kendisine verdiği devesinden hiç ayrılmazdı. O, nereye yönelse, onun yanında bulunurdu. Deve, bir gün, Semud kavminin suyundan içer, bir gün de, onlar devenin sü­tünü sağar, içerlerdi.

Semud kavminden azgın bazı kimseler, Hz. Salih’in uyarılarını hiçe sayarak deveyi öldürmeyi düşündüler. Onlar arkadaşlarını çağırdılar. En bahtsızları[38],  bıçağını çekip deveyi kesti.[39]

“Semud kavmine açıkça görülen bir mucize olarak dişi deveyi verdik, ama onlar bunu inkar ederek nefislerine yazık ettiler. Oysa biz mucizeleri sadece korkutup uyarmak için göndeririz.”[40]

Semud kavmi kendi hidayetlerine vesile olacak bir mucizeyi helaklerine sebep kıldılar. Her türlü ikaza rağmen onun, kamu alanında otlamasına ve su içmesine tahammül edemediler. Zaten tarih boyunca küfür öncüleri tağutlar, Müslümanlara ait hiçbir sembolün kamusal alanda görülmesine asla katlanamamıştır. Semud kavmi Allah’ın arzını kendi mülkleri kabul edip Allah’ı inkâr ederek kendilerine yazık etmiş oldular.  Salih aleyhisselâm bu olayı öğrendikten sonra çok üzüldü. Ve kavmine dönerek şöyle dedi: “Yurdunuzda üç gün daha yaşayın! İşte, bu kimsenin yalan diyemeyeceği bir tehdittir.”[41]  Semud kavmi ise Salih’in bu uyarısını hafife alarak Rablerinin emrine başkaldırdılar. Ve “Salih, dediler. Eğer gerçekten peygamberlerden isen, bizi tehdit edip durduğun azabı haydi getir bakalım.”[42] 

“Onlar senden azabın bir an önce gelmesini istiyorlar. Allah verdiği sözden asla dönmez.”[43]

Allah Teâla onların böylesine vurdumduymaz ve cüretkâr ifadeleri karşısında Hz. Salih aleyhisselâmın şöyle demesini istemiştir: “ Bir an önce gelmesini istediğiniz azap benim elimde olsaydı, sizinle benim aramdaki iş çoktan bitirilmişti. Zalimleri Allah (cc) daha iyi bilir.”[44]“… Eğer belirlenmiş bir zamanı olmasaydı, azap onlara hemen gelirdi. Zaten o, farkına varmadıkları bir sırada onlara ansızın gelecektir…”[45]

DOKUZ KİŞİLİK ÇETE SALİH’E TUZAK KURUYOR

Semud kavmi attığı her adımda helâke biraz daha yaklaştı. Son adım olarak Peygamber ve ailesini alçakça bir suikastla yok etmek istediler:

“O şehirde eşraftan dokuz kişi vardı ki, bunlar yeryüzünde fesat çıkarıyorlar, iyilik etmiyorlardı. Onlar “Allah’ın adıyla” yeminleşerek dediler ki: “Salih’i ve ailesini bir gece baskını ile öldürürüz. Sonra da yakınlarına: “Biz onlar öldürülürken orada değildik; emin olun doğru söylüyoruz, deyiveririz.”[46] Sözüm ona Allah’ın adıyla yeminleşen bu azgınlar rahmet olarak gönderilen bir peygambere tuzak kurmak istemişlerdi. Onlar gibi Allah adına hareket ettiğini söyleyip Allah dostlarını yok etmek isteyen zalimler tarihin her döneminde var olacaktı. Semud kavmi deveyi öldürerek haddi aşmış, günah işlemekte korkusuzlaşmışlardı. Onlara göre yeryüzünde korkulacak hiçbir varlık yoktu ve karşılarına çıkacak bir güç de bulunmuyordu. Unuttukları Rableri onlara şöyle hitap ediyordu: “Onlar bize bir tuzak kurdu. Biz de onların haberleri olmadan hilelerini alt üst ettik. İşte bak, onların tuzaklarının sonu ne oldu? Onları da kavimlerini de, hepsini birden helak ettik.”[47] 

Öyle anlaşılıyor ki Semud kavmininmucize deveyi öldürmesinden sonra Salih aleyhisselâmın onlara: “Size üç gün mühlet verildi”demesine karşın, onlarbu sözün etkisini kırmak istemişler ve üç gün içinde Hz. Salih’i öldürmeye karar vermişlerdi. Böylesi alçakça bir cinayeti faili meçhul olacak şekilde işleyip kendilerine göre deveden kurtuldukları gibi ondan ve taraftarlarından kurtulmuş olacaklardı. Fakat Allah Teâla onların bu hilesine karşı daha büyük bir tuzak hazırlamıştı. Muhtemeldir ki bu gece üçüncü gece idi.

Allah Teâlâ,hiç beklemedikleri bir anda; “Sabaha doğru …”[48],  “Gün doğarken …”[49]   onların işlerini bitirdi.Yüce Rabbimiz Semud’un helâkini şöyle anlatıyor: “…Derken o korkunç ses onları yakalayıverdi. Biz de hepsini selin önündeki çer çöp haline getirdik.  Zalimlerin canı cehenneme.”[50]“Onlara tek bir ses gönderdik de ağıla yığılmış çalı çırpıya döndüler.”[51]“ Bunun üzerine onları korkunç bir sarsıntı yakalayıverdi. Kendi yurtlarında dizüstü çöküp…”[52]“... yüzüstü serilip kaldılar.”[53]  “Onca varlıkları ve evleri kendilerine bir fayda vermedi.”[54]    “Her birini kendi günahıyla yakalayıverdik; kiminin başına taş yağdırdık, kimini o korkunç ses yakalayıverdi. Kimini yerin dibine geçirdik; kimini de suda boğduk. Allah onlara kesinlikle zulmetmedi; onlar kendi kendilerine zulmettiler.”[55]“   Rableri de günahları yüzünden başlarına azap indirip onları yerle bir etti.”[56]

Semud kavminin yok edilişini anlatan ayetlerde “şiddetli bir sarsıntı” ve “korkunç bir sesten” söz edilmektedir. Bu da şiddetli bir deprem ya da yanardağ patlamasını akla getirmektedir.  Depremle beraber bir sesin olması da bilinen bir hakikattir. Bütün bunlardan anlaşılan ansızın gelen azabın, bir patlama sesiyle başlayıp korkunç bir sarsıntıyla devam etmesidir. En doğrusunu Allah bilir. Diz üstü çöken Semudlular daha sonra yere yığılmışlardır. Ahırlarda bir tarafa atılmış çerçöp gibi üst üste saçılmış, bütün gururları ayaklar altında olacak şekilde helak olmuşlardır. “…Şüphesiz bunda büyük bir ibret vardır. Ama onların birçoğu yine de iman etmez. Senin Rabbin, karşı konulmaz bir kuvvet ve son derece merhamet sahibidir.”[57] 

İMAN SAHİPLERİ KURTULDU

“(Azap) emrimiz geldiğinde Salih’i ve onunla beraber iman edenleri tarafımızdan bir rahmet ile o günün azabından kurtardık…”[58]   Hz.Salih aleyhisselâmarkasını dönüp giderken helâk olan Semud’a şöyle seslendi: “Ey kavmim! Andolsun ki ben Rabbimin buyruğunu size ilettim ve güzelce öğüt verdim. Ama siz öğüt verenleri sevmezsiniz.”[59]“    Siz hiç Allah’tan korkmuyor musunuz?” [60] 

Hz. Salih (a.s)  ve Ona inanan müminlerin, bu bölgeden Allah’ın rahmetiyle kurtularak Sina Yarımadası’nda Musa Dağı diye bilinen bir bölgeye geldikleri ve burada yaşadıkları rivayet edilir. Kabrinin, Nebi Salih Tepesi’nde olduğu söylenmektedir. Ayrıca onun Mekke taraflarına geldiği ve bu bölgede yaşayıp Mekke’de vefat ettiği, kabrinin ise Kâbe’nin batısında Daru’n-Nedve ile Hicr arasında olduğu da rivayet edilmiştir.[61] En doğrusunu Allah bilir.

Allah’ın selâmı Hz. Salih aleyhisselâmın, Sevgili Efendimiz Hz. Muhammed aleyhisselâmın ve bütün Peygamberlerimizin üzerine olsun. 

 



[1]Taberî-Tarih c.1,s.116

[2]Araf Sûresi7/74

[3]Bkz.:HicrSûresi 15/80

[4]Müslim, Zühd 38-39; Buhari, Enbiya 17

[5]Buhari, Enbiya 17;Müslim, Zühd 40

[6]EnbiyâSûresi 21/1

[7]NecmSûresi 53/23

[8]Kamer Sûresi 54/23

[9]Hakka Sûresi 69/4

[10]HicrSûresi 15/80

[11]NemlSûresi27/47

[12]FussiletSûresi41/17

[13]Araf Sûresi7/76

[14]Şems Sûresi91/11

[15]Hûd Sûresi11/62

[16]Araf Sûresi7/74

[17]FecrSûresi89/9

[18]NemlSûresi27/48

[19]Şems Sûresi91/12

[20]Araf Sûresi7/74

[21]Şuara Sûresi26/151-152

[22]NemlSûresi27/45

[23]SebeSûresi34/54

[24]Şuara Sûresi26/142

[25]İbrahim Sûresi14/11

[26]Kamer Sûresi54/23-24

[27]İbrahim Sûresi14/14

[28]NemlSûresi27/47

[29]Hud Sûresi11/63

[30]Şuara Sûresi26/141-152

[31]Şuara Sûresi26/53-54

[32]Şems Sûresi91/13

[33]İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.89-90, Ebülfida-Elbidayevennihaye c.1,s.134

[34]Şuara Sûresi26/155

[35]A’rafSûresi7/73 ; Hud 11/64

[36]Şems Sûresi91/13

[37]Kamer Sûresi54/27-28

[38]Şems Sûresi91/12

[39]Kamer Sûresi54/29

[40]İsraSûresi17/9

[41]Hud Sûresi11/65

[42]Araf Sûresi7/77

[43]Hac Sûresi22/47

[44]En’amSûresi6/58

[45]AnkebutSûresi29/53-54

[46]NemlSûresi27/49

[47]NemlSûresi27/50-51

[48]HicrSûresi15/83

[49]HicrSûresi15/73

[50]Mü’minunSûresi23/41

[51]Kamer Sûresi54/31

[52]Hud Sûresi11/67

[53]Araf Sûresi7/78

[54]HicrSûresi15/84

[55]AnkebutSûresi29/40

[56]Şems Sûresi91/14

[57]Şuara Sûresi26/158-159

[58]Hud Sûresi11/66

[59]A’rafSûresi7/79

[60]Şuara Sûresi26/142; SaffatSûresi37/124

[61]İbnKuteybe, Maarif, s.14

Yazar: 
Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.