Add new comment

Ne de Olsa Kışın Sonu Bahardır

Kocakarı takvimini bilir misiniz? Ayları, mevsimleri başka türlü ilerler. Hesaplaması ve zamanlaması farklıdır.    

O takvime göre şubat bize çok şey söyler. Mesela sert geçerse, ılık bir yazın; sıcak geçerse, soğuk bir baharın habercisidir. Uzun buz sarkıtları, ilkbaharın da uzun olacağını gösterir. Ağaçlarda ne kadar çok buz olursa, o kadar çok bal olacak demektir. Perşembenin gelişi çarşambadan nasıl belliyse, baharın, yazın gelişi de şubattan bellidir. 

Bizim için hep çetin geçti şubat. Bu yıl da öyle oldu. Şehit haberleri, kazalar, depremler, çığ… Yıkılmanın her türlüsünü gördük. Dağ gibi delikanlılar da dev gibi binalar da göçtü. Bembeyaz kar altında can verenlerin, kar beyazı düşleri yarım kaldı. Bir ümitsizlik, bir karamsarlık çöktü üstümüze, önümüzü göremez olduk. Ama biraz daha kulak versek mi şu kocakarı takvimine, ne dersiniz?

Fazlasıyla sert başladı, sert gidiyor şubat. Ferah, ılık, bereketli bir yaz kapıda demek ki. Acının önünde kuyruk olduk upuzun. Baharı uzun yaşayacağız belli ki. Çok yaş döktü gözlerimiz, neşeli günleri besledi böylece belki.

Allah ayetinde: “O hem sıkar, hem açar.” buyuruyor. Kışı da yazı da yaratan, her gecenin sonunda güneşi doğduran, kabz halinin ardından bast halini lütfeden O’dur. Ne zaman daraltıp, ne zaman genişleteceği O’nun takdiridir ama sünnetullah şudur; hiçbir dem bâki değildir. Yani; Bu da geçer Ya Hu!

Yavrusunu kaybetmiş anneye, babasız kalmış evlada, yârinden ayrılmış kadına, arkadaşını toprağa vermiş adama hiçbir söz teselli veremez elbette. Acı çok büyük. Ama bakın, mükafatı da: “Allah yolunda savaşırken ölmek şehitliktir...yıkıntı altında kalarak ölmek şehitliktir…” buyuruyor Efendimiz.

Buz gibi bir şubatta gelen ecel, baharın en güzeline uçurdu onları.

Şapka takmadığı için sehit edilen İskilipli Atıf Hoca’yı uçurduğu gibi, davasından vazgeçmediği için şehit edilen Seyyid Kutub’u, Hasan el Benna’yı uçurduğu gibi, Hakk’a ve halka hizmetini engelleyemedikleri için Fatih Camisi avlusunda şehit edilen Metin Yüksel’i uçurduğu gibi, ırkçılığa savaş açtığı için kürsüde konuşurken şehit edilen Malcolm X’i uçurduğu gibi, İtalyan sömürgecilere baş eğmediği için şehit edilen Ömer Muhtar’ı uçurduğu gibi, aldığı tehditlere rağmen yaşantısını değiştirmeyen ve bir sabah namazı sonrası PKK tarafından şehit edilen Süleyman Akyüz’ü uçurduğu gibi...

Evet, ülkece zor bir sınavdan geçiyoruz. Ama o da geçiyor. Ardı bahar bu şubatın, işte görünüyor.

Parmaklarım bunları yazarken içimden cılız bir ses diyor ki:

-Ya o büyük deprem bu baharda olursa Merve?

Bir an durup düşünüyorum. Sonra halime gülüyorum:

-İlahi Merve! Öldükten sonra yazdıklarınla çeliştiğini düşünecek vaktin mi kalacak?

-Peki ölmez, sağ kalırsan?

-O zaman da kocakarı takvimi yanılmış der geçersin ve Peygamber müjdesine sığınır, sabredersin; Rahman’ın ayetine sığınır, beklersin...

La havle ve la guvvete illa billahil aliyyül azim!

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.