Add new comment

Herkesin Kalbi Yumruğu Kadardır

H. KÖROĞLU –

Kimseden bize umut veren cümleler kurmasını beklemeyelim. Şahsiyetimizin gelişim avcıları elinde şekillenmesine izin vermeyelim. Bunları bırakıp sahte dünyaların sosyal ağlarına takılmış iradelerimizi kurtaralım. Kalabalıkta yanlız yürümeyi bilelim. Yol üstünde yalnızlığımızı tek başına bırakıp, yola devam edebilmeliyiz.

Ve “Herkesin kalbi yumruğu kadardır.”Güç dediğimiz her neyse sol yanımızda durandan gelir. Onun için bir bebek herkesten daha güçlüdür. İnceden inceye bir dokunulmazlığı vardır. Ciğerleri havayla ve bedeni zamanla temas ettikçe zayıflar. Büyüyünce güçlü olmak daha zordur. Aklı karışıklar olarak daha fazla uzatmak istemeyiz.

“Beyaz kırılır ama eğilmez.” C. Aytmatov böyle demişti. Bizi anlatıyor değil mi? Bunu ‘ölmek’ üzerine ele alabiliriz. Peşkeş çekilmiş hayatlarımızla yaşamaktansa, nakavtla ölmeyi bilebiliriz. Oldukça kesin.

“Dünyayı kurtarmak sana mı kaldı?” cümlesi süprüntü harf ve kelimelerle, alaylı-iniltili seslerle, bizi “doğrultmak” amacıyla başımızdan aşağı boca edilirken susalım. Daha sonra o lafların geldikleri yerden , yerlerden toplandığını görürüz.

Dünya it oynamış yonca tarlasına dönerken , durup çelik-çomak mı oynayacağız?

Yaşamaya fırsatı olmayan insanların sesini almakta çok geç kaldık. Şimdi yerden ses geliyor. Hiçbir şey yapmadan oturuyor olmamız sonumuzun gelmeyeceği anlamına gelmez.

Evet öleceğiz işte, en azından “sağlıklı” cesetler bırakalım da fosillerimiz bir işe yarasın. Zira bedenlerimiz geri döndüğünde şimdiki kadar mutlu olmayabilir. Ve yine zahiren yalnızlığımız cebimizde olsun. Küçük alıştırmalar yapalım. Acaba şimdi…

Dünyanın her bir nimetinden paylanıp, yeri geldiğinde burun kıvırıp yaşayacak mıyız; yoksa Gregor Samsa gibi kapı ardında ölmeyi göze alacak mıyız?

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.