Add new comment

Bir Anını Kaçırmamalıyım


Günahları yakıp eriten ramazan ayı geldi. Meleklerin bizler için istiğfar ettiği ramazan ayı geldi. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş ayı ramazan geldi. Allah’ın gözlerin görmediği, kulakların duymadığı lütuflarda bulunacağı ay, ramazan geldi. Rahmet kapılarının açıldığı, cehennem kapılarına mühür vurulduğu ay geldi. Hayr aşığına “hayra koş”, kötülük takipçisine “kötülükten el çek” dendiği ay, ramazan geldi. Bolluk ve bereket ayı ramazan geldi.

Geldi de günümüzü gül eyledi. Gönlümüze sürur verdi. İnsan olduğumuzu, insan olmaya davet edildiğimizi hatırlattı. Kalbim heyecan içinde. Bir anını bile kaçırmak istemiyorum ramazanın… Hani Kâbe’yi ilk gördüğünde insan hiç ayrılmak istemez hep tavaf edeyim ister ya… Bakar bakar da doyamaz ya…Renk renk insanların bir dille “Allah” deyişini duyar da coşar ya…Yolunu bulamaz kaybolur dediği gariplerin Rabblerini bulmuş hallerini görür de şaşar ya…Şaşar da kendinden utanır, kimliğinden, sahip olduğunu sandığı üstün özelliklerinden sıyrılıp o garibana (!) uyar ya…İşte öyle… evet aynen öyle bir anını kaçırmak istemiyorum ramazanın…

Ramazanı yaşamak dedikçe Kâbe geliveriyor gözlerimin önüne… Kendimi Ravza’da, cennet bahçesinde buluveriyorum. İşte ben zaten ramazanı bunun için böyle coşkuyla bekliyorum.

Kur’ân’ın Hira’da sese ve harfe büründüğü ay ramazan geldi. Allah’ın en sevdiğine “oku” emrini bildirdiği ay ramazan geldi. Nasıl çıkılır, nasıl inilir hesap edemediğim Hira’ya ne tür bir aşkla gittiğini anlayamadığım Efendime Cebrail’in göründüğü ay ramazan geldi. Mahzun gönüllerin tesellisi olan ay, ramazan geldi. Gözyaşlarının en fazla serbest bırakıldığı ay ramazan geldi. Dünyanın dört bir yanında “Allah” diyenlerin tamamına müjdelerle dolu ay ramazan geldi. Ağza giren kadar ağızdan çıkana da dikkat istenen ay, ramazan geldi.

Geldi de gönlümüzü gül eyledi. Gönlümüze sürur verdi. İnsan olduğumuzu, insan olmaya davet edildiğimizi hatırlattı. Kalbim heyecan içinde. Bir anını bile kaçırmak istemiyorum.

Hani en çok sevdiğini gördüğünde insan hiç ayrılmak istemez ya… Hani çok sıcak bir günün öğle vaktinde su içer içer de kanamaz ya… Hani kendisini gafletten uyandıran ezan hiç bitmesin ister ya… Hani o duaların geri çevrilmediği iftar vaktinde Yaratana ellerini açar da, hiç kapamak istemez ya…

İşte öyle… Evet, aynen öyle bir anını kaçırmak istemiyorum ramazanın…

Önce iki ay verdi Rabbim bana, “İşte!” buyurdu “işte benim ayım Recep ve Habibimin ayı Şaban. Hazırlan senin ayın olacak olan ramazana doya doya…” İlk fırsat değildi ki bu lütfedilen bana. “Affet, affet” yakarışlarıma cevap geldi hem de defalarca… Ah bilmiyorum belki de bu son bir fırsat sunulan bana. Bu son ramazan belki de yaşayacağım şu hayatımda… Allah’ın Habibi de “her namazını son namaz gibi kıl” buyuruyor ya… Gözlerimi kapıyorum dünyaya, açarken ruhuma. “Son, son” diye tekrarlıyorum yavaşça. Gözlerimi tekrar açtığımda, farklılaşmış olma duasıyla.

Biraz erken kalkıyorum sahura. Mahallemizin davulcusunun davuluna vuruşuyla… Çok seviyorum bu sesi. Bakıyorum kendime, yüzümde bir tebessüm. O kadar mutluyum ki… Sahur yemeğini abdest almadan hazırlamıyorum… Zor uyandığı için kızdıklarıma, bugün ne kadar da şefkatliyim. Onları o kadar seviyorum ki…. Her zaman sıralamaya üşendiğim tabakları öyle bir özenle diziyorum ki sofraya… Çorbam o kadar lezzetli ki bu gece…

Sahuru fırsat bilip teheccüdü özlüyorum. Kollarını açmış beni çağırıyor yatağım… Olsun, hiç yüz vermiyorum ona. Kâbe’deyim hayaliyle duruyorum namaza. Gerçekten de gidiveriyorum o topraklara. İşte ben ramazanı bunun için çok seviyorum. Mekânı, zamanı aşmayı ramazanda yaşıyorum. Belki de ben son ramazanımı yaşıyorum.

Kur’ân ayı bu ay ya, ben de her gün Kur’ân okuyorum.“Vahiy katibiyim” hayaliyle mutlaka okuyorum. Resûlullah’ın mübarek dilinden dökülürmüş gibi okuyorum.

Sabah ezanı bu ay yatakta yakalamamalı beni. Uyanık tekrarlamalıyım ezanın o güzel sözlerini. Öyle uyanık ki, ezanı Hazreti Bilal okur gibi.

Yüzü gülmeyene tebessüm etmeli, gönlü kırılmışa merhem olmalıyım bugün. Mademki ay ramazan ve mademki Rabbimin ikramıyla oruçluyum… Âleme ışık olmalıyım bugün… Muhtacın yanında olmalıyım ilâhî bir elçi gibi bugün. Ağlayanın gözyaşını ben silmeliyim bugün. Gerçek Müslüman nasıl olur öğrenmeliyim bugün.

Mademki Rabbim lütfetti ve ben oruçluyum bugün… Yan yan bakana ben gül vermeliyim bugün… Üstüme yürüyene “oruçluyum” demeliyim bugün. Bugün ben gül vermeli, gül dermeli, gül sermeliyim. Dünya benim misafirhanem, ben bir misafirim bugün. Bir misafir nasıl olursa ben öyle olmalıyım bugün

İşte ezan vakti. Akşam ezanı bu! Kâbe’deymişim, bu da fetihten sonraki ilk ezanmış gibi dinlemeliyim. İlk tekbirle Medine’deki dalından soframa benim için gönderilmiş hurmayla açmalıyım ama orucumu. Âlemlere rahmet Efendim gibi, sahurda yavaş iftarda aceleci olmalıyım çünkü. Ellerimi de yine O’ndan öğrendiğim dualarla açmalıyım Rabbime.

Duamda unutmamalıyım uzak yakın kardeşlerimi de. Meleklerle oturduğum iftar soframı da açmalıyım besmeleyle.

Ya teravihler… Feyzine doyum olmayan o vakitler… Allah’ın evinde ilk defa gördüğüm kardeşlerime selam vererek girdiğim safta, kıraatte gözyaşlarını tutamayan ismi meçhul Kâbe imamının arkasında gibiyim.

Âh… Ben işte bunun için seviyorum şehr-i ramazanı… Bu ayda keyifle hatırlıyorum insanlığımı ve dünyaya gönderiliş amacımı. Silkiniyorum… Arınıyorum… Sanki çok derin bir uykudan uyanıyorum. Bu fırsatı veren Rabbime hamdediyorum.

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.