Add new comment

Manevî İklimimizi İhya Edecek İlâhî Nefes: SÜNNET – II

 

Sıradanlaşan Amellerimize Anlam Katacak Bir İksir: “Sadaka”

Hayatı anlamlandırmak, amellerimize yön vermekle mümkündür. Bunun içindir ki Efendimiz (as):

Yapılan işler niyetlere göre değerlenir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır. Kimin niyeti Allah’a ve Resûlü’ne varmak, onlara hicret etmekse, eline geçecek sevap da Allah’a ve Resûlü’ne hicret sevabıdır. Kim de elde edeceği bir dünyalığa veya evleneceği bir kadına kavuşmak için yola çıkmışsa, onun hicreti de hicret ettiği şeye göre değerlenir.”[1] buyurur.

Bu hadise göre Allah’ın emrettiği bir ibadeti yerine getirmek kadar, mubah olan yani Allah’ın yapılmasını yasaklamadığı helal amelleri yaparken de niyetlerimizi samimi tutmak büyük önem taşır. Günlük meşgalelerin arasında, hayatımızın seyrini değiştirecek ve neredeyse her adımda sevap kazandıracak çok kârlı bir yatırımdır bu… Malda mülkte bulunamayacak  muazzam bir kârı burada buluruz…

Sadaka, bu yatırımın anahtar sözcüğü… Hayatın sürpriz mükâfatlarla dolu kapılarının anahtarı… Sıradan amellerimize konulmuş sıra dışı bir heyecanın ve tarifsiz bir coşkunun sebebidir sadaka…

Ve hiçbir şey sadakadan mahrum bırakılmamıştır:

1- Kendimize Sadaka:

Ebû Zerr-i Gıfârî radıyallahu anh anlatıyor: “Ey Allah’ın Resûlü! Hangi ameller daha faziletlidir? “diye sordum. “Allah’a iman etmek ve O’nun uğrunda cihad etmektir.” buyurdu. Ben: “Peki, hangi köleleri azad etmek daha hayırlıdır?” dedim. O da: “Sahipleri yanında en kıymetli ve pahalı olanı.” buyurdu. Bunun üzerine: “Peki, ya bunları yapamazsam?” diye sordum. Cevaben: “Bir meslek erbabına yardımcı olursun veya işsiz garibanlara mesleğinle katkıda bulunursun.” buyurdu. Ben yine: “Ey Allah’ın Resûlü! Peki, herhangi bir iş yapabilecek durumda değilsem?” dedim. O da: “İnsanları, kendi şerrinden korursun. Bu da senin kendine verdiğin bir sadaka olur.”dedi.[2]

2- Ailemize Sadaka:

Bir Müslüman, Allah’ın rızâsını umarak ailesinin geçimini sağlarsa, yaptığı harcamalar onun için birer sadaka olur.[3]

3- Eşimize Sadaka:

Sa’d ibni Ebî Vakkâs radıyallahu anh’ın rivayet ettiği hadiste Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Sa’d'e hitaben şöyle buyurmuştu:

Allah rızasını düşünerek yaptığın harcamalar sadakadır, hatta yemek yerken eşinin ağzına verdiğin lokmalara varıncaya kadar hepsinin mükâfatını alacaksın.[4]

Hatta insanın eşiyle olan cinsi yakınlığı bile sadaka mükâfatı içinde değerlendirilmiştir:

“Bir kısım sahâbîler Hz. Peygamber’e hitaben: ‘Ey Allah’ın Resûlü! Zenginler sevabın tamamını alıp götürdüler, bize bir şey kalmadı. Bizim gibi namaz kılıyor ve oruç tutuyorlar. Üstüne üstlük mallarının fazlasıyla da sadaka/zekât veriyorlar’ dediler. Bunun üzerine Efendimiz (sas): ‘Allah size, sadakada bulunacağınız şeyleri vermedi mi zannediyorsunuz? Her bir tesbihte bir sadaka, her bir tekbirde bir sadaka, her bir tahmidde bir sadaka ve her bir tehlilde bir sadaka vardır. İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak da birer sadakadır. Hatta birinizin eşiyle olan cinsi münasebetinde bile sadaka vardır.’ Sahâbîler: ‘Ey Allah’ın Resulü! İnsan şehevi ihtiyacını giderdiği zamanda mı sevaba nail olur ki?’ diye sordular. Sevgili Peygamberimiz (sas) de: “Düşünün ki adam bu ihtiyacını haram bir yoldan giderseydi günaha girmiş olmayacak mıydı? O halde bunu helal yoldan giderdiği için ecir kazanmış olur.[5]

4- Misafirimize Sadaka:

Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine câizesini versin. Ashâb-ı Kirâm: Yâ Resûlallah! Misafirin câizesi nedir? diye sordular. Peygamber aleyhisselâm da: Onu bir gün ve bir gece ağırlamaktır. Misafirlik üç gündür. Misafiri üç günden fazla ağırlamak ise sadakadır. ”[6]

5- Tüm İnsanlara ve Hayvanlara Sadaka:

Bir Müslüman, bir ağaç diker veya ekin eker de ondan bir insan, hayvan veya kuş yerse, bu o Müslüman için sadaka olur.”[7]

Kısacası her şeyi bir sadakaya dönüştürmek mümkün… Nitekim Peygamber Efendimizin (sas) şu beyanı bu hususu çok açık bir biçimde ortaya koyar:

İnsanın, her bir eklemi için her Allah’ın günü bir sadaka vermesi gerekir:

İki kişinin arasını bulman, (haklarında adaletle hükmetmen) bir sadakadır.

Bir kimseye bineğine binerken yardımcı olman veya yükünü hayvanına yüklemesine yardım etmen bir sadakadır.

Güzel bir söz söylemek sadakadır.

Namaza giderken attığın her adıma bir sadaka sevabı vardır.

Gelip geçenleri rahatsız eden bir şeyi yoldan alıp atman bir sadakadır.[8]

Tirmizi’nin bir rivayetinde de: “Kardeşinin yüzüne gülümsemen bir sadakadır”[9] buyrulur.

Hayata bu gözle yeniden bakmak, yeniden doğmak gibi taptaze heyecanları, dipdiri coşkuları yaşatacaktır bizlere… Söz konusu bu heyecan ve coşku ancak mümin gönlün derinliklerinden akar. Modern cahil insanın bunu fark etmesine neredeyse imkân yoktur. Çünkü modern insan bu meziyetleri, hep fizik planda aramıştır; coşkunun alkışa dönüşenine, sevginin bir kıyafet gibi giyilenine, duygunun paraya çevrilebilir olanına alıştırılmıştır… Hâlbuki Müslüman, aşkını ve heyecanını yüreğinde yeni doğmuş bir yavru gibi taşır; incinmemesi ve örselenmemesi için adeta titrer üzerine… Onun için ilahî hissiyatın, diline bir zikir nefesiyle, tekbir (Allahu Ekber), tahmid (Elhamdü lillah) ve tehliller (La ilahe illallah) halinde yansıdığını görürüz…

Mana İklimimizi Canlı Tutmak İçin Bir Tavsiye…

Her gün modern cahiliyenin ifrazatıyla kirlenen gönülleri vahiy nuruyla yıkamak gerek. Tıpkı maddi pisliklerle eli yüzü kirlenenlerin su ile yıkanması gibi… Aksi halde iz bırakır, zamanla temizlenmesi zor bir pislik halini almaya başlar ve taşlaşarak yüreğimizin gözeneklerini kapatır. Bu sebeple bir mürid sadakatiyle, vahyin nurunu vird edinmek gerek… Her gün mutlaka az veya çok okumamız gereken bir Kur’ân virdimiz olmalı… Fırsat bulabildiğimiz herhangi bir zamanda, özellikle sabah namazlarının ardından…

Sevgili Efendimiz (sas) şöyle buyururlar:

Kur’ân okuyan mümin, portakal gibidir: Kokusu hoş, tadı güzel­dir. Kur’ân okumayan mümin, hurma gibidir: Kokusu yoktur, tadı ise güzeldir. Kur’ân okuyan münafık, fesleğen gibidir: Kokusu hoş fakat tadı acıdır. Kur’ân okumayan münafık, Ebû Cehil karpuzu gibi­dir: Kokusu yoktur ve tadı da acıdır.”[10]

Kalbinde Kur’ân’dan bir miktar bulunmayan kimse harap bir ev gi­bidir.”[11]

“Bir cemaat, Allah Teâlâ’nın evlerinden bir evde toplanıp Allah’ın Kitabı’nı okur ve onu aralarında müzakere eder, anlayıp kavramaya çalışırlarsa, üzerlerine sekînet iner ve kendilerini rahmet kaplar. Melekler onları kuşatırlar, Allah Teâlâ da onları kendi nezdinde bulunanların arasında anar.”[12]

Öte yandan günlük virdlerimizden biri de Sevgili Peygamberimizin sîretini, hadislerini ve sahabenin yaşadığı hayatı okumak olmalı… Asr-ı Saadet’te yaşanan İslam’ı bizlere o tatlı esintileriyle anlatan bu çerçevedeki eserleri, bir başucu kitabı gibi elimizden düşürmemeliyiz. Her yıl farklı bir kalemden çıkan bu eserlerden birini okuyup bitirmeyi alışkanlık haline getirebilmeliyiz.

Ayrıca Müslümanın yirmi dört saatlik zaman diliminde yapması gereken zikirlerin sahih kaynaklardan derlendiği bir eseri de vird edinmek lazımdır… Çünkü “Rabb’ini zikreden kimse ile Rabb’ini zikretmeyen kimsenin durumu diri ile ölünün durumu gibidir.”[13] Her daim diri kalmak için vahyin ihya edici nefesine teslim olmaktan başka çare yok…

Dr. Mustafa GENÇ

 

Manevî İklimimizi İhya Edecek İlâhî Nefes: SÜNNET – I

Manevî İklimimizi İhya Edecek İlâhî Nefes: SÜNNET – II


[1] Buhârî, Bed’ü’l-vahy 1; Müslim, İmâret 155.

 

[2] Buhârî, Itk. 2; Müslim, İman 136.

[3] Buhârî, Nafakat 1; Müslim, Zekât 48.

[4] Buhârî, İmân 41; Müslim, Vasıyyet 5.

[5] Müslim, Zekât 53; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 167-168.

[6] Buhârî, Edeb 31; Müslim, Lukata 14.

[7] Buhârî, Hars ve Müzaraa 1; Müslim, Müsâkât 12.

[8] Buhârî, Sulh 11; Müslim, Zekât 56. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 12.

[9] Tirmizî, Birr 36.

[10] Buhârî, Fezâilu’l-Kur’ân 17; Müslim, Müsafirîn 243.

[11] Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân 18.

[12] Müslim, Zikr 38.

[13] Buhârî, Daavat 66; Müslim, Müsâfirîn 211.

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.