Sofra

Dudaklarının kenarından akan koyu kırmızı kanı elinin tersiyle bir güzel sildi ve devam etti ağzı dolu dolu şapırdamaya… Hiç doymamacasına tüketiyordu önündeki eti… Pişmiş ya da pişmemiş olması da umrunda değildi… Kemiriyor kemiriyor, yedikçe yiyiyordu.. Dünyanın en tatlı yiyeceğiydi bu adeta… Etrafına baktı… Önce onu umursamayan bakışlar, birkaç dakika sonra önündekine ortak olmuş, bir parça da kendileri kapma yarışındaydılar… Elleri yüzleri kanlar içinde sofralarındakini paramparça etmiş, doymak bilmeyen iştahlarıyla bir yandan homurdanarak garip sesler çıkarıyorlardı.

Etraflarında başka sofralar da vardı… Üzüm, nar, hurma, incir ve zeytin… Pişmiş bıldırcın eti ve kudret helvası… İçtikçe tükenmeyen, tatlı mı tatlı, berrak mı berrak içecekler… İştah kabartan altın renkli bal, bembeyaz süt kaseleri… Taptaze balık ve etler… Acur, soğan, kabak, mercimek, çeşit çeşit sebzeler… Hepsi gümüş kaseler içinde, billur bardaklarda… Ah gözleri bazen bu sofralara kayıyor ama önlerindeki etten de vazgeçemiyorlardı… Biraz da şuradan, biraz da buradan koparayım. Yedikçe açlıkları artıyordu sanki…

Diğer sofralardan biri kalktı, ipek bir mendil uzattı. “Al lütfen, yüzünü sil… ellerini ağzını… Arındır dilini bu leşten.”
Durdu, şaşkınlıkla bir adama bir de önündekine baktı… Aman Allah’ım bu da ne?! Bu bir ceset.. Elleri, kolları, bacakları her biri birinin ağzında; bağırsakları dışarı fırlamış bu leşin kalbi de kendi elinde ve dişleriyle çekiştirip duruyor. Ve bu yüz! Aman Allah’ım, bu yüz ne kadar da tanıdık… “Kardeşim! seni bu hale kim getirdi?!” Aman Allah’ım bu ne kadar iğrenç bir manzara! Elindeki kıpır kıpır adeta bir kan torbası olan yüreği dehşetle attı. İğrenmişti. Etrafında aç kurtlar gibi homurdayan, tıslayan, saldıran insanları kovaladı. Yeteeer! Yeter! Bir parça daha mı istiyorsunuz?! Görmüyor musunuz? O bir ölü! Size karşı koyamıyor… Ne ses çıkarabiliyor, ne eliyle ağzınızı kapatabiliyor.. O herşeyden habersizken biz onu kemiriyoruz… Defolun! Defoluuun!

Çaresiz, yaptığından utanç duyarak; elleri, ağzı, üstü başı kanlar içinde cesedin önünde diz üstü çöktü… “Affet beni affet, böyle olmasını istemedim…”

Artık çok geçti kopan parçaların yerine konması, yabancılarla giden parçalarını tekrar toplaması, o yüreğin tekrar sevgiyle atması… Çok geçti artık…

 

“ Sizden biriniz, diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.”(Hucurat Sûresi, 12. ayet)

Yazar: 

Add new comment

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.