İbn Hibbân

Ebû Hatim Muhammed b. Hibbân b. Ahmed el-Büstî(ö. 354/965)

Hadis, siyer ve fıkıh âlimi.

 

 

HAYATI: İbn Hibban[1] 277′de (890) bugünkü Afganistan’ın Sicistan bölgesinde harabeleri bulunan Büst’te doğdu. Arap kabilelerinden Temîm’e mensup olduğu İçin Temîmî nisbesiyle de anılır. İbn Hib­bân 21 Şevval 354′te (20 Ekim 965) Büst’te vefat etti ve evinin yakınındaki hadis medresesinde defnedildi.[2]

TAHSİLİ: İlköğrenimini Büst ve çev­resinde yaptı. Yirmi üç yaşlarında iken tahsil için Taşkent’teki İsbîcâb’dan başlayarak Horasan, Mâverâünnehir, Irak, Hicaz, Şam, Mısır ve İskenderiye’ye kadar uzanan bir seyahat yaptı. Başta hadis olmak üzere fıkıh, Arap dili, kelâm, felsefe, tıp ve ilm-i nücûm alanla­rında birçok hocadan faydalandı ve âlî isnadla rivayet imkânı buldu. Nîşâbur’da kendisinden hadis ve fıkıh dersleri aldığı İbn Huzeyme’nin metodunu benimsedi. Ayrıca Mufaddal b. Muhammed el-Cenedî, Ebû’l-Abbas ed-Degülî, İbn Ebû Dâvûd, İbn Cevsâ ve İbn Ebû Hâtim’den faydalandı.[3] Pek çok âlimden feyz alan İbn Hibban; hadis, lügat, fıkıh, tıp ve astronomide temayüz eden bir şahsiyet olmuştur.[4]

TALEBELERİ: Öğrencileri de kendisi gibi başta hadis ve İslam ilimlerinde meşhur olmuş kimselerdir. Bazıları şunlardır:Dârekutnî, Hâkim en-Nîsâbûrî, İbn Habîb en-Nîsâbûrî, Mu­hammed b. Ahmed en-Nûkâtî, Abdurrahman b. Muhammed el-İdrîsî…[5]

YAPTIĞI GÖREVLER: İbn Hibbân’ı Sâmânoğulları emîrleri Semerkant, Nesâ ve daha başka yer­lere kadı tayin etmişlerdir. Sâmânî Emîri Ebü’l-Muzaffer, Semerkant’ta hadis ta­lebeleri için İbn Hibbân’ın adına bir suffe[6] yaptırmıştır. İbn Hibbân da burada 330 (941-42) yılına kadar hadis ve fıkıh okut­muştur. 334 (945-46) ve 337′de (948-49) Nîşâbur’da imlâ meclisleri kurarak ha­dis dersleri vermiş, kendi adına yaptırı­lan hankâhta bazı eserlerini yazdırmış­tır. Nîşâbur’daki ilk imlâ meclisinde he­nüz on üç yaşındaki Hâkim en-Nîsâbûriyi müstemlî[7] olarak çalıştırdığı bilinmek­tedir.[8]

HAKKINDA SÖYLENENLER: Ebû Abdillah el-Hâkim onun hakkında şunları söylemiştir: “O, dilde, fıkıhta, hadis ve vaazda bir ilim hazinesiydi. Zamanının insanları içinde en akıllı kimselerdendi…”.[9] Talebesi Hâkim en-Nîsâbûrî hocasının hadis, fıkıh, lügat ve vaaz alanlarındaki üstün bilgisine işaret etmiş, Hatîb el-Bağdâdî onun hafız, sika ve derin anlayış sahibi olduğunu belirt­miş; Yâkut el-Hamevî ise kendisini asrın imamı ve allâmesi diye övmüştür.[10]

İLMÎ ŞAHSİYETİ: Yâkut el-Hamevî, “Onun, usulü hadiste ortaya koyduğu şeyleri başkaları anlamakta acz gösterirdi.” demektedir.(Mu’cemu’l-Buldan, II. 171; ez-Zirikli, el-A’lam, (et.Tabâtu’s-Sâniye) 1373/1954. VI.306). Hadisteki el-Müsnedu’s-Sahihi’nin, İbn Mace’nin Süneni’nden daha sahih olduğu söylenir.( el-A’lam, VI. 306; 1bnu’l-İmad, Şezaratu’z-Zeheb (Mektebetu’t-Ticari, Beyrut) III. 16.)[11]

İLİMDE YÖNTEMİ: Kaynaklarda “hadis hafızı, Horasan’ın hadis şeyhi” gibi ifadelerle anılan İbn Hibbân, ha­dislerin sıhhatini belirleme, hadis râvilerini cerh ve ta’dîl etme konularındaki ça­lışmalarıyla tanınmıştır. İbn Hibbân, râvilerin sıdk ve adaletinin tamamlanmasında on­ların ilim sahibi olmalarını şart koşmuş, fakih olmayan sika râvinin ezberinden ri­vayet ettiği hadisleri hadisin metninde hata yapabileceği için, sika bir fakihin ez­berinden yaptığı rivayetleri de senedde yanılabileceği ihtimaliyle sakıncalı gör­müş; cerhedildiği bilinmeyen her şahsı, râvisi âdil olmak şartıyla âdil sayıp riva­yetlerini eI-Müsnedü’s-sahîh’ine almıştır. Mezhebinin propagandasını yapan bid’atçıların rivayetleriyle ihticâc[12] edileme­yeceğini ileri sürmüştür.[13]

SİYERCİLİĞİ: İbn Hibban’ın siyerciliği “es-Sîretü’n-Nebeviyye ve Ahbârü’l-Hulefâ” adlı eserinde takip ettiği yöntemde görülür. Kendisinin Hadisçi olması adı geçen eserin kaleme alınmasında da etkisini göstermiştir. İsnad yöntemini burada da kullanmıştır. Yazımına başlanılan konu hakkında öncelikle rivayetler yer almıştır. Eserin tasnifi klasik siyer yazımında kullanılan sıralama üzerinedir. Eserin mukaddimesinde öncelikle sünnetin gerekliliği, ilmin intişarı ve muhaddislerin bu konuda üstlendiği görevlerin önemi konularını hadislerden örnekler vererek anlatmıştır. Siyer konularının yazımında konu ile ilgili Hz. Peygamber’den (sas) rivayet edilen bir veya birkaç hadisin senediyle verilmesi, müellifin tarz olarak farklı bir siyerci olduğunu gösterir.

ESERLERİ: İbn Hibban velûd bir müellifdir. Birçok ilim dalında çeşitli eserler yazmış, daha çok hadis ve siyere dair yazdığı eserleri ile temayüz etmiştir.

1. es-Sîretü’n-Nebeviyye ve Ahbârü’l-Hulefâ: İbn Hibbân’ın es-Sikât’ından derlenerek meydana getirilen eseri Hafız Azîz Bey el-Kâdirî en-Nakşibendî ile diğer bazı âlimler yayımlamışlardır (Beyrut 1407/1987). Hâlid Abdurrahman el-Akk’in Kissatü’s-sîreti’n-nebeviyye adıyla neşrettiği eser de (Dımaşk 1990) bu kitap olmalıdır.[14]

İbn Hibban’ın bu eseri iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde Hz. Peygamber’in hayatı ana başlıklarla verilmiştir. Nesebi, doğumu, sütanneye verilişi, ahlakı, peygamberliğin verilişi, hicreti, savaşları, vefatı ve hayatının diğer yönleri ele alınmıştır. İkinci bölüm ise halifeler tarihidir. Hulafa-i Raşidin’le başlar Abbasileri de içine alarak halifelerin hayatlarını, göreve başlamaları, dönemlerinde İslam beldeleri ve vilayetlerinde yaptıkları faaliyetler, vefatları ve defnedildikleri yerler anlatılmaktadır. Özellikle Hulafa-i Raşidin dönemi geniş bir şekilde ele alınmıştır. Bu eser tasnif ve tahkik yönüyle İbn Hibban’ın ilmî dirayetini gösterir. O’nun metodunu ve hassasiyetini bilen âlimler bu eseri önemli ve ciddi bir kaynak olarak kabul ederler.

2el-Müsnedü’s-Sahih Ale’t-Tekâsim ve’l-Envâ: Klasik tasnif metotlarından farklı olarak emirler, nehiyler, haberler, mu­bahlar ve Peygamber’in fiilleri şeklinde beş bölüm halinde düzenlenen ve sahih hadisler yanında hasen hadisleri de ihti­va eden eserin tamamı günümüze ulaş­mamıştır. Abdülmuhsin el-Yemânî tara­fından yayımlanan eseri İbn Balaban (ö. 739/1339) el-İhsân fî tak­ribi Sahihi İbn Hibbân adıyla bablara göre yeniden düzenlemiştir. Bu eser, İbn Hibbân’ın Mukaddimesi adıyla, Mehmet Emin Akın (Ankara 1999) tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir.

3. es-Sikât: Râvileri tanıtan alfabetik bir eserdir. Giriş bölümünde Hz. Peygam­ber’in hayatı ve gazveleri kısaca anlatıl­mış, 335 (946-47) yılına kadar gelen hali­fe ve meliklerin iktidar dönemlerinin özet halinde tarihçesi verilmiştir. Eser Muham­med Abdülmuîd Han’ın yönetiminde Mu­hammed Abdürreşîd tarafından yayımlanmıştır.

4Târihu’s-Sahâbe Ellezîne Ruviye anhüm el-Ahbâr: Sahabe taba­kası bölümünden ibaret olan ve 1608 sahâbînin biyografisini ihtiva eden eseri Bûrân ed-Dannâvî neşretmiştir (Beyrut 1408/1988).

5Kitâbü (Ma’rifeti)’l-Mecrûhîn mine’l-Muhaddisîn ve’d-Du’afâ ve’l-Metrûkîn: Rivayetleri tenkit edilen râvilere dair al­fabetik bir eser olup giriş bölümünde cerh ve ta’dîl faaliyetlerinin tarihçesi özetlenmiş, yirmi çeşit cerh sebebi hak­kında geniş bilgi verilmiştir. Râvilerin hangi sebeplerle cerhedildiğini belirten eser, zayıf ve mevzu hadisleri tanımada önemli bir kaynaktır. İbnü’l-Cevzi’nin el-Mevzû’ât’ında geniş ölçüde faydalandı­ğı bu eseri, Hafız Azîz Bey el-Kâdirî en-Nakşibendî ve Mahmûd İbrahim Zâyed yayımlamış, Rebî’ Ebû Bekir Abdülbâki eser için “Fihrisü Kitabi’l-Mecrûhîn ve’d-Du’afâ” adıyla bir fihrist hazırlamıştır (Beyrut 1992). İbn Hibbân’ın kitaptaki 423 râviyle ilgili bazı görüşlerini tenkit ve tashih eden Dârekutnî’nin çalışmasını da Halîl b. Muhammed el-Arabî, “Ta’lîkâtü’d-Dârekutnî” adıyla neşretmiştir (Kahire 1414/ 1994). İbnü’l-Kayserânî, Kitâbü’l-Mecrûhîn’deki 1139 hadisi başlangıçlarına göre alfabetik olarak sıralamış, eseri İmâdüddin Ahmed Haydar “Kitâbü Marifeti’t-Tezkire fi’l-Ehâdîsi’l-Mevzû’a” (Bey­rut I406/i985) ve Hamdi b. Abdülmecîd b. İsmail es-Selefî daha güzel bir tahkik­le “Tezkiretü’l-Huffâz Etrâfü Ehâdîsi Kitâbi’l-Mecrühîn li’bn Hibbân” adıyla yayımlamıştır.

6. Ravzatü’l-Ukalâ ve Nüzhetü’l-Fuzalâ: Ah­lâkî ve edebî konuların âyet, hadis, şiir, hikmetli sözler ve hikâyelerle edebî bir üslûpta işlendiği bir çeşit vaaz ve nasi­hat kitabıdır. Eser, Mustafa es-Sekkâ’nın tashih ve notlarıyla Kahire’de (1328/1911, 1347/1928, 1374/1955) ayrıca Muhammed Muhyiddin Abdülhamîd, Muhammed Abdürrezzâk Hamza ve Muhammed Hâmid el-Fıki’nin tahkikiyle Beyrut’ta (1395/1975, 1397/1977) neşredilmiştir.

7. Meşâhîru Ulemâ’i'l-Emşar: Es-Sikat’taki sahabe, tabiîn, tebeu’t-tâbiînden daha çok fıkıh, tefsir, hadis ve kıraat ilimlerinde meşhur olan, ibadet ve zühd yönüyle de ün kazanan 1602 şahıs, yaşadıkları şehir ve bölgelere göre kısa biyografilerine, yer yer rivayet ehliyetlerine de işaret edilerek tanıtılmış­tır. Eser Manfred Fleischhammer’in tashihleriyle basılmış (Wiesbaden 1379/1959), ayrıca Merzûk Ali İbrahim tarafından ya­yımlanmıştır (Beyrut 1987; Mansûre 1411/ 1991).

                                                                                                                                                                                                                                                                   


 


[1] İbn Hibban, daha çok hadis sahasında tanınmış bir İslam âlimidir. Mamafih Siyer ile ilgili telifi şayan-ı dikkat ve ilmin muntesibleri tarafından mehaz kabul edilen önemli bir kaynaktır. Hakkında yapılan çalışmalardan bazıları: Muhammed Abdullah Ebû Suaylîk, el-İmâmü’l-Hâfız Ebû Hatim Muham­med b. Hibbân el-Büstî Feylesûfi’l-Cerh ve’t-Ta’dîl (Dımaşk 1415/1995) bu çalışmada, el-Müsnedü’s-Sahîhi incelenmiş; Mustafa Işık, İbn Huzeyme Sahîh’i ve İbn Hibbân’ın Sahîh’iyle Mukayesesi, Doktora Tezi, Kayseri-1997; Adâb b. Mahmûd el-Hameş, Muhammed b. Hibbân el-Büstî ve Menhecühû fi’l-Cerh ve’t-Ta’dîl, Mekke-1406; Yüksel Çelik, İbn Hibbân ve Hadis İlmindeki Yeri, Yüksek lisans tezi, Kayseri-1993; Ümmühan Özçeltikçi, İbn Hibban’ın Karşıt Anlamlı Hadisleri Hadisin Bütünlüğü İlkesiyle Sahih`inde DeğerlendirişiYüksek lisans tezi, Bursa-2006.

[2] Mehmet Ali Sönmez, DİA, c. 20, s. 63.

[3] Mehmet Ali Sönmez, DİA, c. 20, s. 63.

[4] İsmail Cerrahoğlu, İbn Hibbân ve Tefsiri, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1973, cilt: XIX, s. 49-57.

[5] Eyüp Yaka, İbn Hibbân ve Ona İzafe Edilen Tefsir, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1996, sayı: 1, s. 145-156.

[6] Eğitim yeri. Hicretten sonra Hz. Peygamber’in Mescidi, İslam’ın en önemli eğitim öğretim merkezi olarak bu görevi ifa etmiştir.

[7] İstif’al babından ismi fail olan müstemlî, aslında şeyhten kendisine hadis yazdırmasını isteyen talibe denir. Hadis rivayetine yeni başlamış olan biri tanınmış bir hadis şeyhinin ilim meclisine katılarak ondan hadis yazmaya başlarsa “mustemlî” sayılır.

[8] Mehmet Ali Sönmez, DİA, c. 20, s. 63.

[9] İbn Hibban, El-İhsan fî Takrîbî Sahîhi İbn Hibbân, (Terc. Mehmet Emin Akın), Ankara 1999, s. 2.

[10] Mehmet Ali Sönmez, DİA, c. 20, s.63  ; İbnu Hibbân ve Ona Nisbet Edilen Tefsîr, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1990, sayı: 3, s. 93-104.

[11] İsmail Cerrahoğlu, İbn Hibbân ve Tefsiri, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1973, cilt: XIX, s. 49-57.

[12] Bir meseleyi açıklığa kavuşturup ispat etmek üzere hüccet getirmeye, bir şeyi delil getirerek hüküm vermeye denir. Hadis ilminde bu manada herhangi bir şer’i meselede hadisi delil olarak kullanmaya, diğer bir deyişle hadisten hüküm çıkarmaya denilmiştir.

[13] Mehmet Ali Sönmez, DİA, c. 20, s. 63.

[14] Eserleri için bkz. Mehmet Ali Sönmez, DİA, c. 20, s. 63-64.

Yazar: 

Add new comment

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.