Bir Medeniyet İnşacısı Olarak Hz. Peygamber (s.a.s)–IV


“Hz. Peygamber (sas)’in hayatında insan ve inancın yeri nedir?” sorusuna O’nun hayatından vereceğimiz örnek olaylarla cevap aramaya devam edelim. Bir önceki sayıda verdiğimiz örnekte O’nun müşrik toplumlara karşı olan tutumunu görmüştük. Zira Peygamberimizin yaşadığı coğrafyanın inanç haritasına bakıldığında, çevrede yaşayan inanç topluluklarının, sadece müşriklerden ibaret olmadığı ortadadır. Bunların dışında, daha önce ilahi vahye muhatap olmuş -Kur’ânî tabir ile- “Ehl-i Kitap” toplulukları da yer almaktaydı. Kronolojik olarak bakacak olursak Hz. Musa (as) ve İsrailî peygamberleri kabul eden Yahudi toplulukları bunların en başta gelenleridir. Akabinde ise yine bir İsrailî olan Hz. İsa (as)’yı peygamber olarak kabul eden Hıristiyanlar gelmektedir.

Öncelikle Hz. Peygamberin (sas) her iki inanç topluluğu ile olan ilişkilerine, O’nun davetçi misyonu ve onlara gösterdiği hoşgörü anlayışı içindeki davranışlarıyla bakmak yerinde olacaktır. Vakıa Hz. Peygamber (sas), bu inancın sâikleri ile peygamberlik öncesi ticarî hayatında karşılaşmıştı. Bu karşılaşma onlara karşı özel bir tutum sergilemesini gerektirmiyordu. Sade bir insanın, dünyevî olarak kurduğu bir ilişkiden ibaretti.

Bi’set ile başlayan süreçte, aynen müşrik toplumunun insanlarıyla arasındaki ilişkilerinde olduğu gibi, Yahudi ve Hıristiyanlarla olan ilişkilerinde de işin rengi değişmişti. Zira bu toplulukların hepsi ilahî vahyin muhatapları konumuna gelmişlerdi.

Hz. Peygamber (sas)’in Ehl-i Kitap’la olan ilişkilerini, O’nun insani davranışlar politikası içinde ele almak ilk bakışta daha doğru olacaktır. Zira daha sonraki yaşanan gelişmeler, bu inanç topluluklarının sergilediği tutumların bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

Bunun için daha çok Medine dönemi örneklik teşkil etmektedir. Hz. Peygamber (sas) Medine’ye hicret ettiği sırada şehir nüfusunun neredeyse yarısı, “Ehl-i Kitap” olan Yahudi topluluklarından oluşmaktaydı. Nasıl ki, Mekke’de Arap unsurlar, davetin muhatapları ise burada da Arap unsurlar, Yahudiler ve şehrin diğer din mensupları davetin muhatapları idi. Çünkü Hz. Peygamber (sas)’in daveti evrenseldir. Bütün insanlık buna muhataptır. Hz. Peygamber (sas) Medine’deki ilk uygulamalarını bu strateji üzerine geliştirmiştir. Hicreti takip eden ilk günlerden itibaren, burada bulunan Benî Kaynukâ, Benî Nadîr ve Benî Kurayza Yahudileri ile şehirde bir arada yaşayan diğer insanların ortak paydalarına vurgu yapacak tarzda uygulamalar ortaya koydu. Hatta daha ileri bir safhada bu duruma hukukilik kazandırdı.

Hz. Peygamber (sas) öncelikli olarak Ehl-i Kitap’ın İslâm inancına yakınlığının önemine vurgu yapmak istemiştir. Onlarla insanî ilişkilerin geliştirilmesini, bununla da ortak ilahî inanç boyutunun öne çıkarılmasını amaçlamaktaydı. Çünkü ilahî din ve kitap kültürüne mensup insanların, inanma noktasında, diğerlerine göre yabancılık çekmeyeceklerini düşünmekteydi. Bu noktada şu uygulamaları açıkça yapmıştır:

Hicretten sonraki günlerde Peygamberimiz Yahudilere hoşgörülü davranmıştır. Medine Sözleşmesi’nde onları ümmetin bir parçası, devletinin vatandaşı olarak kabul etmiş ve antlaşmaya dâhil etmiştir.

Peygamberimiz, ilk zamanlar, namazda onların kıblesi olan Beytü’l-Makdis’e yönelmiştir. Yahudi cenazelerine saygı gösterip ayağa kalkmıştır. Müşriklere girmeyi yasakladığı mescide, Ehl-i Kitap olan Yahudilerin girmesine müsaade etmiştir. Onun bu olumlu tutumu karşısında, daha hicretin birinci yılında Kaynuka Yahudilerinden Abdullah b. Selâm, ailesiyle birlikte Müslüman olmuştur.

Bu bariz örnekler bize Hz. Peygamber (sas)’in insana ve inanca verdiği önemi gösterir. Esas itibari ile bu inanç sahibi toplulukların, kendi kurduğu idaredeki hukuki statüleri ayrı bir önemi haizdir. Bu noktada bir arada yaşamanın keyfiyeti ise daha da ayrı iyi bir anlam kazanmaktaydı.

Yukarıda da değinildiği üzere bunu hukuk normu içinde ele alarak daha iyi görme imkânına sahibiz. Kaynaklarımızda “Medine Vesikası” olarak yer alan belge, bu konuda bize net bir bilgi vermektedir.

Hz. Peygamber (sas) bu vesikanın başta 16. maddesi olmak üzere birçok maddede “Ehl-i Kitap” olan Yahudilerin statülerine yer vermiştir. Medine’de yaşayan dinî toplulukların hassasiyetleri ve dengeleri gözetilmiştir. Bu vesikada bir kişiyi veya bir topluluğu, övecek ya da yerecek herhangi bir hüküm ve madde yer almamıştır.[1]

Bu belge ile şu amaçlanmıştır: Medine’de yaşayan diğer din mensupları gibi Yahudiler de vatandaş olarak kabul edilmiştir.[2] Bu vesikanın, 16. ve 25.maddeleri bu durumu açıkça şöyle ta’dad etmektedir:

Madde: 16.“Bize tabi olan Yahudilere yardım ve iyi örnek olmak vardır. Zulme uğramazlar; onlara karşı kimseye yardım ve yataklık yapılamaz.”

Madde: 25. “Avfoğulları Yahudileri, müminlerle beraber bir tek ümmetti”

Görülüyor ki; Hz. Peygamber (sas) insanı merkeze almıştır. Özellikle de ırk ve inanç ayrımcılığını ortadan kaldırmayı amaçlamış, insanları sınıflara ayırmayı men etmiştir. Çünkü O’nun kurduğu medeniyetin özünde bunların yeri yoktur.

Yukarıda yer alan maddeler değerlendirildiğinde, İslâm devleti kendi bünyesinde yaşayan kitap ehline, vatandaşı olarak itibar etmiş ve onlara karşı üzerine düşen görevleri yerine getirmiştir. Onlar da kendi üzerlerine düşen görevleri yerine getirdikleri müddetçe onları toplumun bir parçası saymıştır. O halde din farkı –belge hükümleri gereği- vatandaşlık ilkesinden mahrum bırakmaya sebep değildir.[3]

Bu yükümlülükleri yerine getirmedikleri zaman ise kendilerine yine hukukun öngördüğü müeyyideler uygulanmıştır. Burada asıl olan müeyyidelerin uygulanması değildir. İnsanların sorumluluklarını, bir arada yaşama bilinci içinde yerine getirmeleridir.

Hz. Peygamber (sas)’in hayatı “saadet asrı” en güzel örneklerle doludur. Güzelliklere talip olanlar, bunları öğrenmek için O’nun hayatını incelemek zahmetine katlanmalıdırlar. Yaşadığımız yüzyıl ve yaşanılan olaylar bize bunu mecbur kılmaktadır. Bunun için bir tarihe, bir de bugüne bakmak yerinde olacaktır…

İlgili Yazılar:

Bir Medeniyet İnşacısı Olarak Hz. Peygamber(s.a.s)-I

Bir Medeniyet İnşacısı Olarak Hz. Peygamber(s.a.s)-II

Bir Medeniyet İnşacısı Olarak Hz. Peygamber(s.a.s)-III

 


[1] Siyer-i Nebi, Prof. Muhammed Sallâbî. C.1, sh. 531.

[2] Age. 537.

[3] Age.537.

Yazar: 

Add new comment

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.