Yârenime Name 12: el-KAYYÛM

“Gece olsun gündüz olsun, uyumanız ve Allah’ın lütfundan (nasibinizi) aramanız da O’nun (varlığının) delillerindendir. Gerçekten bunda işiten bir kavim için ibretler vardır.” (Rum 30/23)

“Allah, O’ndan başka tanrı yoktur; O Hayy’dır, Kayyûm’dur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O’nundur.” (Bakara 2/ 255)

    Selam sevgili yarenim,

Üzerimizdeki nimetleri tefekkür ettiğimde, yemenin, içmenin, gezmenin, eğlenmenin, dünyada meşru addedilen nice güzelliklerin içinde uykunun ayrı bir yeri olduğunu görüyorum.

Bir dönem uykusuzluk illetine yakalanmış bir ahbabım, şöyle bir benzetme yapmıştı da anlayamamıştım o zamanlar: Zihnimin içinde birçok odacık. Biri hariç hepsi karanlık. Şuurum bu odalardan birinde mukim. Uykuya dalacak ama o tek aydınlık odayı bulup ışığını söndürmeden uyuyamayacağını biliyor. Ne yaparsa yapsın, yatağından kımıldayamıyor ve o ışıklı odaya gözlerini dikmiş, sabaha kadar öylece uyanık kalıyor.” 

“Nasıl yani” demiştim “Bedenin uykuya yenik düşmüyor mu?” “Uzun yol şoförlerinin, gözü açık rüya görmesinin tersi bir durum” demişti. “Bedenim uyuyor belki ama dimağım dipdiri ayakta.”

Asr Suresi’nin tefsirinde İmam Razi, asra yeminin manasını çarşıda buz satan adamdan öğrenen birinden bahseder. “Sermayesi erimekte olan adama acıyın! Sermayesi erimekte olan adama acıyın!” diye bağıran satıcıyı gören ve hikmet gözü açılmış kişi düşünür: “Benim sermayem ömrüm, üstelik ucunu bucağını bilemediğim, sınırlı, emanet bir sermaye ve buz gibi erimekte. O halde zamana yemin edilmesi ve ayette zikredilenler hariç insanların hüsranda olması fikri gayet yerli yerinde.”

Arkadaşım da Kur’an’da geceye yeminle başlayan ayetlerin bir yönüyle hikmetini, uykusuzluktan perişan olduğu o dönemde anlamış. “Dinlenmenin, uykunun kıymetini, rutin bozulunca idrak etmiştim.” demişti.

İnsan uzun süre uyuyamadığında beyin koordinasyonu bozuluyor, sinirleri altüst oluyor. Yorulmadan, usanmadan, ara verip hiç soluklanmadan bir işin sonunu getirme iddiası, insanüstü bir iddia aslında. Ara sıra daha doğrusu ihtiyaç hâsıl oldukça, şartellerin indirilmesine benzettiğim uyuma hali, zihnin, bedenin dinginleşmesi, bir sonraki meşguliyet günü için dünyevî şartlardan biri. Ama ne zor, hadiselerde merakla beklediğin bir finale şehâdet edemeden uyuyakalmak. Tam görecekken esrar perdesinin inceldiği noktayı, mukabil ağır perdelerin inivermesi bilincine; asla bıraktığın yerden başlayamayacağını bilmek hayata; ne kadar direnirsen diren, sonunu göremeyeceğin oyunda, uyku meleğine yenik düşmek.

Ama ne kadar da rahatlatıcı, sıkıntılı bir haberin zihinde oraya buraya yuvarlanıp bir türlü ucu bulunamayan bir yumak, ele avuca sığmayan,  hazmedilemeyen, köşeye kıstırılıp ezilip ufaltılamayan sert bir cisim gibi rahatsızlık vermesinin üzerine bir yorgan çekmek… Hayata bakan pencereler tekrar açıldığında, görünmeyen ama varlığı şiddetle hissedilen bir kuvvetin o taştan sert yapıyı  (maddeyi) un ufak ettiğini görmek… Sorunlar yumağından, yumuşacık bir lif örüldüğünü ve hediye olarak başucuna bırakıldığını hissetmek… Gülmek hatta, uyumadan evvel olayı büyüttüğünü düşünüp gülmek…

Tam da bencil ve nankör insanoğluna yakışan bir düşünce sökün ediyor o hâldeyken: Bu harika dönüşümü bile kendinden bilmesi, uyurken algıda lütufkâr değişimler yapan, zâtına hiç uyku arız olmayana karşı benliğini yüceltmesi, “Ne kadar da abartmışım olayı.” demesi.

Buradayım, uyanığım, yaklaşan ağırlığın farkındayım. İzliyorum geçişi. Birazdan “hooop” başka bir diyardayım. Hayır, henüz gözlerimi açık tutabiliyorum. Peki bu uçuşan beyaz tüller, tülün ardındakiler. Yok canım, göz kapaklarımı tüle benzetiyorum. Onları aşağıya, beni kendi âlemine doğru çeken kuvvet ne yaparsa yapsın hâlâ buradayım işte. Ama niye karşı koymalı ki böyle bir cazibeye. Direnmek nafile. Uçuşan beyazlığın ardına geçmeli.

Rüyadayım, bilmem hangi andayım. Kaçıyorum her zamanki gibi birilerinden.

Takip eden umacı mı, cadı mı, dev anası mı, onu göremiyorum. Hızlı hızlı, biraz yorgun adımlarım. Sanki gücünü kaybediyor, kesiliyor. Son bir gayret. Koşuyorum. Ardımdaki yaklaşıyor, yaklaşıyor. Şimdi! Hayır, bu sefer değil.

Rüyadayım, bilmem hangi andayım. Üşüyorum her zamanki gibi yürekten. Sebep soğuk mu, korku mu, sıtma mı,  onu seçemiyorum. Kesik kesik hafifçe öksürüklerim. Sanki yüreğim sökülüp alınıyor. Son bir gayret. Ürperiyorum. Geliyor, geliyor. Şimdi! Hayır bu sefer değil.

Rüyadayım, bilmem hangi andayım. Düşüyorum her zamanki gibi yüksek tepeden. Beni yutan, kuyu mu, delik mi, kabir mi, onu ölçemiyorum. Yavaş yavaş, kademeli hep düşüşlerim. Sanki girdaptayım da başım dönüyor. Son bir gayret! Çırpınıyorum. İniyor, iniyor. Şimdi! Hayır, bu sefer değil.

            Rüyadayım, bilmem hangi andayım. Uyuyorum her zamanki gibi yatağımdayım. Ben miyim, değil mi, bir başkası mı, onu bilemiyorum. Ilık ılık, pek rutin bugün nefesim. Sanki ötelerdeyim, mevta bedenim. Son bir gayret, silkiniyorum. Azrâil uzanıyor. Şimdi! Hayır bu sefer değil.

Allah, ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusunda iken canlarını alır da ölümüne hükmettiği canı alır, ötekini muayyen bir vakte kadar bırakır. Şüphe yok ki, bunda iyi düşünecek bir kavim için ibretler vardır. ( Zümer 39/42)

Derin bir uykudan sonra yazıyorum bu nâmeyi sana. Kendimi bir kobay farzettim bu defa. Takip ettim uykunun peşinden koşan ruhumu. Pek hoştu doğrusu: Kendimi ağırdan satışım, yavaş yavaş bilinci bırakışım, uykuyla uyanıklık arasında bir müddet kalışım, sonra rüyamın kollarında nazlanışım, dinlendiren, sükûnet veren atmosfere dalışım, gözlerimi hayata tekrar açmak için meçhul bir kuvvetle pazarlığım, hatta ondan şöyle dişe dokunur bir yüz görümlüğü alışım…

Dedim ya, kendimi kobay gibi kullandım bu defa. Ama şimdi uyandım. Bu defa, söz veriyorum, nankörlük etmeyeceğim uykuyu yaratana. Dalmadan önce dimağıma takılan en son oltayı çıkarıp yarama merhem sürene, tekrar dünyaya dönmeme müsaade edene, farklı bir bakış için gözlerime ışık verene şükretmek için duaya duracağım.

Canım yârenim seni de duama şöylece katacağım: Zâtına bir an bile uyuklama arız olmayana, uykuları uyutturana, büyük uykuya dek bu âleme tekrar uyandırana, el- Kayyum’a emanet ol…

 

Yazar: 

Add new comment

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.