Meleklere İnanmalı

 Bir mü’min meleklerin var olduğuna inanmalıdır.

Allah Teâlâ bu konuda şunu söyler:

Hem Peygamber hem de mü’minler meleklerinin varlığına iman ederler.”[1]

Meleklerin varlığını inkâr eden, yolunu iyice sapıtmış olur.[2]

Peygamber Efendimiz, iman esasları arasında meleklere inanmayı da sayar.[3]

 

Melekler ne zaman yaratıldı? 

Melekler insandan önce yaratıldı. Bunu Kur’ân-ı Kerîm’den öğrenmekteyiz.

Yüce kitabımızın verdiği şu bilgiyi hatırlayalım:

Allah Teâlâ, daha Hz. Âdem’i yaratmadan, meleklere "yeryüzünde bir halife yaratacağını" söyledi; fakat onlar buna taraftar olmadı.

Bunun üzerine Allah Teâlâ Âdem’e her şeyin ismini öğretti. Âdem’in bu konuda meleklerden daha çok şey bildiği ortaya çıkınca, Cenâb-ı Hak onlardan “Âdem'in önünde yere kapanmalarını" istedi.

İşte bu olay, meleklerin insanlardan önce yaratıldığını gösterir.[4]

 

Melekler nasıl varlıklardır?

Peygamber Efendimiz’in haber verdiğine göre melekler nurdan yaratılmıştır.[5]

Onlar hakkında en geniş bilgi Kur’ân-ı Kerîm’de bulunmaktadır. Buna göre:

“Melekler Allah’ın elçileri olup ikişer, üçer, dörder kanatları vardır.”[6]

Onlarda erkek, dişi ayırımı yoktur.[7]

Allah’ın emirlerine karşı gelmezler; çok güçlü ve kuvvetli oldukları için, Cenâb-ı Hakk’ın kendilerine verdiği emirleri yerine aynen getirirler.[8]

Elli bin yıllık mesafeyi bir günde alacak kadar hızlı hareket ederler.[9]

 

Allah’a ibadet ve itaat ederler

Bıkmadan, usanmadan devamlı surette Allah’a ibadet ederler.[10]

Allah emretmeden bir şey söylemezler;

Onun emriyle hareket eder, Allah korkusundan ürperirler.[11]

 

Bizim yanımızda dolaşırlar

İnsanlar melekleri görmez ama, onlar insanın önünde ardında dolaşır ve onu Allah'ın emriyle koruyup gözetirler.[12]

Bir kısım meleklerin görevi hep insanın yanında bulunmak ve ağzından çıkan sözleri yazmaktır.[13]

Cebrâil aleyhisselâm’ın Peygamber Efendimiz ile Hz. Hatice’ye ve Hz. Âişe’ye selâm göndermesi, meleklerin insana ne kadar yakın olduğunu ve iyi kimseleri sevdiğini gösterir. Bir gün Cebrâil aleyhisselâm Peygamber Efendimiz’e şöyle dedi:

“Hatice yanına geldiği zaman, ona Rabbinden ve benden selâm söyle! Ona cennette inciden yapılmış bir saray verileceğini müjdele!”[14]

Cebrâil aleyhisselâm bu olaydan yıllar sonra Hz. Âişe’ye de selâm gönderdi. Peygamber Efendimiz de o güzelim üslûbuyla:

“Âiş! Bak Cebrâil sana selâm söylüyor” buyurunca, Âişe annemiz şöyle dedi:

“Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi onun üzerine de olsun. Yâ Resûlallah! Sen bizim görmediğimizi de görüyorsun.”[15]

 

İnsan kılığına girebilirler

Meleklerin insan kılığına da girerker. Buna dair pek çok âyet vardır.

Meselâ Cebrâil aleyhisselâm, insan şekline girerek Hz. Meryem’in yanına gitmiş ve ona Allah’ın emriyle bir oğlan bağışlamak için geldiğini söylemişti.[16]

Melekler aynı şekilde Hz. İbrâhim’in yanına giderek ona selâm vermişlerdi. Hz. İbrâhim onları insan sanarak yemek ikrâm etmiş, fakat yemediklerini görünce endişeye kapılmıştı. Melekler ona, korkması için bir sebep bulunmadığını, kendisine bir oğlu olacağını müjdelemek için geldiklerini söylemişlerdi.[17]

Lût aleyhisselâm’a da aynı şekilde gitmişler, o da onları insan sanmıştı.[18]

 

Meleklerin görevleri

Meleklerin başlıca görevleri şunlardır:

* Peygamberlere vahiy getirmek.

Bu iş, Rûhu’l-emîn diye de anılan Cebrâil aleyhisselâm’ın görevidir. Kur’ân-ı Kerîm’i Peygamber Efendimiz’in kalbine o indirmiştir.[19]

* Sûra üflemek.

Bu, İsrâfîl aleyhisselâm’ın görevidir. Nasıl bir şey olduğunu sadece Allah Teâlâ’nın bildiği Sûr’a ilk üflediğinde göklerde ve yerde kim varsa hepsi ölecek; ikinci üflemesinde insanlar dirilip kalkacak;[20] üçüncü üflemesinde ise herkes Allah Teâlâ’nın huzurunda toplanacaktır.[21] 

* Arş’ı taşımak ve onun etrafında ibadet etmek.

Mahiyetini bilemediğimiz Arş’ı, bu işle görevli sekiz melek taşır;[22] diğer melekler de Arş’ın etrafında Allah Teâlâ’yı överek tesbih ederler.[23]

* Cenneti ve Cehennemi beklemek.

Mü’minler cennete gönderildikleri zaman, onları cenneti bekleyen melekler karşılayıp selâmlayacak ve bir daha çıkmamak üzere cennette kalacaklarını müjdeleyecektir.[24]

Cehennem işleriyle görevli on dokuz melek vardır.[25]

Kâfirler cehenneme gönderildikleri zaman, görevli melekler onlara cehennemin kapılarını açacak, kendilerini cehennemden sakındıran peygamberlerin gelip gelmediğini soracaklardır.[26] 

* İnsanları korumak.

Bazı melekler insanın önünde, ardında dolaşarak Allah'ın emriyle onu koruyup gözetirler.[27]

* İnsanların yaptığı işleri yazmak.

Her insanın sağında ve solunda iki melek vardır. Onu gözetler, yaptığı işleri ve konuştuğu sözleri kaydederler. Bu meleklere Kirâmen kâtibîn denir. [28]

* Can almak.

Bu işi, insanların canını almakla görevli ölüm melekleri yapar.[29]

* Mü’minlere dua etmek.

Arş’ı taşıyan ve onun çevresinde bulunan melekler Allah’a şöylr dua ederler:

“Rabbimiz! Tövbe edip senin yolunu izleyenleri bağışla ve onları cehennem azabından koru!”[30]

 

Cinler vardır

Var olduğuna inanmamız gereken görünmeyen varlıklardan biri de cinlerdir.

İnsanı topraktan, meleği nurdan yaratan Cenâb-ı Mevlâ cinleri de dumansız saf ateşten yaratmıştır.[31]

Kur'ân-ı Kerîm’in yetmiş ikinci sûresi olan Cin sûresi onlar hakkındadır.

Bu sûrenin ilk âyetlerinden öğrendiğimize göre;

cinlerden bir topluluk Peygamber Efendimiz’in yanına giderek Kur’an’ı dinlemiş ve:

“Bizi doğru yola ileten olağanüstü güzellikte bir Kur’an dinledik. Bundan sonra biz Allah’tan başka hiçbir varlığı tanrı kabul etmeyeceğiz” demişlerdir.[32]

Şeytan da cinlerdendir.[33]

 

Cinlerin özellikleri

Cinler hakkında Kur’ân-ı Kerîm’den öğrendiğimiz bilgiler şöyledir:

 

* Cinler de bizim gibi yeryüzünde yaşar.

Allah Teâlâ’nın şeytana “Yeryüzünde yerleşip belli bir zamana kadar orada yaşayacaksınız”[34] buyurması bunu gösterir. Cinler, Resûl-i Ekrem Efendimiz peygamber olmadan önce göğe çıkar, oradan bilgi toplamaya çalışırlardı; fakat o tarihten sonra göğün bekçilerle korunduğunu gördüler ve göğe çıkmaya çalışınca alevli taşlarla kovalandılar.[35]

* Onlar bizi görür, ama biz onları göremeyiz.

“Şeytan ve askerleri, sizin onları göremediğiniz taraftan sizi görürler” âyeti bunu göstermektedir.[36]

* En zor işleri yapabilirler.

Hz. Süleyman onları bina ustası ve dalgıç olarak çalıştırmıştır.[37]

* Onlar da doğar, çoğalırlar.

“Siz beni bırakıp da düşmanınız olan şeytanı ve onun soyunu mu dost ediniyorsunuz?” âyeti bunu göstermektedir. [38] 

* Onlar da ibadet etmekle görevlidir.

Çünkü Allah Teâlâ, insanlar gibi cinleri de, kendisine ibadet etmeleri için yaratmıştır.[39] Onların da Müslüman olanları, olmayanları vardır.[40]

* İnsanların aklını çelip ayartabilirler.[41]

Cinler, samimiyetle Allah’a bağlananlara bir şey yapamazlar.[42] Nitekim şeytan, dünyada kendine uyanlara âhirette şöyle diyecektir:

“Benim sizi zorlayacak bir gücüm yoktu; bana uyun dedim, siz de uydunuz. Öyleyse suçu bana yüklemeyiniz, siz kendinizi kınayınız.”[43]

* Gaybı bilemezler.

Hz. Süleyman’ın emrinde ağır işlerde çalışan cinler vardı. Cinler, Hz. Süleyman’ın, asasına dayanmış vaziyette vefat ettiğini bilememiş, Beyt-i mukaddes’in inşaatında uzun bir süre daha çalışıp durmuşlardı.[44]

 

Şeytan zararlı bir varlıktır

Cinlerin de Müslüman olanları kâfir olanları vardır. Cinlerin kâfirlerine şeytan denir.

Kur'ân-ı Kerîm’de onlardan şöyle söz edilir:

“Birbirlerini aldatmak için parlak sözler fısıldayıp duran insan ve cin şeytanlarını peygamberlere düşman yaptık.”[45]  

Bizim gerçekten düşmanımız olan şeytanın [46] zararlı bir varlık olduğunu, Peygamber Efendimiz’in başından geçen bir olay açıkça göstermektedir.

Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu: 

“Cinlerden son derece becerikli biri (bir ifrit) dün gece namazımı bozdurmak için bana ansızın hücum etti. Ama Allah Teâlâ beni galip getirdi ve  ona istediğimi yapma fırsatı verdi.

Sabah olunca hepiniz onu görüp seyredesiniz diye mescidin direklerinden birine bağlamak istedim. Fakat kardeşim Süleyman peygamberin ‘Yâ Rabbî! Beni affet ve benden sonra kimseye nasip olmayacak bir mülkü  bana bağışla’ dediği aklıma geldi de ifriti köpek gibi boğdum.”[47]



[1] Bakara 2/285

[2] Nisâ 4/136

[3] Buhârî, Îmân 37, Tefsîr 31/2; Müslim, Îmân 1, 5, 7; Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Tirmizî, Îmân 4; Nesâî, Îmân 5; İbni Mâce, Sünnet 9; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 27, 28, 319, II, 426,

[4] Bakara 2/30-34; Hicr 15/28-29, Sâd 38/71-72

[5] Müslim, Zühd 60; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, VI, 153, 168; İbn Hibbân, es-Sahîh (Arnaût), XIV, 25

[6] Fâtır 35/1

[7] Zuhruf 43/19; Sâffât 37/150. Ayrıca bk . İsrâ 17/40

[8] Tahrîm 66/6; Tekvîr 81/20

[9] Meâric 70/4

[10] Enbiyâ 21/19-20

[11] Enbiyâ 21/27-28

[12] Ra‘d 13/11

[13] Kaf 50/18

[14] Buhârî, Menâkıbü’l-Ensar 20; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 230

[15] Buhârî, Bed’ü’l-halk 6, Fezâilü’s-sahâbe 30, Edeb 110, İsti’zân 16, 19; Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 90

[16] Meryem 19/16-19

[17] Hicr 15/51-53. Bu olay hakkında ayrıca bk. Hûd 11/69-76, Zâriyât 51//24-34

[18] Hicr 15/61-62

[19] Şuarâ 26/192-194

[20] Zümer 39/68

[21] Yâsîn 36/53

[22] Hâkka 69/17

[23] Zümer 39/75

[24] Zümer 39/73

[25] Müddessir 74/27-31

[26] Zümer 39/71

[27] Ra‘d 13/11

[28] Kaf 50/17-18; İnfitâr 82/10-12

[29] En’âm 6/61; Nahl 16/32; Secde 32/11

[30] Mü’min 40/7.

[31] Rahmân 55/15; Müslim, Zühd 60; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 153, 168

[32] Cin 72/1-3

[33] Kehf 18/50

[34] A’râf 7/24

[35] Cin 72/8-9

[36] A’râf 7/27

[37] Sâd 38/37

[38] Kehf 18/50

[39] Zariyât 51/56

[40] Cin 72/14

[41] Tâhâ 20/120; Sâd 38/82; Nâs 114/4-6

[42] Sâd 38/83

[43] İbrâhim 14/22

[44] Sebe’ 34/14

[45] En’âm 6/112

[46] A’râf 7/22

[47] Buhârî, Salât 75; Müslim, Mesâcid 39. Bu hadis ve cinlerin varlığı konusunda geniş bilgi için bk. Tecrid Tercemesi, I, 402-406

Add new comment

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.