Muallim Peygamber


Muallim Peygamber… Efendimiz (sas)… O’nun (sas), kız çocuğunu diri diri toprağa gömmekten çekinmeyen bir babayı, karıncayı incitmeyen bir insana dönüştürmesi hepimizin malumudur. Hangi metot, insanı bir halden diğer bir hale taşıyabilir ki? İnsan, nasıl bir tebliğle bu denli değişebilir ki?  İşte bu ruh, işte bu yaklaşım, şartlarından şikâyet edip durduğumuz bugünümüzü kurtarmanın yolunu gösterecektir bize. Muallim Peygamberin (sas) sesi, nefesi ve şefkati bugünlere de ulaşmaktadır. Rabbimizin bizlere üsve-i hasene olarak bildirdiği[1] Hz. Peygamberin, sözleri ve uygulamaları ellerimizin arasındadır.

Bizler için her konuda pek güzel bir örnek olan Peygamber Efendimiz (sas) aynı zamanda eğitim ve öğretimde hiç boşluk bırakmayan bir öğretmendir. O’nun eğitim üslûbunda hiçbir şey ihmal edilmiyor, hiçbir çalışma önemsiz sayılmıyor. Sevgili Peygamberimiz (sas), biz eğitimcilerin önünde ulaşılması ve anlaşılması gereken bir hedef olarak duruyor. Başarısına tarihin şahitlik ettiği öğretmen olan Peygamberimizin (sas) uygulamaları ışığında, “kendimize nasıl bir yol çizmeliyiz?” sorusunun cevabını buluyoruz.

Girdiği mescitte biri Kur’ân okuyup Allah’a dua eden, diğeri ilim öğrenen ve öğreten iki ayrı topluluk görünce her iki grubun da hayır üzere olduğunu, ama birinin diğerinden daha üstün bir iş yaptığını buyuruyor ve ilave ediyor Sevgili Peygamberimiz (sas): “Şunlar, Allah’a dua ediyorlar, O’na yöneliyorlar. Allah dilerse istediklerini onlara lütfeder. Fakat şu ikinci topluluğa gelince; onlar ilim öğreniyorlar ve bilmeyene o konuda bilgi veriyorlar. Ben de zaten bir öğretmen olarak gönderildim.” Ardından gönderiliş amacını iyice açıklamak ister gibi ilimle meşgul olan halkaya katılıyor Efendimiz.[2]

Böylece ilim öğrenmek ve öğretmek, yeryüzünde yapılabilecek en güzel iş olarak belirginleşiyor. Zaten Allah’ı zikretmek ve O’na yaklaştıran şeylerle, ilim öğreten âlim ve öğrenmek isteyen öğrenci dışında dünya ve onun içinde olan her şey değersiz değil mi?[3]

Ölçü, tebliğden başka görevi olmayan[4] Sevgili Peygamberimiz tarafından konuyor: “Ya âlim (bilen ve öğreten), ya öğrenci, ya da dinleyici ol. Veya ilme sevgi besleyenlerin safında yer al. Sakın beşinci bir gruptan olma. Yoksa helak olursun.” [5]

Kurtuluşun anahtarı ilim öğrenmek ve öğretmek, bu konuda gayret göstermek.. Hiç değilse bu kutlu yola ve yolcularına sevgi duymak. Nitekim Allah, melekleri, gök ve yer ehli, hatta yuvasındaki karınca ve balıklar bile insanlara hayrı öğretenlere dua etmektedirler.[6]

 Bir kimsenin ölümünün ardından bile kapanmayan bir amel defterine sahip olması bu gayretin ürünü değil midir?[7] Sevabı sürekli hayırlar, faydası bitmeyen iyilikler; ilim öğrenme, öğrendiğini uygulama ve de bilmeyene öğretme faaliyetinin sonuçlarından biridir.

Zaten kendisine gıpta edilmesini hak eden iki kişiden biri de Allah’ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına da öğreten kişidir.[8]  Muallim Peygamber’i (sas) tek ve en güzel örnek olarak kabul eden insanların ayrıcalıklı yönlerinden biri de işte budur: Bu insanlar Efendimizin teşvikiyle öğrendikleri ilmin Allah Teâlâ’nın lutfettiği bir nasip olduğunu bilirler. Bu sebeple onu büyük bir emanet olarak muhafaza etmekle yetinmezler, onunla yerli yerince hükmederler, onunla yerli yerince amel ederler. Bunun ardından tek ve en güzel örnek belledikleri Efendimiz (sas) gibi onu başkalarına da öğretirler. Tıpkı O’nun gibi… Yaşayarak ve örnek olarak!

Kendisinden istifade edilmeyen, kendisiyle amel edilmeyen ilmi, Allah yolunda hiç harcanmayan hazineye benzeten de yine Muallim Peygamber Sevgili Efendimiz’dir (sas).[9]

İlim öğrenme ve öğretme faaliyetini kıymetli kılan en önemli noktalardan biri de hiç şüphesiz niyettir. Çünkükim, kendisinde Allah rızası aranan bir ilmi sadece dünyalığa sahip olmak için öğrenirse, o kimse kıyamet gününde cennetin kokusunu bile duyamaz.[10]

Evine dönünceye kadar Allah’ın yolunda olduğu, Muallim Peygamber Efendimiz (sas)  tarafından açıklanan ilim talibinin niyetini koruması gerektiği de ortadadır. İlim öğrenmek ve öğretmek sadece Allah rızası için yapılabilecek bir değerdedir. Geçici menfaatlere, dünyalık zevklere alet edilemez. Her iş kendisi için yapıldığı niyetle kıymet kazanır veya kaybeder.

Ümmetini ilim öğrenmeye ve öğrendiğince amel etmeye teşvik eden Efendimizin yolunun aydınlığında, ilim yolcusu vasfını almış olan kişi elbette öğrendiklerini insanların hizmetine sunacak, hiç değilse onlara ilmini öğretecektir. Hem “Bir iyiliğe öncülük eden kimseye o iyiliği yapanın ecri gibi sevap vardır.”[11]

Kendisinin muallim olarak gönderildiğini ifade buyuran ve bu vasfı Kur’ân ile de tespit edilen Sevgili Peygamberimizin (sas) kullandığı metotlar şüphesiz bizim için büyük önem arz etmektedir.

Eğitim-öğretim faaliyetlerinde konuların önem sırasına göre aktarılmasını tavsiye eden Sevgili Peygamberimizin, çevresiyle de son derece ilgili bir muallim olduğunu görmekteyiz. Hitap üslubuyla öğrencilerine verdiği değeri onlara hissettiren Peygamberimiz (sas), karşılaştığı küçük çocukları da Allah’ın selamı ile sevindiriyor.

Yaşanan olayları eğitim için fırsat bilen Efendimiz anlaşılması güç olan konuları müşahhas örneklerle netleştiriyor zihinlerde. Çevresindekileri onlarla istişare ederek yetiştiriyor; bazen soruya, düşünmeye sevk eden bir başka soruyla mukabele ediyor. Zaman zaman kendisine soru soran kişinin, cevabı kendinin bulmasını sağlıyor. Böylece bilgiyi değil, bilgiye ulaşma yöntemlerini öğretiyor.

 Şefkat ve merhameti daima ön planda olan Peygamberimiz (sas), kolaylaştırmayı tavsiye ediyor, zorlaştırarak insanların heves ve isteğini kırmayı hoş görmüyor. Bütün bu çabalara rağmen yapılan hataları müsamaha ile karşılıyor, sabırla öğretmeye devam ediyor. “Kişinin sevdiği ile beraber olacağı” müjdesiyle ilim taliplerini gayrete getiriyor, ümitsizliğin önüne geçiyor.

Adaleti bir an bile terk etmeyen Efendimiz (sas), çevresindeki her insanın kendini en özel ve en değerli hissedebileceği derecede ilgileniyor onlarla. Ön yargıları eğitim önünde engel olarak görüyor. Gerektiğinde, gerektiği ölçüde sertlik de kullanıyor. Fakat kötü sözlerle, sert eleştirilerle insanlara karşı şeytana yardımcı olunmasını hoş karşılamıyor.

En güzel örnek, en güzel muallim Efendimiz (sas) eğitimcilerin, niyetleri gibi dış görünüşlerine de önem vermelerini tavsiye ediyor. Ferdî farklılıkları göz önünde bulunduruyor, herkese anlayacağı şekilde ve seviyesine göre hitap ediyor. Açık ve net bir şekilde konuşuyor, gerekli gördüğünde sözlerini tekrar ediyor.

Beden dilini de mükemmel bir şekilde kullanıyor, doğruluktan ayrılmayan şakalarıyla çevresindekileri rahatlatıyor. Hayata olumlu bakıyor, olumlu bakılmasını istiyor…[12]

Ashâbını, karşılaştıkları ve karşılaşacakları her türlü sıkıntıyı kendi başlarına çözebilecek seviyede yetiştiren Efendimiz (sas), ümmetinden de yaşadıkları çağa uygun ve heyecanını yine sünnetten alan yepyeni metotlar geliştirmelerini bekliyor olmalıdır.

Efendimizin hadîs-i şerifleri her insana farklı şeyler hatırlatır, ihtiyacınca… Efendimizin hadîs-i şerifleri her insana farklı şeyler düşündürür, yaşadığınca…

Betül BOZALİ

 



[1] Ahzab sûresi, 21. 

[2] İbn Mace, I/83, el-Mukaddime, Babu Fadli’l-Ulemâi ve’l-hassi alâ talebi’l-ilim.

[3] Tirmizi, Zühd 14.

[4] Maide sûresi, 67, Ankebut sûresi, 18.

[5] Taberânî, el-Mu’cemu’s-Sağîr, 2/9.

[6] Tirmizî, İlim 19.

[7] Müslim, Vasıyyet 14.

[8] Buharî, İlim 15; Zekat 5, Ahkam 3, İ’tisam 13, Tevhid 45; Müslim, Müsafirîn 268.

[9] Ahmed, Müsned, 2/ 499.

[10] Ebû Davûd, İlim 12.

[11] Müslim, İmare 133.

[12] Peygamberimizin metotları hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. B. Bozali, Hz. Peygamber’den Eğitimcilere 50 Nasihat, İlke yay., İstanbul 2007.

Add new comment

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.