el-Emin

Sema Nur ARSLAN - 

Şimdi biraz geçmişe gidelim…

Yalanın ağızlardan düşürülmediği, kız çocuklarının daha anne, baba bile diyemeden diri diri toprağa gömüldüğü, güvensizliğin ve adaletsizliğin en üst seviyeye ulaştığı bir zaman dilimi…

Evet, cahiliye devri olarak adlandırdığımız bu dönem Hz İsa’dan sonra zuhur edecek peygambere kadar geçen zamandı. Bu zaman dilimi içerisinde hak olan dava zamanla batıla dönüşmüş, peygamberlere itaatsizlik hat safhaya ulaşmıştı. İlahi hükümlerin değiştirilip, insanların heveslerine uyan, isteklerini karşılayan hükümler haline getirilmesi, insanlardaki inançsızlık ve zulümun artmasına sebep olmuştu.

İşte hal böyleyken yeni bir kurtarıcıya ihtiyaç duyuldu. Bu öyle bir kurtarıcıydı ki; ismi dünyanın dört bir yanında duyulacak, güneşin doğup battığı her yerde gaye-i esasa “O” alınacaktı.

Doğumundan vefatına kadarki zaman diliminde herkesin rızasını kazanmış ve yine “El Emin” sıfatıyla “O” adlandırılmıştı. Rabbinin davasını en güzel şekilde anlatmak isteyen Efendimiz (s.a.v) tebliğ sırasında topluma verdiği güven sayesinde onlara söyle seslenmişti;

             “Size şu dağın arkasında düşman atlılarının bulunduğunu söylesem, bana inanır mısınız?”

Şu zamana kadar bir kere bile olsun yalan söylediği görülmeyen bu kişi için hep bir ağızdan şahitlik etmişlerdi…

            “İnanırız çünkü Senin şimdiye kadar yalan söylediğini hiç görmedik… İnanırız çünkü Sen yalan söylemezsin. İnanırız çünkü içimizde “Emin” olan sensin.”

Mekkeliler tarafından daha önce “El Emin” sıfatına layık görülen hiç kimse olmamıştı. Oysa ‘O’ çocukluğundan itibaren toplumda bir güven uyandırmış ve bu unvana sahip olmuştu.

                                                                       

Tebliğ halkasının genişlemesinden rahatsız olan müşrikler, eziyet ve işkencelerine dur durak demeden devam ediyordu. Baskı ve eziyetlerden kurtulmak isteyen bir grup Müslüman Habeşistan’a hicret etti.

Daha İslam’ın nurunu benimsemeyen, manevi derinliği ruhunda yaşatamayan Ebu Süfyan ve arkadaşları, muhacirleri takip edecek Habeş kralının huzuruna çıkmış Müslümanların ve onların gül nebisi olan, Peygamberlerinin aleyhinde konuşarak o insanları geri istediklerini ifade etmişti. İşi gerçek manasıyla anlamak isteyen kral, Ebu Süfyan’a birkaç soru ile şu soruyu da sormuştu;

“ Onların peygamberinin daha önce yalan söylediğine şahit oldunuz mu?”

O’nu sevmeseler de… O’na karşı da çıksalar, doğruyu söylemek zorundaydılar ve söylediler de…

“Hayır, onun daha önce yalan söylediğini hiç görmedik..!”

 

Add new comment

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.