Neredesin Umut?

 

 Zaman saatin tik takları arasında erirken akrep ve yelkovan ayrılık vaktini vuruyordu. Tren acı ıslığıyla gardan ayrılmaktaydı ve meçhul bir yolcu ipek bir mendil sallıyordu, bağrımızdan koparıp götürdüğü umut ile…

Trenin meçhul diyarlara yolculuğuyla yitirmiştik seni umut…

Kırgındık sana bu ani terk edişin sonucunda… Ama her şeye rağmen özlemle bekliyorduk seni. Ne bir veda sözü, ne bir elveda bırakmadın ki ardında. Sadece gözyaşıydı trenin ardından döktüklerimiz. Oysa sen “başka bahara” diyerek ayrıldın gözyaşlarımıza aldırmayarak…

Umut, dur, bekle! Nereye gidiyorsun sana olan muhtaçlığımızı bile bile?!… Değerini bilemedik yakınımızdayken, küstürdük seni de diğer güzeller gibi. Onlar da çekip gitti; sevgi, aşk, vefa, dostluk, kardeşlik, saygı, barış… hepsi. Yerine sahtelerini koymaya çalıştık, olmadı.

Umut neredesin?! Kim bilir hangi diyarda hangi susuza serap, hangi karanlığa ışık oldun?

Dön artık geri!… Biliyorsun sana muhtaçlığımızı…

“İkiden bir gidince bir kaldığı yalan
Sen gidersen umut biz kalır mıyız o zaman?…”

Gittin… Giderken hayatı da götürdün beraberinde; hayatı, sevinci, yaşam kaynağımızı…

Bahara dönecektin; kaç bahar geçti aradan? Sensiz olamaz insan, yaşayamaz. Sensiz yarımdır her ademoğlu. Biliyorsun bunu… Peki hâlâ neyi bekliyorsun? Gel, gel kararmış yüreklerimize… Gel, pırıltısız gözlerimize ışık ol! Gel…

Ey umut! Gidişine ağıt değil bu bilesin. Gittiğin gün senden arda kalanla, döneceğin günün sabırsız çağırışlarıdır… (2001)


Yazar: 

Add new comment

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.