Sen geldin ya, ey ramazan!…
Kuruyan damarlarımıza kan, gözlerimizin ferine can geldi. Yeşile hasret gönül dağlarında açtı çiçekler… Merhamet ağacının yaprakları yeşerdi. Sonbahar hüzünleri geride kaldı. Rahmet bulutlarını sağıyor nurlu nazarlar… Gönül göğümde neşeyle uçuşuyor kuşlar… Yüreklerin narı nura tebdil oluyor bu rahmet göğünün altında. Heybemde sakladığım bir tutam huzur, en zor vaktimde senin rahmet ve saadet ikliminde abad eyledi keyfi kaçan kalbimi. Göklerime taşıdığın ateşböcekleri karanlığıma ışık oldu.
Sen geldin ya, ey ramazan!…
Yüzümüzün karası yerini berrak gölgelere bıraktı. İçimdeki karaların üstüne ak bir tabaka oldun. Süveyda’nın karalığı yok oldu gitti. İçimde günahlarımı yakan yangın oldun. Hücrelerimi temizledi ateşin. Secdeleri ısıttı mübarek alınların ateşi. Ruhumu huzur tepelerine uçuran bir çift kanat oldun. Rüyalarımı süsledin çepeçevre. Viran bahçelerimi bezeyen gonca gülümsün sen. Çöl suya nasıl hasretse bizler de öyle hasrettik sana. Onun içindir ki gözlerimiz yollarını gözledi on bir ay boyunca. İşte geldin, dünyamızı mamur eyledin.
Sen geldin ya, ey ramazan!…
İçimi kemiren aç kurtların düşmanı oldun. Ruhumun paslı menteşelerini cilaladın. Yüreğimin zincirlerini kırdın halka halka… Azat ettin basiret nazarlarımı. Baharı soludum kışın ortasında. Şüphelerim yok olup gitti bir bir… Dağıldı kalbimi yoran efkârım… Ayak izlerini takip ederek doyumsuz hazlara ulaştım. Ertelemeden doyasıya yaşadım sevinçleri. Endişelerimin anlamsızlığına tercüman oldun. Etrafımda kol gezen ihanetlere fırsat vermedin. Yunusça sevgilerle, Mevlanaca hoşgörülerle yumuşattın benliğimi. Silindi zamanın tozları aşk süpürgesiyle. Akşamın karanlığı sabahın duruluğunda kaybolup gitti.
Sen geldin ya, ey ramazan!…
Zihnimi kurcalayan sorular cevap buldu. Yıllar yılı kendimle süren kavgalarım barışın sükûnetinde yok olup gitti. Sen kapımın eşiğinde durdukça sancılarım tekerrür etmez bir daha. Kaygılarım anlamını kaybeder ilelebet… Gece sayıklamalarım yerini rahmani rüyalara bırakır. Menzile varmak için tükenmez bir enerjiyle donanır ruhum… Güneş yüzlü dev adamlar girer rüyalarıma. Harlanmış yüreğim ateşini verir toprağa. Yalınayak düşerim gönül sahillerine. Kumların kızgınlığına bahşederim korlaşan ateşimi. Rüzgârlara saldığım saçlarımın esintisi içimi ferahlatır. Yaşadığımı hissederim bütün iştahımla.
Sen geldin ya, ey ramazan!…
Gönül sürgünlerimin kutlu durağı oldun. Sığındım sevgine, şefkatine, merhametine. Şeffaflaştı gizli saklı duygularım. Aynalar tuttum yüreğime… Her soluk alıverişinde sis çöktü aynalara. Kuruyan gönül çağlayanları tekrar coşkunca akmaya başladı. Açık denizlerde kaybolan gemilerim ancak buldu rotasını. Kıblemin önündeki engeller kalktı birer birer… Hafızam fitne ve fesat çöplüğü olmaktan kurtuldu bir anda. Çelikleşti hakikati kavrayan iradem… Yalnızlıklarım son buldu, kalabalıklaştı gönül coğrafyam… Yüreklerden sızan lavlar doldurdu günah çukurlarını. Cehennem kapandı bir ay boyunca. Güzellikler davranışa dönüşünce dünya güzelleşti alabildiğine. İman bağıyla bağlandı kardeşlik…
Sen geldin ya, ey ramazan!…
Gerçek manasını buldu hayat… Yaşanmışlıklar hakikatin süzgecinden geçirildi. Yalan tortuları temizlendi birer birer… Kâlû belâ’da verdiğim sözü hatırlattın bana. Utandım bir kez daha hakikate yüz çevirmişliğimden. Pişmanlıklarımı aşırdın Ağrı Dağı’nın tepesinden. Gönül ateşlerinde pişirdin benliğimi. Evvel hamdım, sonra piştim, ahir yandım… Şımaran nefsimi terbiye ettin iman ocağında. Kabuk bağlayan yaralarım derman buldu seninle… Akıl ağacının meyvelerini koydun idrak sepetine. Avundum önüme serdiğin manevi nimetlerle. Oruçla birlikte gül koktu kirli nefesler… Ey ramazan yeniden doğdum seninle…
Add new comment