Her Müslüman’ın hayalidir dünya gözüyle Kâbe’yi görmek, Haceru’l-Esved’e dokunmak, dua etmek… Neyi özlediğimizi, niye özlediğimizi bilmeden, kalbimizde sızıyla yıllar geçiririz. Kâbe’yi görünce anlarız ki ruhumuz buraya aittir ve asıl özlem şimdi başlamaktadır.
Ukbe, Mekke döneminde Hz. Peygamber (s.a.s) başta olmak üzere Müslümanlara en çok zulmeden ve onlara en fazla düşmanlık eden Kureyş reislerindendi. Kötülükte en şiddetli davrananı (eşka’l-kavm) diye anılıyordu.
Ebû Süfyân, akrabaları içinde Allah Rasûlüne en çok benzeyen dört kişiden biriydi.[4] Çocukluğunu, gençliğini ve olgunluk yıllarını Efendimiz ile birlikte yaşamış, kardeşi Muhammed aleyhisselâmı arkadaşı, dostu ve can yoldaşı edinmişti.
Bir haber gelmişti uzaklardan. Mekke rüzgârlarının da şahit olduğu bu haber, sevda kokuyordu. Rüzgâr, tüm bildiklerini anlatmak için hızlıca esiyor ve Mekke’nin sıcağını ona kulak verenlerin yüreğine üflüyordu.
Binlerce yıl önceden ortaya çıkan bir mucizenin bugün bizler meyvesini yiyoruz. Allah’ın rızasını ve hoşnutluğunu aramak için yola çıkan gayrete gelen samimiyet ve ihlâs gösterenleri Allah asla boş çevirmez. O bir güzel işe memur kıldığı kimseyi himaye eder ve onu asla zayi etmez. Yardımsız bırakmaz.
Hz. İbrahim (as) İsmail’in annesi (Hacer) ile henüz memedeki oğlu İsmail’i (as) alıp Mekke’ye getirdi. Onları Kâbe’nin üst tarafında ve zemzemin yukarısındaki büyük bir ağacın altına bıraktı. O vakitler Mekke’de kimse bulunmadığı gibi içecek su da yoktu.
Mekke halkı sessiz… Zulmün karşısında putlar kadar dilsiz. Şefkat ve merhametten yoksun kalpler kara. Gökyüzü en az Ebu Cehil kadar vefasız, tek bir damla indirmiyor. Toprak rahmet yağmurlarına muhtaç bekliyor.
Mananın ve maddenin zirvesi Tûr-i Sînâ…/
Yüreğim sende hazır, elim sana mahkûm./
Ne sensiz varım ben ne de senle tam…/
Yüreğimin güvenli beldesi, zamanın kerameti ve Rabbimin sonsuz rahmeti…
hafifleyen vicdan derinden bir “elhamdulillah” der ve ruh bu hafifliğin, zindeliğin hakkını verme duygusuyla şahlanır. Gece gündüz Rabbinin huzurunda, O’na kendisini biraz daha göstermek ve “Ben de buradayım Ya Rabbi!” diyebilmek için divane divane döndüğü beytinin etrafında biraz daha hızlanır adımları aşkla…