İrem AYDIN

Ey Gül Yüzlü

Asr-ı saadetten yüzyıllar sonra, saadetsiz, huzursuz, güle ve nura hasret bir dünyadan yazıyorum Sana. Sahte dostluklarla, mutsuz insanlarla, ruhu ıstırap yüklü analarla, itilip kakılan gözü yaşlı yetimlerle, günahsız yavruların öldüğü savaşlarla dolu bir zamandan sesleniyorum.

Kanadı Kırık

Bir gün bahçede oynarken, ağacın altında feryat eden bir kuş görmüştü. Kuşun kanadı kırılmıştı ve uçamıyordu. Ne yapacağını bilmediği için babasına haber vermiş, babası da kuşu bu şekilde tedavi etmişti. İşte, tıpkı babasının yaptığı gibi o da bu kuşu tedavi etmişti...

Bir Sonun Başlangıcı

Ölüm, dünya ve âhiret arasında bir köprü… Hiçbir alternatifi olmaksızın herkesin adımını atacağı bir köprü… Ve köprünün sonunda, bir sonun başlangıcı…

Böyle Bir Dostunuz Var mı?

Böyle bir tanıdığınız var mı? Etrafımıza baktığımızda bu özellikleri kendinde barındıran -kendimiz de dâhil- kaç kişi bulabiliriz? Bunu sayılara döktüğümüzde tablo hiç de iç açıcı görünmüyor değil mi?

Doldur Taşları Avcuma!

Hani, çocukların bombasız bir gökyüzünde uçurtmalarını uçurabildiği; rengârenk oyuncaklarla oynayabildiği; akşamları bembeyaz yataklarında annelerinin söylediği ninnilerle, kansız, savaşsız rüyalara dalabilen çocukların olduğu masalları anlat bana…

İyi Seneler İstanbul!

Şakacı dalgalardan kaçarken bir iki adım geriye, bir de bakmışım, Arnavut kaldırımlı o vefa’lı sokakta; üstünde tarçını ve leblebisiyle elimde sımsıcak bir boza…
Subscribe to RSS - İrem AYDIN