İbadet ve itâat edenlere Allah Teâlâ’nın büyük mükâfatlar vereceği bildirilen Aşûre günü Muharrem ayının onuncu gününü ifade eder ve bu günde tutulması tavsiye edilen oruca “âşûrâ orucu” denir.
Hz. Nuh zamanından beri tüm Sâmî dinlerde özel bir yere sahip olan âşûra gününe, cahiliye dönemi Arapları da önem veriyorlar ve bugünde oruç tutuyorlardı. Resûl-i Ekrem de gerek peygamberliğinden önceki dönemde, gerek peygamber olarak görevlendirildikten sonra -ramazan orucu farz kılınıncaya kadar- bu günde oruç tutmuş ve müslümanlara da oruç tutmalarını tavsiye etmiştir.
Aşure gününün orucu hakkında İbn Abbas (ra) bize şu bilgiyi aktarır: “Resulullah (sas) Medine’ye hicret ettiğinde Yahudilerin Aşûre gününde oruç tuttuklarını gördü ve: “Bu oruç nedir?” diye sordu. Kendisine şöyle cevap verildi: “Bu gün iyi bir gündür. Allah Teâlâ bu günde Musa (as) ile İsrailoğulları’nı düşmandan kurtarmıştır. Bu sebeple Musa (as) bu günde oruç tutmuştur.” Peygamberimiz de: “Ben Musa’ya sizden daha yakınım.” buyurdu ve bu günde oruç tutulmasını emretti.” (Buhari, Savm, 69; Ebu Davud, Savm, 63). Bu durum Ramazan orucu farz kılınıncaya kadar devam etti. Daha sonra ise Resûl-i Ekrem (sas) aşûre orucu konusunda insanları muhayyer bıraktı.
Ashâb-ı Kirâm: “Ya Resulullah, Allah Teâla Aşûre gününü diğer günlerden üstün tutmuş mudur?” diye sorduklarında, Peygamberimiz (sas): “Evet, Allah Teâla Aşure gününü diğer günlerden üstün tutmuştur…” buyurmuştur.
Muharrem Ayının Onuncu Gününe Niçin Aşure Günü Denilmiştir?
Aşure, “on” manasına gelen “aşır”dan alınmıştır. İslâm âlimlerinden bazıları: “Aşûre gününe bu ismin verilmesi, Muharrem ayının 10. gününe rastladığı içindir” demişlerdir. Bazı alimler de bugünde gerçekleştiğine inanılan birtakım önemli olayların olduğunu ifade etmişlerdir. Şöyle ki: Hz. Mûsâ ve İsrâiloğulları’nın Firavun’un zulmünden kurtulmaları, Hz. Nuh’un gemisinin Cudi Dağı’na oturması, Hz. Adem’in tövbesinin kabul edilmesi, Hz. Yunus’un balığın karnından çıkarılması, Hz. Musâ’nın ve Hz. İsâ’nın doğumları, inanışa göre aşûre gününde gerçekleşmiştir.
Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da şehid edilmesi de muharremin onuncu günü gerçekleştiği için, aşûre günü aynı zamanda, İslâm tarihinde son derece acı ve üzücü bir olayı da hatırlatma özelliği taşımaktadır. Hz. Peygamber (sas), “Biz Musâya sizden daha layığız” diyerek yahudilerin aşûre günü tuttukları orucu, bir gün öncesi veya sonrasıyla tutmayı tavsiye etmiştir.
Aşure Günü Neler Yapabiliriz?
Peygamberimiz (sas) Aşûre gününde tutulan orucun Allah indinde o günden önce bir senenin günahlarına kefaret olacağını buyurmuştur (Sahih-i Müslim, 6-140). Aşûre gününde ibadet etmek, hayır ve hasenat işlemek, bir hastayı ziyaret etmek, bir mümine iftar vermek gibi güzel davranışlarda bulunarak o günü en iyi şekilde ihya etmeliyiz.
İşte böylesine mânalı ve kudsî hâdiselerin yıldönümü olan bu mübarek gün ve gece, Saadet Asrı’ndan beri Müslümanlarca hep kutlana gelmiştir. Bugünlerde ibadet için daha çok zaman ayırmışlar, başka günlere nispetle daha fazla hayır hasenatta bulunmuşlardır. Çünkü,
Muharrem ayında ve özellikle bu ayın onuncu gününden itibaren “aşûre” adı verilen bir tatlı pişirilerek dağıtılması geleneği de hayır işlemek ve gönül almak adına güzel bir vesiledir. Cenab-ı Hakk’ın bugünlerde yapılan ibadetleri, edilen tevbeleri kabul edeceğine dair hadisler mevcuttur.
Yorumlar
teşekkür
halil şimşek tarafından Çar, 10/21/2015 - 17:07 tarihinde gönderildiYeni yorum ekle