Yârenime Name: 18: el-LATÎF

“Kuşluk vaktine ve sükûna erdiğinde geceye yemin ederim ki Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı. Gerçekten ahiret senin için dünyadan daha hayırlıdır. Pek yakında Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın. O, seni yetim bulup barındırmadı mı. Ve seni şaşırmış bulup da yol göstermedi mi, seni fakir bulup zengin etmedi mi. Öyleyse yetimi sakın ezme, el açıp isteyeni de sakın azarlama ve Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an.” (93, Duhâ suresi,1-11)

 

Selam kuşluk güneşim.

İftar saatine yaklaştığımız bir demdeyim. Duhâ günün yükselmesiyse, tam tersi bir zamanda ve haldeyim. Son kez göz kırparken güneş dünyaya, yemin edilen sakin gecenin eteğindeyim. 

Aslında bir duhâ vaktinde yazacaktım sana bu nâmeyi lâkin insan vaktin içindeyken, yaşarken; sıkılır, üzülür yahut sevinir, coşarken yazamıyor. Uzaktan daha iyi görünüyor resim, daha bariz hale geliyor hatalar, kusurlar. Koklarken derilmiyor gülden demetler. Dikenler canını yakarken, kana bularken elini, methiye düzülmüyor sevgiliye. Kaçan ve kovalayan iki gerçeklik, yaşamak ve yazmak. Çok denedim. O saat bir fanusa hapsedip de solunan duyguları, bir an sonra kapağını açıp aynı nefesi çekmeyi beklemek boşuna. O soluk bir defa benden çıktı ve bozuldu, değişti, dönüştü.

O yüzden kuşluktaki duyguları, en erken zevalde dermeli dedim, oturdum kuşluktan devşirdiklerimi ikindide paylaşmaya.

İnsan ümitvâr oluyor bir defa. Her şeylerin üstesinden gelirim, herkesleri yenebilirim zannediyor. Hayat bir mücadele alanı ya. Muharebe değil ama. Tatlı sert olmayı gerektiren, bazen iyilerle bile cebelleşmeyi zaruri kılan bir yer. Bazen dedim, belki de hata ettim, her zaman böyle. Sonu iyi biten masallardaki ‘Veee sonsuza dek mutlu yaşadılar.’ cümlesi yaşamın hiçbir karesine uymuyor. Kavuşmalar, ayrılıklara; uyuşmalar, çatışmalara gebe. Bazen bilmeden en yakını yakıyor insanın canını, kasıt yok. İşte kuşluk vakti, geceden başlayan bu en anlaşılmaz kavganın (insanın, canı bildiğinden yanan canını, nasıl muhafaza edeceğini öğrenme sürecinin) iyi biteceğine, kalplerin eski haline döneceğine, sulha ve sükûna ereceğine, yarın başka bir tartışmayla alevlenen fikrî ayrılıkların, bambaşka bir duhâ vaktinde çözüleceğine iman vakti. Latif muamele edeceğine Lutuf Sahibinin, inanma anı. Gençlik, enerji, yeniden ama yeniden diriliş, koşturma, iyilikle güzellikle gönülleri fethetme zamanı. O zamana taşıyan bir kutlu köprü.

Ümit ettiğini gerçekleştirmek için aksiyoner hissediyor insan o vakitte. Hatalardan ders çıkaracak kocaman bir dün, ömrün ilmeklerini hayırlı işlerle dokuyacak taze bir gün var önünde. Yarın mı? O muhtemel, o kader. Ama bugün yanı başında. ‘Haydi beni salih amellerle donat.’ diye teşvik eden eşiyse, kuşluk güneşi…O saat güneş: Yakmadan ısıtan, öğlendeki kavuruculuğundan özür dilercesine bağrında hep serinletici rüzgarları saklayan ateş.

            ‘Yalnız değilsin, kırgın değil’ ayetini kulağına üfleyen meleğin sesi daha gür kuşlukta. Öyleyse ne gam. Yetim de gelsen dünyaya, yoksul da olsan, yolun şaşsa, gözün gönlün taşsa bu duruma, geçmişi hatırlayıp kuvvet bulabilir, yolun sonunu ışıl ışıl görebilirsin. Güneş battıysa doğar. Hava kışa döndüyse yazdan önce bahar var.

Varlık delili vakte bak ve daralma, darılma. Darıltma, kimseciklerin gönlünü kırma. Rabbin rahmetinin yeryüzü temsilcisi annenin öksüzünü; kudretin, kanat germenin  sembolü babanın yetimini ezme. Bir anda veren, bir anda alabilenin, üzerindeki nimetlerini an ve anlat.

“Nihayet insan olgunluk çağına ulaşıp kırk yaşına geldiğinde der ki: Ey Rabbim! Bana ve ana babama ihsan ettiğin nimetlerine şükretmemi ve senin hoşnut olacağın salih amel işlememi ilham et. Benim neslimden gelenleri de salih kimseler kıl. Doğrusu ben tevbe edip Sana yöneldim. Ben gerçekten müslümanlardanım.” (46, Ahkaf, 15)

İşte böyle yarenim. Geceden sonra, zevalden önce hissettiklerim.  Bir başka mektupta ‘ayıpları, kusurları, olmuş ve olacakları örten, arkasındaki kuşluğun sürprizini bozmamaya çalışır, onu da saklarken, yüzünü zifiri karanlığa gömen gece’ye yeminin hikmetini sorarım sana. Yani  bu defa bir kuşluk vakti alırım kalemi elime.

Rabbim. Daralma anlarımda elimden tut ne olur. Daha fazla hissettir sevgini, merhametini. Bir an bile şüphelenmeyeyim beni bırakmadığından. Bana darılmadığından. Duhâ suresini sık okuyayım ama şükür secdemde olsun bu kıraat…

Lütfet…

Yârenim, ‘el-Latîf’e ol emanet.   

Yazar: 

Yeni yorum ekle

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.