Yeni yorum ekle

Âl-i İmrân Sûresi

1.Yerde ve gökte hiçbir şey kesinlikle Allah'a gizli kalmaz.

Âl-i İmrân 3/5

 

2. Onlar şöyle derler: Rabbimiz! Bizi doğruya ilettikten sonra kalplerimizi inkâra meylettirme, Bize yüce katından bir rahmet bağışla. Çünkü istediklerimizi bize bağışlayan yalnız Sensin. Rabbimiz! Şüphesiz Sen, bütün insanları, gelişinde kuşku olmayan bir günde bir araya getireceksin! Allah, verdiği sözden kesinlikle caymaz.

Âl-i İmrân 3/8-9

 

3. Şüphesiz kâfirleri, ne malları ne de evlatları Allah'ın azabından hiç bir şekilde kurtaramayacaktır. Onlar cehennemin yakıtıdırlar.

Âl-i İmrân 3/10

 

4. İnkâr edenlere de ki: “Sizler yakında mağlup edilecek ve topluca cehenneme sürüleceksiniz. Orası kalınacak ne kötü bir yerdir!

Âl-i İmrân 3/12

 

5. Kadınlara, oğullara, altın ve gümüşten meydana gelen hazineler dolusu servete, özenle yetiştirilen atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere olan aşırı sevgi insanlara cazip gösterildi. Bunlar, dünya hayatının geçici zevkleridir. Asıl varılacak güzel yer Allah katındadır.

Âl-i İmrân 3/14.

  

6. O takva sahipleri ki, Rabbimiz! Şüphesiz Sana inandık, Sen de bizim günahlarımızı bağışla, bizi ateşin azabından koru, derler. Bunlar, sabreden, söz ve davranışlarında dürüst olan, Allah'ın emirlerine itaat eden, gereken yerlere infakta bulunan ve seher vakitlerinde Allah'tan affedilmelerini isteyenlerdir.

Âl-i İmrân 3/16-17

  

7. Şüphesiz Allah katında tek din İslam'dır. Ehl-i kitap ise, kendilerine, İslam’ın ve peygamberin hak olduğuna dair bilgi geldikten sonra, aralarında kıskançlık yüzünden ihtilafa düştüler. Allah'ın ayetlerini kim inkar ederse şunu bilsin ki, Allah hesabı çok çabuk bitirendir.

Âl-i İmrân 3/19

  

8. De ki: Mülk ve saltanatın sahibi Allah’ım, Sen saltanatı dilediğine verir, dilediğinden çekip alırsın. Dilediğini yüceltip aziz, dilediğini alçaltıp zelil edersin. Hayır yalnız Senin elindedir. Şüphesiz Sen her şeye kâdirsin. Geceyi gündüze, gündüzü geceye katarsın, Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine hesapsız rızık verirsin.

Âl-i İmrân 3/26-27

 

9. Mü'minler, mü'minleri bırakıp da kafirleri dost ve yardımcı edinmesinler! Kim böyle yaparsa, Allah ile hiçbir ilgisi kalmaz. Ancak onlardan gelecek bir zarardan korkarsanız onlara dostluk gösterebilirsiniz. Ama yine de Allah, Kendi azabından sakındırmaktadır. Sonunda dönüş yalnız Allah'adır.

Âl-i İmrân 3/28

 

10. Kıyamet gününde herkes dünyada iken yaptığı iyiliği ve kötülüğü karşısında hazır bulacak; ama yaptığı kötülüklerin kendisinden çok uzaklarda bulunmasını isteyecek. Allah sizi azabından sakındırıyor. Çünkü Allah kullarına çok şefkatlidir.

Âl-i İmrân 3/30

 

11.  De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, engin merhamet sahibidir.

Âl-i İmrân 3/31

 

12. Rabbim, Kendi lütfundan bana tertemiz bir evlât bağışla. Şüphesiz istekleri duyan ve karşılığını veren Sensin.

Âl-i İmrân 3/38

 

13. De ki: "Ey Ehli kitap! Gelin aramızdaki ortak olan sözde buluşalım: Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım: Allah'ı bırakıp da birbirimizi rab edinmeyelim. Eğer bunu da kabul etmezlerse, onlara: "Şahid olun ki, bizler Allah'ın emirlerine teslim olmuş Müslümanlarız" deyin

.Âl-i İmrân 3/64

 

14. Hayır! Ama kim verdiği sözde durur, Allah'tan korkarak emanete riâyet ederse, Allah da takvâ sahiplerini sever.

Âl-i İmrân 3/76

  

15. Allah'a verdikleri sözleri ve ettikleri yeminleri önemsiz bir dünya menfaati karşılığında değiştirenler yok mu, işte onların âhirette hiçbir nasipleri yoktur; Allah kıyamet gününde onlarla konuşmayacak, onların yüzlerine bakmayacak, onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için elem verici bir azap vardır.

Âl-i İmrân 3/77

 

16. Yoksa onlar Allah'ın dininden başka din mi arıyorlar? Halbuki göklerde ve yerde olanların hepsi ister istemez Allah'a boyun eğip teslim olmuşlardır; ve sonunda hepsi O'na döndürüleceklerdir.

Âl-i İmrân Sûresi 3/83

 

17. Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, aradığı din ondan asla kabul edilmeyecektir; ve o, âhirette de mahvolup gideceklerden olacaktır.

Âl-i İmrân Sûresi 3/85

 

18. Sevdiğiniz şeylerden başkaları için harcamadıkça gerçek iyiliğe ulaşamazsınız. Şüphesiz Allah harcadığınız her şeyi bilir.

Âl-i İmrân 3/92

 

19. Şüphesiz yeryüzünde insanlar için yapılan ilk mâbed, âlemlere bir  bereket ve hidâyet kaynağı olan Mekke'deki Kâbe'dir. Orada apaçık deliller ve İbrâhim'in makamı vardır. Oraya giren güven içinde olur. Bundan dolayı hacca gitmeye gücü yeten insanlara Beytullah'ı haccetmek Allah'ın bir emridir. Kim Allah'ın emrini inkar ederse şunu bilsin ki, Allah'ın kimseye ihtiyacı yoktur.

Âl-i İmrân 3/96-97

 

20. Ey iman edenler! Allah'ın emir ve yasaklarına gereği gibi saygılı ve duyarlı olun ve yalnız Müslüman olarak can verin.

Âl-i İmrân 3/102

 

21. Ey Mü'minler! Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı  sarılın, ayrılığa düşmeyin. Allah'ın üzerinizdeki şu nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman idiniz de, Allah kalplerinizi kaynaştırdı; O'nun ihsanı sayesinde kardeş oldunuz. Cehennem çukurunun tam kenarında idiniz; Allah sizi oradan kurtardı. Doğru yolu bulasınız diye Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor.

Âl-i İmrân 3/103

 

22. Müslümanlar! İçinizden hayra çağıran, iyiliği teşvik edip, kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erecekler onlardır.

Âl-i İmrân 3/104

 

23. Siz, insanların iyiliği için yeryüzüne çıkarılan en hayırlı ümmetsiniz: Çünkü iyiliği teşvik eder; kötülükten sakındırır ve Allah'a inanırsınız. Ehl-i kitap da iman etseydi onlar için hayırlı olurdu. İçlerinde inananlar varsa da, onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.

Âl-i İmrân 3/110

 

24. Onlar Allah'a ve âhiret gününe inanır, iyiliği teşvik eder, kötülükten sakındırır, hayırda yarışırlar. İşte onlar iyi ve hayırlı kullardandır. Onların işlediği hiçbir hayır karşılıksız kalmayacaktır. Çünkü Allah takvâ sahiplerini pek iyi bilir.

Âl-i İmrân 3/114-115

 

25. Ey Mü'minler! Sizden olmayanları sakın, dost ve sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar, size ellerinden gelen fenalığı yapmaktan çekinmezler. Sizin sıkıntıya düşmenizi isterler, size olan kin ve nefretleri ağızlarından taşmaktadır; kalplerinde gizlemiş oldukları düşmanlık ise daha korkunçtur. Aklınızı kullanırsanız, işte size âyetlerimizi tek tek açıklamış bulunuyoruz.

Âl-i İmrân 3/118

 

26. Size bir iyilik gelse bu onları üzer; başınıza bir kötülük gelince de buna sevinirler. Ama siz sabreder, Allah'tan korkar ve O'na kulluğa devam ederseniz onların hileleri size asla zarar vermeyecektir. Şüphesiz Allah onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmaktadır.

Âl-i İmrân 3/120

 

27. Siz düşmana göre çok zayıf bir durumda iken şüphesiz Allah, size Bedir Savaşında zafer verdi. O halde Allah'a karşı gelmekten sakının ki, şükretmiş olasınız.

Âl-i İmrân 3/123

 

28. Rabbinizden erişecek bir bağışlanmayı ve öyle bir cenneti kazanmak için yarışın ki onun genişliği gökler ve yer kadar olup, takva sahipleri için hazırlanmıştır. O takva sahipleri, bollukta da darlıkta da Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yenerler ve insanların kusurlarını affederler. Allah da böyle güzel davrananları sever. Yine o takva sahipleri, çirkin bir iş yaptıkları veya günah işleyerek kendilerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp, O'ndan günahlarının affını isterler. Zaten günahları Allah'tan başka da kim affedebilir ki? Onlar, işledikleri günahlarda bile bile ısrar etmezler.  Onların mükâfâtı, Rableri tarafından bağışlanma ve içinde ırmaklar akan cennetlerdir. Onlar orada ebedî kalırlar. Böyle davrananların mükâfâtı ne güzeldir!

Âl-i İmrân 3/133-136

 

29. Gevşemeyin ve üzülmeyin! Eğer mü'minseniz en üstün sizsiniz.

Âl-i İmrân 3/139

 

30. Yoksa siz, aranızdan cihad edenleri ve davası uğrunda sabredip direnenleri Allah ortaya çıkarmadan, Cennet'e gireceğinizi mi zannettiniz?

Âl-i İmrân 3/142

 

31. Muhammed yalnızca bir peygamberdir. Ondan önce de pek çok peygamber gelip geçmiştir. Şâyet o ölür  veya öldürülürse eski dininize geri mi döneceksiniz? Kim İslâm'ı bırakıp eski dinine dönerse Allah'a hiçbir zarar veremez. Allah ise şükredenlerin mükâfatını verecektir.

Âl-i İmrân 3/144

 

32. Nice peygamberlerle birlikte pek çok Allah dostu savaştı. Onlar, Allah yolunda başlarına gelen sıkıntılardan dolayı yılmadılar, gevşemediler, düşmana boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever. Söyledikleri sadece şuydu: "Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve işlerimizdeki aşırılıkları bağışla. Savaşta ayaklarımızı kaydırma. Kafirlere karşı bize zafer nasip et.

Âl-i İmrân 3/146-147

 

33. Sizin dostunuz ve yardımcınız yalnız Allah'tır. O, yardım edenlerin en hayırlısıdır.

Âl-i İmrân 3/150

 

34. And olsun, Allah yolunda öldürülseniz veya ölseniz de hiç şüphesiz Allah tarafından günahlarınızın  bağışlanması ve O'nun size olan rahmeti, kafirlerin topladıkları dünya malından çok daha hayırlıdır.

Âl-i İmrân 3/157 

 

35. Allah'ın, senin kalbine koyduğu rahmet sayesinde onlara yumuşak davrandın. Şayet kaba, katı kalpli olsaydın, insanlar etrafından dağılıp giderlerdi. O halde onları affet, Allah'ın onları bağışlamasını dile. Karara bağlanacak işlerde onlara danış. Kesin kararını verince de yalnız Allah'a tevekkül et. Çünkü Allah Kendisine tevekkül edenleri sever.

Âl-i İmrân 3/159

 

36. Allah size yardım ederse hiçbir kuvvet sizi yenemez. Ama sizi yardımsız bırakırsa O'ndan başka sizi kim kurtarabilir? O halde inananlar yalnız Allah'a tevekkül etsinler.

Âl-i İmrân 3/160

  

37. Şüphesiz Allah mü'minlere büyük bir lütufta bulundu: Zira daha önce apaçık bir sapkınlık içindeyken, onlara ayetlerini okuyan, onları günahlarından temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten kendi içlerinden bir peygamber gönderdi.

Âl-i İmrân 3/164

 

38.  Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü zannetme! Aksine onlar diridirler; Rableri yanında rızıklanmaktadırlar. O şehitler, Rablerinin kendilerine bağışladığı nimetlerin mutluluğunu duyarlar, henüz kendilerine katılmamış mücahid kardeşleri adına da "Onlara hiç bir korku yok, onlar üzülmeyeceklerdir" diye sevinirler.

Âl-i İmrân 3/169-170

 

39. Bazıları onlara: “Düşmanlar sizinle savaşmak için ordular topladı, onlardan korkun" demişti de, ancak bu onların imanını artırmış ve şöyle demişlerdi: "Allah bize yeter; O, ne güzel vekildir."

Âl-i İmrân 3/173

  

40. Şeytan içinize kendi dostlarının korkusunu yerleştirmeye çalışıyor. Siz onlardan korkmayın, eğer gerçekten mü'min iseniz Benden korkun.

Âl-i İmrân 3/175

 

41. Allah'ın kendilerine ihsan ettiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun kendileri hakkında hayırlı olduğunu sanmasınlar! Aksine bu onlar için çok  kötüdür. Çünkü o cimrilik ettikleri şeyler kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Kaldı ki, göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah yaptığınız her şeyi çok iyi bilmektedir.

Âl-i İmrân 3/180

  

42. Her nefis ölümü tadacaktır. Kıyamet gününde yaptıklarınızın  karşılığı size eksiksiz verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılır da cennete konursa, o şüphesiz kurtuluşa ermiş demektir. Zaten bu dünya hayatı aldatıcı zevkten başka bir şey değildir.

Âl-i İmrân 3/185

  

43. Allah'a andolsun ki, mallarınız ve canlarınızla birtakım imtihanlardan geçeceksiniz ve yine şüphesiz, sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve müşriklerden sizi incitici pek çok şey duyacaksınız. Eğer sabreder ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız, elbette bu davranış, azimli ve kararlı olunması gereken konulardandır. 

Âl-i İmrân 3/186

  

44. Sakın yaptıkları çirkin davranışlarla sevinen, yapmadıklarıyla da övülmek isteyenlerin azaptan kurtulacaklarını zannetme! Onlar için elem verici bir azap vardır.

Âl-i İmrân 3 /188

  

45. Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbirini takip edişinde akıl sahipleri için bir çok deliller vardır. O akıl sahipleri ayakta iken, otururken ve yatarken daima Allah'ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler ve derler ki: "Rabbimiz! Sen bunları boş yere yaratmadın. Sen hikmetsiz bir şey yaratmaktan uzaksın. Bizi Cehennem azabından koru! Rabbimiz! Sen kimi cehenneme sokarsan onu rezil edersin. Zalimlerin ise hiçbir yardımcısı olmayacaktır. "Rabbimiz! Doğrusu biz, 'Rabbinize iman edin!' diyerek imana çağıran peygamberi duyduk, derhal iman ettik. Rabbimiz! Büyük günahlarımızı bağışla, küçük günahlarımızı ört. Bize iyilerin ölümünü nasip et. Rabbimiz! Elçilerin vasıtasıyla vadettiğin mükâfâtları bize ver; kıyamet gününde bizi rezil etme. Çünkü Sen asla sözünden caymazsın.

Âl-i İmrân 3/190-194

  

46. Bunun üzerine Rableri de onların dualarına şöyle karşılık verdi: "Erkek olsun kadın olsun, sizden çalışan hiçbir kimsenin emeğini boşa çıkarmayacağım. Zira siz birbirinizi tamamlayan parçalarsınız. Hicret edenler, vatanlarından çıkarılanlar, Benim yolumda ezâ-cefâ görenler, hakarete uğrayanlar, savaşıp şehit olanların da günahlarını mutlaka affedeceğim ve onları Allah katından bir mükâfât olmak üzere içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Zaten güzel mükâfât da ancak Allah katındadır.

Âl-i İmrân 3/195

 

47. Mü'minler! Sabırlı olun; sabırda düşmanlarınızı geride bırakın. Daima savaşa hazır olun. Allah'a karşı gelmekten sakının ki, böylece ebedi kurtuluşa eresiniz.

Âl-i İmrân 3/200

 

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.