Yeni yorum ekle

Sen Olamadım!

Özlem YAZGU -

Sene miladi 610! Ve sen kırk yaşındasın!

Kimsesiz kalmışsın ama kimsesizlerin kimsesini bulma çabasındasın…

Kırk yıllık hasret bugün burcu burcu vuslat kokmakta…

Hira’ nın bağrında ağlamaktasın.

Cebrail geliyor; gözyaşlarını kanatlarıyla silmek için

Emrini getiriyor Rabbinin!

“Oku! Ya Muhammed!

Yaratan Rabbinin adıyla oku!”

 

“Ben okuma bilmem!” dediğinde kemiklerini kırarcasına sıkıyor Cebrail! Vahiy kemiklerine kadar işliyor. Ve Sen okuyana kadar bu böyle devam ediyor!…Ya Rasulallah! Biliyormusun vahiyle ilk karşılaştığım anda benim kemiklerimi de böyle sıktılar. Artık sana emirler ve yasaklar var kulum ,”Oku!” dendiğinde; nefsi arzularım, kemiklerimi sıkarcasına beni beni kucakladılar Sorumluluk ağır geldi omuzlarıma… Ümmi değildim, ama okuyamadım. Ne yazık kiben,Sen olmadım!

“Ey Habibim! Vahyi tüm vicdanlara duyur!”dedi Allah! Yılmadan, usanmadan anlattın. Kimi zaman yalancı dediler sana kimi zaman ipekten kalbini kırdılar… Sen hiç vazgeçmedin, çöle dönen yüreklere su serpmeye devam ettin.”Emaneti” bize teslim edip gittin. Tebliğ zor geldi nefsime… İnsanların alay etmelerinden korktum. Hakk’ı anlatmaktan içten içe utanç duydum! Rabbimi inkar edenler karşısında, Sen gibi duramadım! Ne yazık ki ben Sen olamadım!

Cehalet saraylarının kralları, Seni yolundan çevirmek için;”Ya Muhammed! Ne istersen verelim, Seni başımıza tac edelim!”dediler.”Güneşi sağ elime, ayı sol elime verseniz, yine de davamdan vazgeçmem!”dedin. Bugünün Ebu Cehilleri karşıma geçip;”Dininden biraz ödün ver. Sana ünvan, para verelim!”dediler. Birazcık tavizden zarar gelmez sandım, aldandım! Cahiller karşısında Sen gibi duramadım! Ne yazık ki ben Sen olamadım!

Sen, yoluna taşlar, dikenler serpen; secdeni deve işkembesiyle kirletmek isteyen kâfirlere tek kötü kelamda bulunmadın. Hidayete ermeleri için, Rabbine gözyaşlarıyla yalvardın… Ben, Müslüman kardeşlerime bile çoğu zaman tahammül edemeyip; nice gönüller kırdım. Üzerine sağanak sağanak beddualar yağdırdım… Sen bir kâfiri bile incitmezken, ben din kardeşimi ağlattım! Ne yazık ki ben, Sen olamadım!

Uhud’ da Vahşi şehit edince amcanı… Yüreğine kar düştü, günlerce ağladın. Sonra iman etti Vahşi, yanına gelmek için izin istedi. Sadece ,”Seni görünce ”Amcam”  hatrıma geliyor, üzülüyorum. Gözüme fazla görünme.”dedin; kin tutmadın. Ben, bir avuç toprak parçası din kardeşimin canına kıydım! Bir damla suda fırtınalar kopardım! Sen gibi ağlayamadım hep ağlattım! Ne yazık ki ben, Sen olamadım!

Dünya nimetleri senin yanında bir anlam ifade etmezdi… Kimi zaman açlıktan karnına taş bağlardın! Günlerce oruç tutar, iftar edecek bir parça lokma bulamazdın! Kapına biri el açıp geldi mi, avucuna bir hurmada olsa, mutlaka bir şey koyar; elindekini hep paylaşırdın. Ben kapıma gelenlere ya kapıyı açmadım ya da “Allah versin!” deyip başka kapıya yolladım! Fakirlere Sen gibi yüreğimi açamadım! Ne yazık ki ben, Sen olamadım!

Bir başkaydı namazların… Ayakların şişinceye kadar kıyamda durur, rukûların ardından secdelere kapanırdın! Geceleri, teheccütlerde Rabbinle buluşur; mübarek avuçlarını semaya açıp, yalvarırdın…  Ben ya hiç kılmadım ya da kılar gibi yaptım. Seher vakitleri Rabbimin huzurundan daha kıymetli geldi sıcak yatağım; hiç kalkamadım! Sen şükreden bir kul olma çabasındayken, ben hailimden yakındım! Sen affettin, biz suçladık! Sen sabrettin, biz hep kaçtık! Sen hep şükrettin biz bir türlü dünyaya kanmadık! Sen “ümmeti” diye yalvardın, biz “nefsi” diye haykırdık!

Sen Ey Cân! Gönüllerimizi vahyin nuruyla fethettin, biz ise hep esir kaldık!

Ne olur gel Sultanım! Gel de kurtar bizi bu karanlık dünya zindanlarından…

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.