Yeni yorum ekle

Hz. Ebû Bekir’in Kasîdesi

-Murat KAYA-

Hz. Ebû Bekir (r.a), yaşadığı dönemde, okuma yazma bilen ender şahsiyetlerden biriydi. Allah Rasûlü (s.a.s) Efendimiz’in vahiy kâtiplerinden idi. Hatta câhiliye döneminde sıbyân muallimi olduğu rivâyet edilir.

Meşhur edip ve hatiplerin sözlerini gençliğinden beri dikkatle dinler, okur, bir çoğunu ezberler, bunları sık sık tekrar eder ve ezberindeki şiirleri çok güzel bir şekilde okurdu.

Kuss b. Sâide’nin, nübüvvetten evvel Ukâz Panayırı’nda yaptığı meşhur hitâbesini, Hz. Muhammed (a.s) ile birlikte dinlemiş ve bundan sonra bir peygamberin gelmesini beklemeye başlamıştı. Daha sonra Kuss b. Sâide’nin kabîlesi, Allâh’ın Rasûlü’ne îmân etmek üzere geldiklerinde, Rasûlullâh (s.a.s): 

- “Kuss bin Sâide’nin, Ukâz Panayırı’nda deve üzerinde: «Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur, olacak olur!» diyerek hutbe okuduğu hiç hatırımdan çıkmaz. Bu hutbeyi okuyabilecek kimse var mı?” buyurdular.

Heyet, o hutbeyi kabîlelerinden hemen herkesin okuyabileceğini söyledi. Âlemlerin Fahr-i Ebedîsi buna çok sevindi. Orada bulunan Hz. Ebû Bekir (r.a) da:

-“Yâ Rasûlallâh, o gün ben de oradaydım, söylediklerinin hepsi ezberimdedir” dedi ve o meşhur hutbe ile bazı şiirlerini okudu. (Bkz. İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, 235, 238; İbn Seyyid, Uyûnü’l-eser, I, 147-148)

Hz. Ebû Bekir (r.a), güzel konuşurdu ve edebî yönü kuvvetli bir şahsiyetti. En fasih konuşan ve en iyi hitabette bulunan sahâbîlerden biriydi. Hz. Ali (r.anh) ile birlikte ashâbın en iyi hatîbi sayılırdı. Bazı Arap şiirlerini ezberler, atasözlerini rivâyet ederdi. Özlü ve muhtevâsı yüksek konuşmalar yapardı. Bir kitap hâline getirilen vecîze vasfındaki sözleri, muhtelif kimseler tarafından şerhedilmiştir.

Edebî yönü kuvvetli olan Hz. Ebû Bekir, edebî kıymeti yüksek sözlerle böyle olmayanları birbirinden çok iyi ayırırdı. Bu sebeple peygamberlik iddiasında bulunan sahtekârların sözlerini duyar duymaz hemen tepki göstermiş, edebî kişiliği ile onların saçmalığını anlayıp reddetmişti. Meselâ Müseyleme’nin sözlerinden birkaç cümle duyunca öfkelenmiş ve: “Yazıklar olsun size! Biliniz ki bu sözler ne ciddiye alınacak bir düşmandan, ne de aklı başında bir kimseden sâdır olmuştur” demişti.

Hz. Ebû Bekir’in şâir olduğunu ileri sürenler de vardır. Hattâ onun sözlerinden bir divan bile derlenmiştir. Lâkin Hz. Ebû Bekir (r.anh) çok şiir inşâd eden meşhur bir şâir değildi. Yaşadığı toplumun durumu îcâbı bazı şiirler yazmışsa da daha çok güzel söz ve şiirleri yeri geldiğince nakletmeyi tercih etmiştir.

Hz. Ebû Bekir (r.anh)’ın bir kasidesi oldukça şöhret kazanmış ve Osmanlı medreselerinde talebelere okutulmuştur. Bugün de Arap âleminde hâla okunup nakledilmektedir:

Kasîde

Yâ İlâhî! Azığı az olan şu garibe lutfunla bol bol ihsanda bulun.

Ey Celîl olan Allah’ım, iflas etmiş olan bu kulun kapına sıdk ile gelmiştir.

Onun günahı çok büyük bir günahtır, Sen o büyük günahı mağfiret eyle.

O, garip bir şahıstır, günahkârdır, zelil bir kuldur.

Ondan; isyan, unutma, hata üstüne hata sâdır olmaktadır,

Sen’den ise, bol bol verdikten sonra bir de ihsan ve ikrâm zuhûr eder.

O der ki: Yâ Rabbî! Günahlarım kumlar gibi sayısızdır.

Bütün günahlarımı affeyle, hatalarımı güzel bir şekilde gizle, görmezden geliver.

Yâ İlâhî! Benim hâlim ne olacak, hayırlı bir amelim yok?!

Kötü amellerim pek çok, tâat ve ibadet azığım ise azın azı.

Bütün dertlerden kurtararak bana âfiyet ver, her türlü ihtiyacımı gider.

Benim hasta bir kalbim var, Sen ise hastalara şifâ verensin.

Yâ Rabbî! Benim hakkımda ateşe: “Serin ve selâmet ol!” de.

Hz. Halîl hakkında: “Ey ateş, serin ve selâmet ol, dedik” buyurduğun gibi.

Sen Şâfî (Şifâ veren)’sin, Sen Kâfî’sin bütün mühim işlerde.

Sen benim Rabbim’sin, Sen her hususta bana yetersin, Sen benim için ne güzel bir Vekîl’sin.

Ey Rabbim, ihsân hazînelerinden bana bol bol ikramda bulun, zira Sen çokça veren ve nihayetsiz kerem sahibisin,

Kalbimden geçenleri ihsân eyle, bana en güzel şekilde hayır yollarını göster.

Cennetine koyarak bizlere büyük bir saltanat ver ve böylece bütün korktuğumuz şeylerden bizi kurtar,

Ey Rabbimiz, Sen kâdî (hâkim), münâdî de Cebrâîl olduğu gün.

Nerede Mûsâ, nerede Îsâ, nerede Yahyâ, nerede Nûh?

Sen ey Sıddîk, isyankâr âsî! Celîl olan Mevlâ’ya tevbe et ve bütün varlığınla O’na yönel.

Kaynak: altinoluk.com.tr

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.