Yeni yorum ekle

Hz Peygamber(sas)’in Yanında Olanlar

(Vahyin Başlangıcında)

Vahiy gelmiş ve Hz. Peygamber, örtüsüne bürünmüştü. Olayın dehşetinden biraz sıyrıldığında yanında Hz. Hatice’yi buldu. Hz. Hatice merakla anlatacaklarını bekliyordu. İman etmek için adeta sabırsızlanıyordu. Bâkîden fâniye kaçmak ne mümkün? Ama eğer sığınılacak bir yer varsa dünyada, o da “ev” dir. “Aile”dir. Öyle olmalıdır.

Eve gelen Allah elçisi, evdeki Tâhire ve söylenen söz vahiy ise o ev artık Beytullah’ın bir parçası olacaktır. Çocuklar besmeleyle kucağa alınacak,  akîkaları Allah adına kesilip, yetime, yoksula, komşuya ve yakın akrabaya dağıtılacaktır. Hz. Peygamber’in de çocukları vardı. Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm ve Fâtıma.  Kâsım henüz dünyayı tanıyamadan ebedi âleme göç etmişti. Her biri edep nişanesi olan bu kızlar, babalarının içinde bulunduğu durumu yakinen görüyorlardı. Onlar, dolunay çıkınca parlaklığı görünmeyen yıldızlardı. Vahyin her aşamasındaki lezzet ve sıkıntıya şahit olan nefesler… Cahiliye toplumunda kız olmak, hele peygamber kızı olmak… İlk iman edenlerden oldukları halde –zaten varlar diye- adları anılmayanlardı onlar.

Vahyin dokunduğu bu evde yapılacak ilk iş abdest almak ve namaz kılmaktı. Öyle oldu. Rasûlullah ve Hz. Hatice namaz kılıyordu. Fakat onları izleyen bir çift göz vardı. Bu gözlerin sahibi Hz. Muhammed’i küçüklüğünden beri himaye eden Ebû Tâlib’in oğlu Ali’ydi. Ali henüz 10 yaşlarında bir çocuktu. Ancak pek çok büyükte bulunmayan bir basirete sahipti ve iman etmek için büyümeyi beklemeye ya da ebeveynine danışmaya ihtiyacı yoktu. Böylece safa katıldı. (Allah yüzünü nurlandırsın. Kerremallahu vecheh) 

Saf olur da Ebû Bekir arkada kalır mı? Yolculuktan yeni dönmüştü. Üzerindeki tozları silkelememişti daha. Arkadaşının durumunu haber verdiler. Hiç tereddüt etmedi. Ve bir daha O’nunla ilgili bir haber verdiklerinde cevabı gayet basit olacaktı: “O söylüyorsa doğrudur.” Gerektiğinde önde gerektiğinde arkada durmasını bilen dost. Demeden diyeceğini hissediveren yaren. Mağaradaki iki kişiden biri o. Yol arkadaşı. Sırdaşı.

Sırları duyacak bir kulak daha var Peygamber hânesinde.  Hani Hakîm b. Hizam pek çok köle satın almış ve halasına istediğini seçmesini söylemişti. Halası Hatice, esmer tenli, gözleri pırıl pırıl bir çocuk seçmiş ve Efendisine hediye etmişti. Zeyd adındaki bu genç bir daha Hz. Muhammed’den ayrılmamıştı. Zeyd, O’nun nefes aldığı havayı koklamış, yemek yerken, gezerken, gülerken, Hira’ya çıkarken hep O’nu izlemişti. O’ndan daha temizini görmemişti. Babası geldiğinde dahi O’ndan ayrılamamıştı. En zor günlerinde yanında olmak istiyordu. O, Allah’ın sevdiği bir kul, Zeyd de O’nun sevdiği bir kul olmuştu.

Hz. Peygamber’in çok sevdiği biri daha vardı. Hani Ebû Tâlib’in çocuklarını misafir ederlerken Abbas’ın hanesine düşen. Hani Ali’den on yaş büyük olan. Cafer b. Ebî Tâlib, Rasulullah’ın hep yanında idi. Uzaktayken de yanında idi. Habeş ilinde yıllarca tebliğ yaparken, Mûte’de kolları kesilirken de onlar hep yakın idiler.

Gözler etrafta birini arıyor. Bu kişi gizli gizli etrafına bakınıyor ve anne-babasının kulağına bir şeyler fısıldıyor. Dâru’l-Erkam’ın haberlerini veriyor olmalı. O, Hz. Muhammed (sas)’in arkadaşı Ammar. Hani Hz. Hatice ile evliliklerinin nasıl gerçekleştiğini bilen. Babası Yasir ve annesi Sümeyye ilk şahitlerden.

17 yaşında bir şahit daha var. Ebû Bekir ve Zeyd’i rüyasında gören. Karanlık bir gecede dolunay doğmuş ve onlar önden gitmişler. Daha durur mu? Sa’d b. Ebi Vakkas o. İleride çok ok atacak.

Hâne ihmale gelmez. Hânedekileri unutmamalı. Ev berekettir. Ev vefadır. Evde el-Bereke adıyla maruf Ümmü Eymen yaşamaktadır. Hz. Peygamber’i küçüklüğünde yalnız bırakmayan bu hanımı O da büyüklüğünde yalnız bırakmayacaktır.

Allah’ın Habibi hanımlara hiç vefasızlık etmemiştir. O’nu nasıl bebekken emzirdi ise Halime, O da büyüdüğünde ona rahmet ve tevazu kanatlarını germiştir. Ailesi, çocukları ve torunları yıllar sonra dahi bu rahmetten nasipleneceklerdir.

Bir sütkardeş daha var. Çocukken, gençken hep birlikteler. Yaşıt sayılırlar. Ebû Süfyan b. Hâris, Muhammed’e peygamberlik gelip Rasulullah olunca O’ndan uzaklaştı önce. Kabullenemedi, iman etmedi, hatta daha ileri giderek düşmanlık besledi. Hz. Peygamber’e çok eziyet etti. Hâlbuki kalbindeki iman pırıltıları, ortaya çıkmak için Mekke Fethi’ni bekliyordu. İman ettikten sonra kendini affettirmek için çok uğraştı. Huneyn’de herkes dağıldığında Ebû Süfyan b. Hâris, kardeşi Muhammed (sas)’in yanındaydı.  

Diğer bir sütkardeş Ebû Seleme. Üstelik halaoğlu. İman yarışında ilklerden. İlk olmak ona çok yakışıyor. Hicret ilk ona nasib olacak.

Abdullah b. Cahş yine Hz. Peygamber’in halaoğullarından biri. Dâru’l-Erkam’a geçilmeden daha, kardeşleriyle birlikte iman için yarışıyor. Hicret ettiklerinde, Mekke bu yiğitleri kaçırdığına yanacak, evleri ise ıssızlıktan ağlayacak.

Din ırka has değil. Akrabaya has hiç değil. İman hangi gönülde neşe bulursa oraya yerleşir. Öyle olunca Farisî de iman eder, Habeşî de; Arabî de iman eder, Rumî de… Suheyb b. Sinan er-Rûmî, imana ilk koşanlardan. Uzak diyarlardan gelmiş. Köle düşmüş. Azad edilmiş. Üstelik kazanıp servet edinmiş. O, servetini Allah yolunda yağmacılara bırakıp Rasûl’e kavuşacak. O, kazandı. O’na koşanlar kazandı.

Onlar, vahiy yeryüzüne şeref verdiği anda O’nun yanında olanlar… Nice yanyana duranlar var ki yanındaki incinin değerini bilemezler. Aynı topraklara basma fırsatına sahip olup da yanında olamamak ne büyük ziyanlık! 

Yanında olmak; Allah Elçisi henüz örtüsüne bürülüyken “Allah Seni yalnız bırakmaz.” diyebilmektir. Yanında olmak, “O diyorsa doğrudur.” tasdikinde bulunmak; “Allah beni tek başıma yaratmışken ne diye tek başıma iman etmeyeyim.” basiretini gösterebilmektir.

Yanında olmak, diyar diyar uzakta dahi olunsa O’na olan şehâdetini krallara haykırabilmektir; O’nun ne kadar cömert olduğunu esen rüzgâra itiraf edebilmektir. Yanında olmak gözleri önünde şehid edilen anne babasına rağmen imandan geri dönmemektir.

Allah Teâla bize dünyada O’nu temaşa etmeyi nasib etmedi. Ama O’nun on dört asır sonraki şahitleriyiz elhamdülillah. Rabbim hak davası üzere yanında olmayı, cennette ise ehl-i beyti, güzide ashabı ve O’nunla Kevser Havzı başında buluşmayı cümlemize nasip etsin inşallah. Âmin. 

Yazar: 
Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.