Yeni yorum ekle

İbn-i Şihab ez-Zührî (124/741)

Hz. Peygamber(sas)’in hayatını bütün yönleriyle anlatan ilme “Siyer” diyoruz. Bu ilmin ortaya çıkması ve sistemleşmesiyle Siyer veya İslam Tarihi yazıcılığı başlamıştır. Saha çalışması yapan araştırmacılar bu ilmi; Başlangıç, Risaleler ve Cem Dönemi[2] olmak üzere sistematize etmişlerdir.  Bunlar içinde dikkati çeken “Cem Dönemi”dir. Bu dönemi anlamlı kılan İbn-i Şihab ez-Zührî’nin çalışmalarıdır. O, bu dönemde Siyer İlmi’nin alt yapısının oluşturulması, kaynak ve belgelerinin derlenmesinde önemli bir rol oynadı. Siyer İlmi’nin literatürünü sistemleştirdi.

Hayatı

Zührî, döneminin ekol isimlerindendir. Hadis[3] ve Fıkıh[4] ilimlerinde otorite, Siyer ilminde ise Medine ekolünün[5]kurucusu olarak tanınır. Tâbiûnun küçüklerindendir. Mekke’de doğmuştur. Kinane Kabilesi’ne mensuptur. Doğum tarihi ihtilaflıdır. Süheyl ez-Zekkâr[6] adındaki müellif, h. 51 yılında Medine’de doğduğunu ve sonra Hicaz ile Şam bölgeleri arasında yer alan “Eyle”[7]de oturduğunu söyler. Büyük dedesi Bedir ve Uhud’da Müslümanlara karşı, müşriklerin safında[8]; babası Müslim b. Abdullah ise, Emeviler’e karşı isyan eden Abdullah ibn-i Zübeyr’in yanında yer almıştır[9].

Zührî otuz yaşına kadar Medine’de oturmuştur. H. 80 yılında Dımeşk’e gitmiştir. Emevi halifelerinden Abdulmelik b. Mervan ve Hişam b. Abdulmelik’ten ilgi görmüştür. Kendisinin çok cömert olduğu söylenir. Bazı zamanlar aşırı borç yükü altına girmiş; devlet, borçlarının ödenmesinde kendisine yardımcı olmuştur. Vefat tarihi doğumu gibi ihtilaflıdır. H. 124 yılında vefat ettiği kanaati hâkimdir.[10]

 Tahsili

Hayatının ilk yılları fakirlik içinde geçmiştir. Bundan dolayı ailesinin bakımını üstlenmiş, ilim tahsiline gecikmeli başlamıştır. Kuvvetli bir hafızaya sahip ve çok kabiliyetliydi. Kur’an-ı Kerim’i, üç ayda ezberlediği nakledilir.[11] Bütün vaktini ilme ayırdı. Şiir ve Nesep ilmine meraklı idi.  Aynı zamanda da şairdi. Saha çalışmalarına yirmi yaşlarında başladı. İlmî oluşumunda Sâid b. el-Müseyyeb, Eban b. Osman, Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe ve Urve b. ez-Zübeyr’in[12] büyük katkıları olmuştur. Üzerinde tesirini gördüğü en önemli hocası “derya[13] olarak nitelendirdiği Urve b. ez-Zübeyr’dir. Hocalarından aldığı rivayetleri müzakere eder, akşam eve dönünce cariyesine anlatır ve yazıya geçirirdi. Kendisinden rivayet almaya gelenlerin ilmî seviyelerini ölçmek için onları imtihan ederdi.

 Hakkında Söylenenler

Yakın arkadaşlarından Ebû Zinad: “Ben ez-Zührî ile beraber dolaşırdım. Yanında kâğıt parçaları ve desteleri vardı. Bunlar için kendisine gülerdik; fakat o ne duyarsa yazardı.[14]öğrencisi Ma’mer b. Raşid“Onun bazen ayakkabı köselelerine yazdığını görürdük.”[15]eşi ise: “Allah’a yemin ederim ki, bu kitaplar benim için üç kumaya katlanmaktan daha zordur.”[16] şeklinde onunla ilgili intibalarını anlatmaktadırlar.

 Hadis İlmindeki Yeri

Ez-Zührî, Siyer ilmindeki marufluğu kadar Hadis ilminde de bilinen bir âlimdir. İlim tahsil etme yolunda büyük çaba sarf etmiştir. Hadis yazma konusundaki gayretleri ile ilgili birçok haber de gelmiştir. Cem döneminin önemli bir şahsiyeti olan Zührî, 2000-2100 arasında hadis rivayet etmiştir. Hocalık yaptığı ders meclisleri, yatsı namazının sonrası başlar, sabaha kadar devam ederdi. Derslerinden sonra öğrencilerinin şiir ve mesel okumalarını isterdi. Bir dua ile dersi bitirirdi. Onun hadisle ilgili çalışmaları için Leys: “İbn-i Şihab’dan daha çok toplayan, ondan daha çok ilmi olanı görmedim.” Süfyan: “Zührî, Medine halkının en âlimidir.” ve “Sünneti, ondan daha iyi bilen yoktur.” Ömer b. Abdülaziz ise: “Size İbni Şihab’ı öneririm. Geçmiş sünneti ondan daha iyi bilen biriyle karşılaşamazsınızO bir deryadır.[17] buyurmuşlardır.

Hadis yazımı konusunda yoğun bir çalışma göstermiştir. Ömer b. Abdülaziz döneminde resmî tedvin çalışmasında yer almıştır. İmam-ı Malik kendisini “İlmi ilk tedvin eden kişidir.” şeklinde takdim eder.

Hadis ve Siyer ilimlerinde rivayet yöntemi olarak aynı kaynakları kullanır. Kendisi, her iki ilim dalı açısından da önemli bir yeri haizdir.

 İlmî Dirayeti

Emevi halifeleri kendisine önemli meselelerde danışma ihtiyacı duymuşlardır. İlmî dirayeti, özellikle de fıkıh bilgisi hakkında övgü sayılan sözler söylenmesini sağlamıştır. Kendisine fıkhî bir mesele sorulunca Hz. Peygamber’in hayatından örneklerle cevap verirdi. Hatta bu sebeple Kadılık teklifi dahi yapıldığı bilinmektedir.

 Yetiştirdiği Öğrencileri

Zührî, başta İbn-i İshâk (151?/768) olmak üzere Musa b. Ukbe (141/758) ve Ma’mer b. Raşid (153/770)’in hocasıdır. Kendisine ulaşan rivayetleri bir araya toplamış, fakat bölümlere ayırmamıştır. Onun topladıklarını öğrencileri tasnif ve telif etmişledir. Malikî Mezhebi‘nin kurucusu Malik b. Enes de onun öğrencileri arasında yer alır. Medine’deki ders meclisinde bulunmuştur.

 Kaynakları

Zührî, çalışmalarında sahabenin küçüklerinden kendi döneminde hayatta olanlardan az da olsa hadis almıştır. Bunların başında Enes b. Malik gelir. Hz. Peygamber’in hanımları ve Ebû Hureyre’den rivayette bulunan Ebû Bekr b. Abdirrahman, Ubeydullah b. Abdullah gibi râvîler yanında, İbn-i Ömer ve diğer taraftan Cabir b. Abdullah hadis aldığı kimselerdir. Kaynakları noktasından bakılınca birçok râvînin onun listesinde yer aldığı görülür. Siyer ilmi açısından ise Urve b. Zubeyr (94/713) ile Eban b. Osman (105/723) en çok dikkat çekenlerdendir. Özellikle de hocası Urve’nin mektuplarını kullanmıştır.

 Râvîleri

İçlerinde Ömer b. Abdülaziz ve Ebû Hanife’nin de bulunduğu birçok ehl-i ilim, Zührî’den rivayetler almışlardır. Zührî’nin râvîleri içinde siyerle ilgili olanlarını, doğrudan veya başka kanallar aracılığıyla birçok tarihçi nakletmiştir. En önemlilerinden Ma’mer b. Raşid ve Musa b. Ukbe başta gelir. Her iki tarihçi eserlerini ona dayandırarak yazmışlardır. Konu üzerinde çalışma yapan Süheyl ez-Zekkâr, “İmam-ı Abdürrezzâk b. Hemmam es-Sanânî’nin, Musannafi‘nin Kitâbu’l-Meğâzi’si kısmına baktığımızda az ziyâdakilerle beraber, Abdürrezzâk’ın bu kısmı Zührî’nin öğrenci ve ilminin râvisi Ma’mer’den aldığı görülmektedir.[18] der.

 Eseri

Sire[19] kelimesini Hz. Peygamber(sas)’in hayatı anlamında kullanan ilk kişinin Zührî olduğu kaynaklarda yer alır. Kâtip Çelebi onun “Kitâbu’l-Meğâzi[20] adında bir eserinin olduğunu kaydeder. Zührî bu eserinde olaylar hakkında farklı kaynakları toplamıştır. Akabe Görüşmelerinde bulunanların; Bedir, Uhud ve Hendek savaşında şehid olan sahabelerin isimlerini yazar; harblere iştirak eden çeşitli kabileler hakkında geniş bilgi verir.

Zührî’nin bu eseri kendisinden sonra gelen müelliflerin eserleri içinde iktibas edilerek yer almıştır.

Zührî, büyük gayret sarf ederek siyere dair birçok risaleden oluşan kapsamlı bir külliyat oluşturmuştur. Oluşturduğu bu kaynaklar kendi dönemi ve sonrasında birçok müellif tarafından rivayet edilmiştir. “Neseb[21] ile ilgili bir eserinin olduğu da anlatılır. Zira tarihçilik açısından kabilelerin neseplerine dair bilgiler önemlidir.

 Metodu

Zührî haberlerin naklinde sened (yani haberi nakleden kişiler)’e büyük önem vermiştir. Kaynak kullanımı noktasında hocası Urve gibi naklettiği konu ile ilgili kişilerden haber almaya gayret göstermiştir.

Zührî özellikle Emeviler döneminde saray ile olan sıcak ilişkilerinden dolayı devlet kayıtlarına ulaşmış, yani vesika kullanımında, zorluk çekmemiştir. Medine’deki divan kayıtları bürosuna girmiş, Hz. Peygamber’in mektuplarıyla ilgilenmiş, giden mektupları ve Medine Sözleşmesi’ni görmüştür.

Rivayetlerinde şiire ayrı bir yer vermiştir. Rivayetleri içinde Abdulmuttalib’in fil ordusu geldiğinde söylediği beyit ile Mescid-i Nebevî inşasında Hz. Peygamber (sas)’in söylediği beyit örnek olarak verilebilir.

Zührî’nin rivayetlerinin temel özelliği, Siyer yazıcılığı ve edebiyatının zaman içerisindeki değişiminin takip edilmesidir. O, ilk dönem Siyer nakillerine ulaşmış ve onları korumuştur. Bunlar içinde birçok örnek vardır. Ben-i Nadir’de Hz. Peygamber (sas)’e suikast girişimi olayı, Uhud’a çıkılırken Hz. Peygamber (sas)’in zırhını giymesinden sonra Müslümanların üzüntüleri, Hendek’te Nuaym b. Mesud ile ilgili Yahudi-Müşrik ittifakının bozulma süreci, “Kırtas” olayı ile ilgili gelişmeler Zührî’nin külliyatında yer alan haberlerdir. Elbette ki bu olaylarla ilgili diğer kaynaklarda farklı rivayetler de bulunmaktadır. Ancak Zührî’nin rivayetleri ile Hz. Peygamber (sas)’in hayatının büyük bir bölümünü yazmak mümkün olmuştur. Bunu da Musa b. Ukbe ile Ma’mer b. Raşid yapmıştır.

Zührî İslam öncesi dönemin haberleriyle de ilgilenmiştir. Kâbe’nin tamiri gibi. Ayrıca Cahiliye Dönemi ve İslamî dönemle ilgili ibadet ve hukukî uygulamalar, Zührî’nin rivayetleri arasında yer almıştır. “Delâil ve Hasâis” denilen konular da rivayetleri arasında yer alır. Hz. Peygamber (sas)’in doğumu esnasında annesi Âmine’nin Şam diyarlarında nur görmesi örneğinde olduğu gibi.

Zührî Hz. Peygamber (sas) sonrası haberlerle de ilgilenmiştir. Hülafâ-i Raşidin dönemi yaşanan olayların hülasası verilmektedir. Daha sonraki yaşanan olaylarla ilgili haberler konusunda Zührî, yerine göre tercihler yapmakla yetinmiştir.

Zührî, siyer ve tarihçilik alanında sadece siyasî ve askerî olaylarla yetinmemiş dönemin sosyal olaylarına taalluk eden rivayet ve haberleri de aktarmıştır: Hz. Peygamber (sas) dönemindeki at yarışları, Habeşli halk oyuncularının gösterileri, Resûlullah’ın bayram namazına çıkışı vs.

Zührî önce de geçtiği üzere “Neseb” listeleri ile yakından ilgilenmiş Hocası Urve’nin kayıtlarını kullanmıştır. Habeş hicreti, Akabe’ye katılanların sayıları bunlar arasında yer alır.

Zührî’nin tarih anlatımında yaptığı önemli bir olay, hâdiselerin tarihlerini tespit etmeye çalışması, olayları kronolojik bir bütünlük içinde ele almaya gayret göstermesidir. Birçok olayda ayrıntılı tarih vermiştir.

Zührî, tarihlendirme yöntemini hâdiselerin vuku bulduğu dönemde kullanılan takvimlere veya takvim olarak belirlediği vakıalara göre şekillendirmiştir. Medine dönemi olaylarını hicrî takvime göre; Nübüvvetin gelişini, “Kâbe’nin yeniden inşasına” göre; Resûlullah’ın doğumunu Fil yılına” göre değerlendirmiştir. Tarihlendirme konusunda hassas davranmıştır. Tarihlerini tespit edemediği olaylarda hocası Urve gibi dönem zikretmiştir. Ayrıca Araplarda kullanılan takvimlerle de ilgilenmiştir. Bazen olaylarda kronolojik atlamalar da yapmış, olayların dönemlerini karıştırmıştır. Hâliyle bu, kendisine gelen rivayetleri olduğu gibi nakletmesinden kaynaklanmaktadır.

Zührî seriyye ve gazvelerle yakından ilgilenen bir tarihçidir. Birçok seriyye ve gazvenin rivayet senedinde adı yer almaktadır. Bu durum onun, meğâzi anlatımının içeriğine (gazve ve seriyyenin ismi, kimin komutasında olduğu, tarihi, nereye düzenlendiği, sonucu ve bununla ilgili olarak nazil olan ayetleri) ne derece vakıf olduğunu açıklamaktadır. Onun naklettiği gazve ve seriyye sayısı yaklaşık 25 civarındadır. Yine Hz. Peygamber(sas)’e gelen heyetlerden Benî Abs, Sakif, Kinde ve Devs heyetleri zikredilir.

Zührî kendisine gelen bazı rivayetleri hocası Urve’ye anlatarak onun onayına sunmuştur. Tek kaynakla yetinmemiş diğer kaynaklara da başvurmuştur. Bununla beraber şunu söylemek gerekir: O kendisine ulaşanı geldiği gibi nakletmiştir. Bu onun Tasnif ve teliften ziyade toplamakla meşgul olduğunun da bir kanıtıdır. Tercihini okuyucuya bırakmıştır.

Zührî bazen naklettiği haberler hakkında yorumlar yapmış, bazen de bu haberlerden sonuçlar çıkarmıştır. Haberlerin arka planlarını soruşturmuş, bu konuda yetkin kişilere başvurmuştur. Bu konuda iki yöntem kullanmıştır: Nakle dayanarak açıklama getirdiği “naklî yorum”lar, şahsî sonuçlar çıkararak açıklama yaptığı “aklî yorum”lar. Genel bir değerlendirme olarak Müslüman tarihçilerin çoğunda hâkim olan zorlama tarih anlayışının izlerine Zührî’de de rastlanmaktadır.

Zührî tarihçilik üslubu olarak Urve’den etkilenmiştir. Rivayetlerinde mümkün olduğu ölçüde konu ile ilgili ayetleri zikretmiştir. Ayetlerin nüzul sebepleri hakkında bilgi vererek açıklamalarda bulunmuştur.

 Siyer İlmine Yaptığı Katkılar ve Çalışmaları

Zührî, döneminin en önde gelen tarihçilerindendir. Nebrâvî: “Tarih yazıcılığına gerçek kıymetini o kazandırmıştı.” derken onun siyer yazıcılığındaki önemini şöyle sıralamıştır.

1. Siyerin sınırlarını belirlemiştir.

2. Medine dönemi haberlerini kaydetmiştir.

3. Meğâzi çalışmalarının esaslarını yerleştirmiştir.

4.Rivayetlerin kaybolmasını engellemiştir.

Kendi dönemini tek başına omuzlayan bir tarihçidir. Döneminde başka çalışma yapanlar da olmuştur. Fakat Zührî kendisine ulaşan risaleleri toplamış, konuyla ilgili farklılıkları öğrencilerine aktarmış, literatürün kaybolmasının önüne geçmiştir. Sonraki dönem müellifleri onun topladığı malzemeyi kullanarak tasnif ve telif çalışmaları yapmıştır.

Zührî, siyer yazıcılığının dönüm noktalarından biridir. Kendisinin, Musa b. Ukbe, Muhammed b. İshak ve Ma’mer b. Râşid gibi siyer yazıcılığının en önemli üç isminin hocası olması bile, onun bu ilim dalındaki haklı yerini göstermeye yeterlidir.[22]

 

 

 

 


[1] muallimali@mynet.com

[2] Şaban Öz, İlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri, s.169.

[3] Bkz. İbn-i Şihab ez-Zührî, Talat Koçyiğit, An. Ü. İlahiyat Fak. Dergisi, c.XXI.

[4] Geniş bilgi için Bkz. “İbn-i Şihab ez-Zührî’nin Fıkhı, Harald Motzkı, (çev. Fatma Kızıl), Hadis Tetkikleri Dergisi, c.III, sayı II, 2005”

[5] Şaban Öz, İlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri, s.169.

[6] Age.s.169.

[7] Akabe diye de bilinmektedir. Bu gün Ürdün sınırları içinde Kızıldeniz kıyısında bir liman şehridir.

[8] M.Mustafa el-A’zamî, İlk Devir Hadis Edebiyatı, (çev. Hulusi Yavuz), s.251.

[9] Şaban Öz, İlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri, s.170.

[10] A.ed-Dûrî, İbn-i Şihab ez-Zuhrî ve İslam Tarih Yazıcılığının Başlamasındaki Rolü, (Çev. Casim Avcı), Sa.Ü. İlahiyat Fak. Dergisi, s.58, Sayı 6, 2002.

[11] M.Mustafa el-A’zamî, İlk Devir Hadis Edebiyatı, (çev. Hulusi Yavuz), s.251.

[12]Şaban Öz, İlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri, s. 175. (İsmi zikredilen hocalarının hepsini “Derya” olarak ta nitelemektedir. A.ed-Dûrî, İbn-i Şihab ez-Zuhri ve İslam Tarih Yazıcılığının Başlamasındaki Rolü, (Çev. Casim Avcı), Sa.Ü. İlahiyat Fak. Dergisi, s.58, Sayı 6, 2002.)

[13] Şaban Öz, İlk SiyerKaynakları ve Müellifleri, s.175.

[14] M.Mustafa el-A’zamî, İlk Devir Hadis Edebiyatı, (çev. Hulusi Yavuz), s.252.

[15]Age. s.252.

[16]Age. s.252.

[17] Şaban Öz, İlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri, s. 175.

[18] Age. s.176-179.

[19] Age. s.179; A.ed-Durî, İbn-i Şihab ez-Zuhrî ve İslam Tarih Yazıcılığının Başlamasındaki Rolü, (Çev. Casim Avcı), Sa.Ü. İlahiyat Fak. Dergisi, s.58, Sayı 6, 2002

[20] Şaban Öz, İlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri, s. 179; A.ed-Durî, İbn-i Şihab ez-Zuhrî ve İslam Tarih Yazıcılığının Başlamasındaki Rolü, (Çev. Casim Avcı), Sa.Ü. İlahiyat Fak. Dergisi, s.60, Sayı 6, 2002; M. Mustafa el-A’zamî, İlk Devir Hadis Edebiyatı, (çev. Hulusi Yavuz), s. 252.

[21] Şaban Öz, İlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri, s. 180.

[22] Age.s.180-195.

Yazar: 
Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.