Ah ben nidem,
Öyle bir çağa düştük ki
Gönülde ‘hubb’lar cirit atıyor.
Fezaya çıkan insan kendini bilmez oldu.
Çalkantılı bir ummanın ortasında çırpınıp duruyoruz.
Gönül kıblemiz pusulasını şaşırmış,
ne yana dönse Rabbi yerine, başka bir heyula görür.
Ah ben nidem,
Şu koskoca dünya dar geldi sığamaz olduk
Her yeri gezdik de bir gönüle giremez olduk
Ten kafesimizi yaldızla süsledik
bir de karşısına geçip hayran olduk
Ah ben nidem;
Yamalı elbise giymek ar; yırtığı giymek gösteriş oldu.
Atlas libas giyen de yok aba giyen de…
Ne Leyla kaldı ne mecnun,
bir sevgilinin peşinde ömür boyu vuslat aramak, beyhude çaba oldu.
Ne mah cemalin peşinde yorulmak var ne yardan cüdâ gecelerde ağlamak.
Kartopu gibi büyüyen bir hız parmaklarımızın ucunda.
Ah ben nidem,
ağyarı bırakıp kendime gidem,
Habîbe gidem, Rabbime gidem.
Ah ben nasıl gidem !
şu benim divane gönlüm
yine hubdan huba düştü
mah cemalin şulesine
çalkalanıp göle düştü
Ah ben nidem, şeyhim nidem?
Yaralıyam kime gidem ya halim kime arz idem
kiminin meskeni külhan
kimi derviş kimi sultan
kimi öz yarine mihman
bana yardan cüda düştü
kimisi yar ile gezer
kimi canından bezer
kimi atlas libas giyer
şükür bana aba düştü
kul yusuf'um der bu demler
gözümden akıttın nemler
benim çektiğim bu sitemler
bana yardan reva düştü
Yeni yorum ekle