Fârân

Grekçe’ye Faran polarak geçen bu kelimenin İbrânîce karşılığı Paran’dır. İslam kaynaklarında bu kelimenin Arapçalaşmış şekli (Fârân) ile belirtilir. Ahd-i Atîk’te bir çölün ve bir dağın adı olarak geçmektedir.  Ancak bu ismin hangi coğrafi bölgeyi ifade ettiği konusunda Ahd-i Atik ile islami kaynaklardaki bilgiler arasında farklılık vardır.

Ahd-i Atik'te iki yerde  Paran uluhiyyetin tecelli ettiği bir dağ olarak zikredilmektedir (Tesniye, 33/2: Habakkuk, 3/3). Ancak Tevrat’taki bilgiler Paran dağı ile ilgili coğrafi konumu tespite imkan vermemektedir. Bazıları bu dağın Cebelimukrah olduğunu söylerken bazıları da Sina'dan kuzeydoğuya doğru Akabe körfezinin batı sahili boyunca Edom'a kadar uzanan dağ silsilesi olduğunu ileri sürmektedirler.

İslam kaynaklarında ise Mekke'nin veya Mekke dağlarının Tevrat'ta zikredilen ismi olarak geçer. Kur’ân-ı Kerim'de, Hz. İbrahim'in, zürriyetinden bir kısmını Beytülharâm’ın yanında ekinsiz bir vadiye yerleştirdiği (İbrahim 14/37), evin temellerinin ise İbrahim ve İsmail tarafından yükseltildiği (Bakara 2/27) belirtilmektedir. Bu vadi Mekke vadisi, ev de Kâbe olduğuna göre Hz. ismail ile annesinin yerleştiği ve yaşadığı yer o bölgedir. Ayrıca Tevrat'ta Hacer’in oğlu İsmail ile birlikte Paran çölünde ikamet ettiği bilgisi de Paran’ın Mekke olduğunu göstermektedir.  Tevrat'taki, "Rab Sina'dan geldi. Seir'den (Filistin ağ rı) doğdu. Paran dağından parladı" (Tesniye, 33 / 2) ifadesi, islami kaynaklarda Hz. Peygamber’in geleceğinin müjdelenmesi olarak yorumlanmakta ve şu şekilde açıklanmaktadır: Rabbin Sina 'dan gelmesi Hz. Musa ile konuşması, Seir'den doğ­ması Hz. İsa'ya İncil'i indirmesi, Paran dağından parlaması da Hz. Muhammed'e Kur an-ı Kerim'i inzal etmesidir.