Abdulkadir Es-Sufi Vefat Etti

1934 yılında bir İskoç olarak dünyaya gelen ve Ian Dallas gençlik döneminde ruh dünyasında hissettiği derin boşluk nedeniyle sürekli bir arayış içerisindeydi. Senarist, oyuncu ve tiyatrocu olarak oradan oraya savrulurken Londra’da bir üniversite kütüphanesinde çalıştığı sırada “İslam Yazmaları” bölümünde duvarda asılı bulduğu ve “Berekât’ü-Muhammed” yazısını içeren bir levhayı merak eder.

Bu levha Dallas’ın yolculuğunu başlatır. Ve o ilahi gerçeğin peşine düşer; “Yolculuk o bomboş odada, hiç kıpırdamadığım bir an içinde başlamıştı.”Yolculuğu kütüphane memurluğu yaptığı bir dönemde başlar ve Fas’a kadar sürer. Orada tanıştığı bir bedevi, onu mürşidine ve irşadına ulaştıracak ilk kapıdır.

Arayış yolculuğu genç Ian Dallas’ı 1967 yılının Ramazanı’nda Marakeş’teki Karaviyyun camiine kadar götürür ve orada Müslüman olur. Ertesi yaz İslâm’ı tam olarak yaşamak arzusu ile Meknes’te küçük bir zaviyede yaşayan Şazelî-Darkavi şeyhi Muhammed İbn El-Habib’in (1876-1972) müridi olur. Tasavvuf, içerdiği tutarlı model ile Batılı bir sancılı yüreğin derin sorularını yanıtlar; insan olarak evrendeki varlığı ile ilgili tüm sorunlarını ve çözüm yolunu kavramasını sağlar. Muhammed İbn El-Habib, yeni hayatına anlam katması duasıyla kendisine yeni bir isim verir: Abdulkadir es-Sufî.

Bu süreçte hem İslam’ı, hem tasavvufun İslam içindeki yerini anlamaya çalışır es-Sufî. Fas’ın Meknes şehrindeki âsitânede bir süre kalarak ilk mürşidinin yakın gözetiminde seyr ü sülûkunda ilerler. Tasavvufî geleneğin bir yöntemi olarak mürşidinin işareti ile edindiği tecrübeyi ülkesi İngiltere ve daha ötesinde tüm Batılı insanlara aktarmak misyonu ile yurduna döner. Heyecan ile başladığı irşad çalışması ile ilk olarak dört kişinin Müslüman olmasına vesile olur. Kısa süre içerisinde çevresinde, küçük bir Müslüman cemaat oluşur. 1970’te hep birlikte irşad faaliyeti için ABD’ye giderler ve ardından bütün Avrupa, Nijerya, Güney Afrika, Malezya, Endonezya ve pek çok Arap ülkesini dolaşırlar.

İlk müridleri ile birlikte kurdukları Darkavi Enstitüsü’nde oluşturdukları Diwan Press’de tasavvufî kitaplar ile İslam adlı bir derginin yayımına başlarlar. 1973′te sufîler arasında bir klasik haline gelen, Türkiye’de de çok okunan, kendi manevî yolculuğunu anlattığı “Gariplerin Kitabı” bu yayınevinden çıkar. 1974′de irşad çalışması için ABD’nin Kaliforniya eyaletine giden Abdülkadir Es-Sufî, Batılıları İslam’a davet etmek için organize edilen seminerlerde yaptığı konuşmalarından derlenen notları ertesi yıl “Muhammed’in Yolu” adıyla kimi ülkelerde Ian Dallas, kimi ülkelerde Abdülkadir Es-Sufî adıyla yayımlanır.

1976′da yeniden Kuzey Afrika’ya geçen Abdulkadir es-Sufî, tasavvufî eğitimini tamamlamak üzere bu defa Libya’da Bingazi kentinde yaşayan Şeyh Muhammed El-Fayturi’ye bağlanır. El-Fayturi, Es-Sufî ile özel olarak ilgilenir. İslam’ın fıkhî ve amelî inceliklerini de öğrenen Es -Sufi mürşidi tarafından halvet yaptırmak dahil tasavvufî bütün uygulamalardan geçirilir ve başarı ile geçtiği bu süreçlerin sonucunda icazetle şeyh ilan edilir.

Eski Hıristiyan çevresinden gelen eleştirilerin yanı sıra, tasavvuf karşıtı Müslüman çevrelerce de eleştirilere uğrar. Bu eleştiriler Şeyh Abdulkadir es-Sufî’nin İslam’ı anlama ve yaşama yaklaşımını gözden geçirmesine yol açar. Karşılaştıkları açmazları, -zaten ihtida ettiğinde Kuzey Afrika’da egemen olan fıkhını da kabul etmiş olduğu- İmam Malik’in hadis külliyatı, el-Muvatta’sını “amel kitabı” olarak kabul ederek, bu eksendeki yaklaşımlarını derinleştirir. 1980′li yıllara kadar insanları tasavvufî bir yöntemle İslam’a çağıran Es-Sufi bu kez Müslümanların, dünya sistemi karşısındaki durumlarıyla ilgili tezler de geliştirir.

İslâm ülkelerindeki uygulamaları kadim İslam geleneği ışığında sorguladığı bir sürece geçer. İşte bu fikir çerçevesinde, tağutî sistemlerle mücadeleyi bir “cihad” olarak değerlendirip, bir nevi İslami bir manifesto olan “Cihad” adlı eserini yazar.

“Afrikalı Bir Müslümana Mektup” adlı kitabında geçirdiği değişim ve olgunlaşma sürecinin gerekli ancak aşılması gereken bir süreç olduğunu söyler. “Diyalektiğin Sonu” kitabı murabıt olarak inşa edilmekte olan yeni insan modeli için adeta rehber niteliğindedir.

Tüm çalışmaları ve gayreti için Allah ondan razı olsun, mekanı cennet makamı âlî olsun.

Yeni yorum ekle

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.