İnsan Olmak

Cemile ÜÇÜNCÜ - 

Sual: Ey veli, insan nasıl olmalı söyle!

Cevap: Son anda nasıl olacaksa hep öyle!   

                                            Necip Fazıl   

Düşünmelidir insan, sorgulamalıdır: Ben kimim, yaradılış gayem ne, nerden geldim nereye gidiyorum,  bu dünyadaki yerim nedir,  beni diğer varlıklardan ayıran şey nedir, beni insan kılan özelliklerim nelerdir?  Bu sorulara cevap ararken gelin “insanın yaratılış gayesi”ne bir göz atalım.                 

Maddecilere göre insan; dünyaya gelir, her canlı gibi yer- içer, nefsî arzularını yerine getirir ve sonra toprağa karışır gider. Yani insan yaşamak  için  yaşar.  Basit  dünyevî  hedeflerin ötesinde bir yaratılış amacı yoktur. O, ot gibi yaşayıp gideceğini, sonra ot gibi kuruyup yok olacağını zanneder.

Yaradılış gayesini maddecilere göre algılarsak insanın herhangi bir hayvandan farkı olmazdı. İslam inancına göre ise insan boş yere yaratılmamış ve başı boş bırakılmamıştır. İnsan, bir görevi yerine getirmek için yeryüzüne gönderilmiştir. O görev de yaratanını tanımak ve O’na ibadet etmektir:

“Ben cinleri ve insanları sadece bana ibadet etsinler diye yarattım.” (51/Zâriyât, 56) 

“Sizi boşuna yarattığımızı ve gerçekten bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” (23/Mü’minûn, 115)                                                    

İnsanın, yeryüzüne huzur ve adaleti hâkim kılmak vazifesi olduğu gibi, orada yaşayan diğer canlılara karşı da sorumlulukları vardır. İslam inancına göre bu sorumlulukları yerine getirmek de ibadet olarak kabul edilir.  

Yüce Allah ‘Biz insanı en güzel biçimde yarattık sonra da aşağıların aşağısına çevirdik (Tin 95/4–5) buyurmaktadır. İnsan, yaratılanlar içinde en değerli olandır. Fakat yaratılıştan gelen bu özelliği; değişik nedenlerle bozulmaktadır. Bu bozulma onun aşağıların aşağısı olmasına sebep olmaktadır. Bu sebeplerden belki de en başlıcası yaradılış gayesine uygun olmayan biçimde eğitilmesidir.

İnsan karmaşık bir varlık... Özelliklerden bazıları olumlu bazıları ise olumsuzdur. İnsanın olumlu özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

1-  İnsan, yeryüzünde halifedir. (2/Bakara, 30; 6/En’âm, 165)

2- İnsan, çok büyük bir ilmî kapasiteye sahiptir. Çünkü Allah, ona kendi ilminden öğretti. Melek olsun, diğer varlıklar olsun ona öğretilen ilimde, yani eşyanın mahiyetini bilmekte ona erişemezler.  (2/Bakara, 31-33)

3- İnsan, Allah’ı tanıma kabiliyetini fıtratında taşır. Bunun için küfür ve inkâr, insanın fıtrî tabiatından bir sapmadır.  (7/A’râf, 172; 30/Rûm, 43)

4- İnsanın özünde, hayvanda ve bitkide bulunmayan büyük bir güç vardır. İnsan, hem maddedir, hem de mana; hem cisimdir, hem de ruh.  (32/Secde, 9)

5- İnsan, halife olduğu gibi, Allah’ın emanetini de taşır. O ölçüde sorumludur. O, yeryüzünü kendi çaba ve girişimiyle imar edeceğine dair söz vermiştir. (33/Ahzâb, 72)

6- İnsan, ahlakî vicdana sahiptir. İyiliği ve kötülüğü seçme kabiliyetine sahip iradeli bir canlıdır. Saadeti ve şekâveti seçmede serbest bırakılmıştır.  (91/Şems, 8-10; 76/İnsan, 3)

7- İnsan, özünde şeref yüceliğini taşır. Allah, onu diğer varlıklara nazaran daha üstün yaratmıştır. Fakat kendi üstünlük ve şerefini sezmezse, aşağılığa ve esarete düşer. (17/İsrâ, 7, 70;  95/Tin, 4 - 5)

8- İnsan, kendisini yaratan Allah’ı hatırlama kabiliyetine de sahiptir. Allah’ın yüce varlığını kavrar, O’na varmak için tüm diğer arzulardan vazgeçebilir. (84/İnşikak, 6;  13/Ra’d, 28)

9- Yeryüzündeki bütün nimetler insan için yaratılmıştır. Diğer yaratıklar onun hizmetine verilmiştir.  (2/Bakara, 29; 45/Câsiye, 13)

10- İnsan, Allah’a karşı sorumlu tutulmuştur. Yalnız Allah’a ibadet eder, O’na kulluk edip emrine itaat eder.  (51/Zâriyât, 56)

11- İnsana yaratılış gayesi öğretilmiştir. Allah’ı unutursa, kendisini de unutmuş olacaktır. Allah’ı unutan insan, yeryüzünde şaşırmış bir varlık haline gelir. (59/Haşr, 19)

12-  İnsan, yalnız maddî meseleler için çabalayıp maddi yönünü tatmin etmez. O, Allah’ın rızasını hedeflerin en yücesi olarak seçer. Yalnız O’nun rızasını kazanmak için çabalar.  (89/Fecr, 28; 9/Tevbe, 72)

İnsanın olumsuz özelliklerini de şu şekilde sıralayabiliriz:

1-  İnsan, kendisini tanımazsa zalim ve cahil kalır. (33/Ahzâb, 72)

2-  Bazen Allah’ın nimetlerini görmezlikten gelerek nankörlük yapar. (22/Hac, 66)

3- İnsan, bazen kendini yeterli zanneder ve Allah’a ihtiyaç duymadığı anlayışıyla tuğyan eder (azar, taşkınlık yapar). (96/Alak, 6-7)

4-  İnsan, işlerinde çoğu zaman acelecidir. (17/İsrâ, 11)                                                    

5-  İnsan, zorluklarla karşı karşıya gelince Allah’ı hatırlar. Zorluklar geçip gidince sanki hiç bir olay olmamış gibi Allah’ı unutur. (10/Yûnus, 12)

6-  Allah’ın keremini unutarak cimrileşir. (17/İsrâ, 100)

7-  İnsan, hırs ve ihtiraslarla donatılmış bir varlıktır. (70/Meâric, 19)

8- İnsan, eğer kötülük görürse inler, sızlanır, bağırır ve yardım ister. Eğer kendisine nimet verilirse cimrileşir. (70/Meâric, 20-21)

9- İnsan zayıf yaratılmıştır; âcizdir.  (4/Nisâ, 28)[1]

 

Kur’an-ı Kerim’in insanla ilgili vurguladığı olumlu özellikler onun fıtratı gereğidir. İnsanoğluna düşen ise bu özellikleri fark edip nitelendirildiği bu güzel sıfatlara layık olmaktır. Kendisiyle birlikte yaratılan bu cevherlerin farkına varamayan insan, yukarıda sıraladığımız olumsuz özelliklere sahip olmakta ve emanetinin gereğini yerine getirememektedir.   

“Akıldan büyük nimet, zekadan da ağır yük tanımıyorum.” diyor büyük şair Necip Fazıl. Evet, akıl Allah’ın insana verdiği en büyük nimet. Bunun büyüklüğünü zıddına bakınca ve empati kurunca daha iyi anlıyoruz.

İnsan, Allah'ın verdiği zekâyı, aklı, iradeyi doğru kullanmakla; merhamet, şefkat ve en önemlisi vicdanla insan olur. Empati duygusu ne kadar gelişmiş ise insan olmaya o kadar yakındır. Birbirimizi etkileyen en önemli tarafımız insanlığımız ve ahlâkımızdır.

 İnsan gibi yaşamak,  kolay bir şey değil. İnsan doğmak, Allah’ın bize vermiş olduğu en büyük lütuftur. Ancak insan olarak yaşayıp insan gibi mi ölüyoruz? Bütün yaşamı boyunca yaratılış gayesini unutup yaratanın lütfunu görmezden gelen, merhametten yoksun, çıkar odaklı, nefret dolu, riyakâr bir varlığa insan demek mümkün müdür…

Hesap gününde “Ah ne olurdu, keşke toprak olsaydım!” (Nebe 78/40) diyenlerden olmamak için yaşamımız boyunca nefis muhasebemizi yapalım ve Rabbimizin bize bahşettiği insan olma lütfuna layık olalım.

 



[1] Ahmet Kalkan, İslam Akaidi 186-187.

 

Yeni yorum ekle

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.