Tilâvet Secdesi

Kur’ân’da secde âyetinin okunması veya dinlenmesi halinde yapılması gereken secdeye tilavet secdesi denilir. Tilâvet secdesinin delili Kur’ân ve sünnet ile sabittir. Kur’ân-ı Kerim’de “Böyleyken onlara ne oluyor da iman etmiyorlar? Onlara Kur’ân okunduğu zaman secde etmiyorlar!”[1] âyeti tilâvet secdesine işaret etmektedir. [2]

Allah Rasülü secde âyetlerini okuyan ve dinleyen herkesin secde etmesi gerektiğini söylemiş[3]  ve ashabı da onunla birlikte secdeye kapanmıştır. Tilâvet secdesi Hanefîler’e göre okuyana ve dinleyene vâcip, diğer üç mezhebe göre sünnettir. Tilâvet secdesinin vücûbuna delil olarak Abdullah b. Ömer’in şu rivâyeti gösterilir:

“Peygamber (s.a.s) Kur’ân okurken içinde secde âyeti bulunan bir sûreye geldiğinde secde ederdi. Biz de kendisiyle birlikte secde ederdik. Öyle ki bir kısmımız alnını koyacak yer bulamazdı. Resûlullah (s.a.s) buyurdu ki “Âdemoğlu secde âyetini okuduğunda secde ederse, şeytan ağlayarak oradan uzaklaşır ve şöyle der: Eyvah! Âdemoğlu secde etmekle emrolundu, secde etti; ona cennet var. Ben de secde etmekle emrolundum ama isyan ettim; bana da ateş var!”[4] 

Müminlerin her secdesi şeytana gideceği azabı hatırlatmakta ve onu kahretmektedir. Allah’ın emrini secde ile karşılamamız, bizim imanımızın bir göstergesidir. Müminler ancak Rablerinden gelen vahye tevazu ile boyun eğerler. Rabbinin emri karşısında büyüklenmek ve secdeden yüz çevirmek İblis’in yolundan gidenlerin takındığı bir tavırdır. Nitekim secde âyetlerini içeren sûrelerin ilki olan Necm Sûresi nâzil olunca Hz. Peygamber ile birlikte tüm insanlar ve cinler secdeye kapanmıştır. Ancak Ümeyye bin Halef secde etmekten kaçınmış ve yerden bir avuç toprak alıp alnına sürerek “Bana bu yeter” demiştir.[5]

Kur’ân’ı Kerim’de “eğilmek, boyun eğmek, tevazu ile alnı yere koymak”[6] anlamına gelen secde kelimesi birçok yerde geçmesine rağmen tilâvet secdesi yapmayı gerektiren on dört âyet bulunmaktadır.

 

Secde Âyetleri

1. Şüphesiz Rabbin katındaki (melek)ler O'na ibadet etmekten büyüklenmezler. O'nu tesbih ederler ve

yalnız O'na secde ederler. (el-A‘râf 7/206)

2. Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah akşam Allah'a boyun eğer. (er-Ra‘d 13/15)

3. Göklerde ve yerde bulunan canlılar ve melekler büyüklük taslamadan Allah'a boyun eğerler. (en-Nahl 16/49)

4. De ki: “Ona ister inanın ister inanmayın. Şüphesiz, daha önce kendilerine ilim verilenler, Kur'an kendilerine okunduğunda derhal yüzüstü secdeye kapanırlar.” (el-İsrâ 17/107)

5. İşte bunlar, Âdem'in ve Nûh ile beraber (gemiye) bindirdiklerimizin soyundan, İbrahim'in, Yakûb'un ve doğru yola iletip seçtiklerimizin soyundan kendilerine nimet verdiğimiz nebîlerdir. Kendilerine Rahmân'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. (Meryem 19/58)

6. Görmedin mi ki şüphesiz, göklerde ve yerde olanlar, güneş ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a secde etmektedir. Birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah kimi alçaltırsa ona saygınlık kazandıracak hiçbir kimse yoktur. Şüphesiz, Allah dilediğini yapar. (el-Hac 22/18)

7. Onlara, “Rahmân'a secdeye kapanın denildiğinde “Rahmân da nedir? Senin bize emrettiğine mi secde edeceğiz?” derler ve bu onların nefretini artırır. (el-Furkân 25/60)

8. Göklerde ve yerde gizli olanı ortaya çıkaran, sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri bilen Allah'a secde etmesinler diye (şeytan onları yoldan çıkarmış.) (en-Neml 27/25)

9. Bizim âyetlerimize ancak, kendilerine bu âyetlerle öğüt verildiği zaman secdeye kapanan, kibirlenmeksizin Rablerine hamd ederek tespih edenler inanırlar. (es-Secde 32/15)

10. Davud dedi ki: “Andolsun, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemek suretiyle sana zulmetmiştir. Esasen ortakların pek çoğu birbirine haksızlık eder. Ancak iman edip salih ameller işleyenler başka. Onlar da pek azdır.” Dâvûd bizim kendisini imtihan ettiğimizi anladı. Derken Rabbinden bağışlama diledi, eğilerek secdeye kapandı ve Allah'a yöneldi. (Sâd 38/24)

11. Gece, gündüz, güneş ve ay Allah'ın varlığının delillerindendir. Güneşe ve aya secde etmeyin. Eğer gerçekten Allah'a kulluk ediyorsanız, onları yaratan Allah'a secde edin. (Fussılet 41/37)

12. Haydi Allah'a secde edin ve ona kulluk edin. (en-Necm 53/62)

13. Onlara Kur'ân okunduğu zaman secde etmiyorlar. (el-İnşikâk 84/21)

14. Hayır! Sakın sen ona uyma; secde et ve Rabbine yaklaş. (el-Alak 96/19)

Secde âyetinin yeri, Kur’ân’ı Kerim’de genellikle sayfa kenarına ve âyetin hizasına süslü bir motif içine ”سجدة“ ibaresi yazılarak gösterilir. “Secde gülü” de denilen bu motifler basit bir daire, bir mescid gibi veya başka bir şekilde olabilir.

 

Tilâvet Secdesinin Şartları

Müslüman, akıllı ve ergen olmak; âdet ve loğusalık hallerinden temiz olmak gibi namaz için gerekli olan şartlar, tilâvet secdesi için de vücûp şartıdır. Dolayısıyla secde âyetini işiten gayr-ı müslim, deli, âdetli veya loğusa bir kimsenin tilâvet secdesi yapması gerekmez. Ama bunlardan birinin okuduğu secde âyetini işiten kimse, secde etme ehliyetine sahipse secde etmekle yükümlü olur. İftitah tekbiri ile vakit dışındaki namazın bütün şartları tilâvet secdesi için de aranır. Bu şartlar; hadesten ve necasetten taharet, avret yerlerini örtmek, kıbleye yönelmek ve niyettir. Elektronik cihazlarda okunan secde âyetini işitenler secde etmekle yükümlü olmazlar.[7]

 

Tilâvet Secdesinin Sebepleri

Secdenin vâcip veya sünnet olmasının sebepleri okuma, dinleme ve iktidâ (namazda imama uymak)dır. Dolayısıyla okuma, okuyan, dinleyen ve imama uymak ile ilgili bazı şartlar vardır: 

1. Secde Âyetinin Okunması: Hanefîler’de secdeye delâlet eden kelime ile önceki veya sonraki bir kelimenin birlikte okunması secdenin vücûbu için yeterlidir. Sağır olan bir kişi kendisi duymasa bile secde âyetini okursa tilâvet secdesi yapması vaciptir.

Tercümesi okunan veya işitilen secde âyetleriyle ilgili iki farklı görüş vardır. Secde âyetinin hecelenmesi veya sesli okunmadan yazılması, görülmesi yahut gözle takip edilmesi secdeyi gerektirmez. 

Okuyana secdenin gerekmesi için dinen mükellef sayılması şartı aranır. Dinleyen açısından Hanefîler’e ve Şâfiîler’e göre okuyanın sadece temyiz ehli olması yeterlidir; Müslümanlık, bulûğ, tahâret gibi şartlar aranmaz; mecnun, baygın, uykudaki kişinin tilâvetiyle vâcip olmaz.


2. Secde Âyetini İşitmek: 

Dinleyene secdenin gerekmesi için mükellef olma şartı aranır. Hanefî ve Şâfiîler’e göre işitme yeterlidir; diğer mezheplere göre ise dinleme kastı da bulunmalıdır. Tilâvet secdesi ibadet içeriğinin ötesinde bir inanç anlamı taşıdığından abdestsiz olanların ve hayızlı kadınların bile hemen secdeye kapanarak itaat ettiklerini göstermelerinin uygun olacağını söyleyenler varsa da âlimlerin çoğunluğu abdest şartını gerekli görür; abdesti olmayanlar abdest aldıktan sonra secde ederler; hayız veya nifas gibi bir özrü bulunanlardan ise namaz gibi secde de düşer.

Elektronik cihazlardan dinlenilen secde âyetlerinin tilâvet secdesini gerektirip gerektirmeyeceği hususunda farklı görüşler ileri sürülmüşse de bunlar sesi bütün özellikleriyle naklettiklerinden secde yapılacağı görüşü ağır basar. 

3. İmama uymak: Cemaat okunanı işitmese bile imama uyarak secde yapar. Namazda olan kişi namaz dışında veya başka bir namazda olanın okumasına uyarak secde yapamayacağı gibi imama uyan kişi namazda okuduğu secde âyeti sebebiyle de kendi başına secde yapamaz. [8] 

 

Tilâvet Secdesi Nasıl Yapılır?

Tilâvet secdesinde namazdaki gibi tahâret, kıble, setr-i avret, vakit ve niyet şartları aranır. Secde âyeti namaz dışında okunursa tilâvet secdesinin tek bir rüknü vardır, o da secdedir; elleri kaldırmaksızın bir defa “Allâhüekber” denilerek secdeye varılır; secdede üç defa “sübhâne rabbiye’l-a‘lâ” denildikten sonra yine tekbirle kalkılır. Secdeden kalkarken şu âyetin okunması müstehaptır:

سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَاِلَيْكَ الْمَصِيرُ

Okunuşu: Semi‘nâ ve eta‘nâ gufrâneke rabbenâ ve ileyke’l-masîr

Anlamı: "İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır." [9]

Otururken âyeti işiten kişi ayağa kalkmadan secdeye gidebilir; secdeden sonra da ayağa kalkması gerekmez, ancak her iki durumda da ayağa kalkmak müstehaptır. Topluluk içinde secde âyeti okunduğunda tek tek veya cemaat halinde secde edilebilir. Cemaat halinde secde edilecekse saf olma zorunluluğu yoktur. Şâfiîler’e göre; secdenin yanı sıra niyet, iftitah tekbiri ve selâm vermek de tilâvet secdesinin rükünlerindendir; niyetten sonra eller kaldırılarak iftitah tekbiri alınır, ardından eller kaldırılmadan ikinci bir tekbirle secde yapılır, secdeden sonra herhangi bir dua okunmaksızın kısa süre oturulup selâm verilir.[10]

 

Tilâvet Secdesi Ne Zaman Yapılır?

Secde âyeti namaz dışında okunmuşsa Hanefîler’e göre vakti geniş olup namaz kılmanın mekruh olduğu üç vakit dışındaki bütün vakitlerde yapılabilir; ancak unutulabileceği için uzun süre ertelememek gerekir. Özürsüz olarak ertelemek mekruhtur. Şâfiîler’e göre mekruh vakitler dahil her vakitte secde yapılabilir; ancak okumadan hemen sonra secde edilmeli, araya uzun süre girmemelidir.

Tilâvet secdesini hemen yerine getirmek mecburiyeti olmamakla birlikte, bu secdenin anlamına ve amacına uygun olan davranış, mümkünse secdenin hemen o anda yapılmasıdır. Meselâ, arabada giderken tilâvet secdesi yapması gereken kimse bunu ima ile yapabilir. [11]

Namaz esnasında secde âyeti okunursa vacip olan secdenin hemen yapılması gerekir. Namaz dışında kazası yapılamaz. Çünkü namaz fiillerinden olan kıraat sebebiyle vacip olmuştur, namazın bir parçası durumundadır. Şâyet bir kimse namazdaki kıraatini secde âyeti ile sona erdiriyorsa (Alak sûresi, 96/19. âyetinde olduğu gibi) tilâvet secdesi namaz secdeleriyle yerine getirebilir; namazdan sonra ayrıca tilâvet secdesi yapılması gerekmez. Ancak rükûya giderken tilâvet secdesine niyet etmesi gerekir. Böylece namaz içerisinde yapacağı rükû ve secde tilâvet secdesi yerine geçer. Namazda secde âyetini okuyan kişi kıraatine devam ederek üç âyetten daha fazla okursa müstakil bir secde yapması vacip olur. Bu durumda namazın rukû ve secdeleriyle bu tilâvet secdesi düşmez. Secde âyetini okunduktan sonra ellerini kaldırılmadan tekbir alarak doğrudan secdeye varır, ardından tekrar tekbir alarak kıyama durur ve kıraatine devam eder.[12]

 

Tilâvet Secdesini Bozan Durumlar

Namazı bozan hususlar tilâvet secdesini de bozar. Ancak Hanefîlere göre namazdan farklı olarak kadınların erkeklerle aynı hizada namaza durması (muhâzât) secdeyi bozmadığı gibi gülmek de abdesti bozmaz, yalnızca secde iade edilir. Hanefîlere göre bozulan secdenin kazâsı gerekir.[13]

  

Secde Âyetinin Tekrarlanması

Bir mecliste secde âyetinin birden fazla tekrarlanması hâlinde bir tilâvet secdesi yeterlidir.

Yine bir kimse çeşitli yer ve meclislerde bir secde âyetini tekrarlarsa, secdenin de  tekrarlanması gerekir.

Birkaç secdenin bulunduğu çeşitli âyetleri okuyan kimsenin, meclis bir olsun farklı bulunsun, her bir âyet için ayrı bir tilâvet secdesi yapması gerekir.

Açık arazide ve yoldaki meclis birliği üç adım yürümekle, yani o yerden başka yere geçmekle; ağaç üzerinde bulunan için ağacın bir dalından başka bir dalına geçmekle veya bir nehirde yüzmekle değişmiş olur. Küçük bir evde bir köşeden diğerine geçmekle veya büyük bir camide mekân değişikliği gerçekleşmez. Ancak okuyan sabit bir yerde bulunmakla birlikte dinleyen meclis değişirse secdenin vücûbu da tekrarlanır.[14]

  

Tilâvet Secdesi ile İlgili Diğer Hükümler

Ø  Kur’ân okurken secde âyetini atlayıp geride kalan âyetleri okumak mekruhtur. Çünkü bu durum Kur’ân’ın düzenini bozar ve ilahî telifi değiştirir.

Ø  Secdeye hazırlıklı olmayan kişilerin yanında secde âyetini gizli okumak güzel görülmüştür.

Ø  Cemaat arasında karışıklığa sebep olmamak için cuma ve bayram namazları gibi kalabalık namazlarla kıraatin gizli yapıldığı namazlarda imamın secde âyeti okuması mekruhtur. Ancak tilâvet secdesi namazın rükûsu veya secdesi ile eda edilebilecek şekilde olursa okumakta bir sakınca yoktur.

Ø  Hatip, Cuma hutbesini okurken secde âyetini okursa hem kendisinin hem de kendisini dinleyenlerin secde etmeleri vacip olur. Bu secdeyi minberden inerek yapar ve cemaat de kendisiyle birlikte secde eder. Ancak minberdeyken secde âyeti okuması mekruhtur.[15]

 



[1] İnşikâk 84/20-21

[2] DİA “Tilâvet Secdesi” c. 41, s. 158.

[3] Buhârî, Sücûd, 10.

[4] Müslim, “Îmân”, 133; İbn Mâce, “İḳāmetü’ṣ-ṣalât”, 70.

[5] Buhârî, Tefsîr, 53/4; Müslim, “Mesâcid”, 105.

[6] DİA, “Secde” c. 36, s. 271.

[7] Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur’ân Sözlüğü, Erişim 11.03.2021, https://kuran.diyanet.gov.tr/kuran-sozlugu/detay/55-tilavet-secdesi

[8] DİA “Tilâvet Secdesi” c. 41, s. 157.

[9] el-Bakara 2/285

[10] DİA “Tilâvet Secdesi” c. 41, s. 158.

[11] Diyanet İslam İlmihali, TDV yy, Ankara 2007, c. I, s. 353.

[12] Vehbe Zuhayli, İslam Ansiklopedisi, Risale yy, İstanbul 2006, c. 2.,s. 237

[13] DİA, “Tilâvet Secdesi”, c. 41, s. 158

[14] Hamdi Döndüren Delilleriyle İslam İlmihali

[15] Vehbe Zuhayli, a.g.e., s. 248.

Yeni yorum ekle

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.