Muhayrîḳ En-Nadrî

Asıl adı Husayn olup İslâmiyet’i kabul edince Hz. Peygamber kendisine Abdullah adını vermiştir. Muhayrîḳ, Tevrat’ı iyi bilen ve geniş hurma bahçeleri bulunan zengin bir kimse idi. Resûl-i Ekrem, hem onun hem de Abdullah b. Selâm’ın dinlerini iyi bilmeleri ve selim bir fıtrata sahip olmaları sebebiyle İslâmiyet’i kabul edeceklerini umuyordu. Fakat Muhayrîḳ, muhtemelen dindaşlarının kendisine olan saygısından dolayı Uhud Gazvesi’ne kadar dininden vazgeçmedi. Hz. Peygamber, Uhud Gazvesi için yola çıkınca Muhayrîḳ yahudilere Resûlullah’a yardım etmeleri gerektiğini söyledi. Onların, “Bugün sebt günüdür, bu günde biz ona yardım edemeyiz” demeleri üzerine artık sebt günü diye bir şeyin kalmadığını belirterek Resûlullah’ın huzuruna çıktı ve müslüman oldu; ardından müslümanlarla birlikte savaşa katıldı. Bir süre sonra yaralandı ve mallarının tamamını Hz. Peygamber’e vasiyet etti, daha sonra da şehid oldu. Savaşa çıkmadan önce yakınlarına, ölmesi halinde mallarının tasarruf yetkisini Resûl-i Ekrem’e bıraktığını söylediği de rivayet edilmiştir.

Hz. Peygamber, Uhud Gazvesi’nden dönünce her biri sulak bölgelerdeki Benî Nadîr arazileri arasında yer alan Mîseb, Sâfiye, Dellâl, Hasnâ, Burka, A‘vâf (A‘râf) ve Meşrubetü Ümmi İbrâhîm adlı hurma bahçelerini 7 (629) yılında müslümanların kullanımı için vakfetti. Muhayrîḳ’a ait olan bu mallar, Benî Kaynukā‘dan intikal etmiş olup Resûl-i Ekrem’in ailesi ve fakir müslümanlar için yaptığı harcamaların önemli kaynaklarından biriydi. Hurmalıklar daha sonraki dönemlerde halifelerin tasarrufuna geçti. Muhayrîḳ’ın hurma bahçelerinin Resûlullah tarafından müslümanlara vakfedilmesi İslâm’da ilk vakfı kimin yaptığı tartışmasını gündeme getirmiş, bazıları Hz. Ömer’in malını vakfetmesini, bazıları da Muhayrîḳ’ın Hz. Peygamber’e vasiyet edip onun da müslümanlara vakfetmesini ilk uygulama olarak kabul etmiştir.