Peygamberler haricinde Kur'an'da adı geçen 11 kişi

Meryem:

Hz. İsa’yı mucizevi şekilde dünyaya getiren annesidir. Ayrıca Meryem Sûresi 28. ayette “Harun’un kız kardeşi” diye bir hitap da söz konusudur. Bunun, Hz. Meryem’in Hz. Harun’un soyundan geldiğine işaret görülmesi gerekir denmektedir. Doğrudan Meryem adına sûre olmakla beraber (19. Sıradaki Meryem Sûresi), bunun haricinde 6 sûrede daha Hz. Meryem’den bahsedilmektedir.

"Hani Melekler dediler ki: "Meryem! Muhakkak ki Allah seni seçti. Seni tertemiz kıldı hatta seni dünyadaki bütün kadınlara üstün kıldı." (Al-i İmran, 42)

''Ey Meryem! Rabbine gönülden bağlan, secdeye kapan ve O'nun önünde eğilenlerle birlikte eğil.''(Al-i İmran , 43)

"Meryem'in oğlunu ve annesini birer ibret vesilesi kıldık ve onları pınarları akan ve yerleşmeye elverişli yüksekçe bir yere yerleştirdik.'' (Muminun, 50)

 

Zeyd:

Zeyd bin Harise, Hz.Peygamber (SAV) Efendimizin azatlı kölesi ve evlatlığıdır. İlk 4 Müslüman’dan biridir, 622 yılındaki Hicret’e katılmış; ardından tebliğin ilk yıllarında Hz. Muhammed ile Taif’e gitmiş ve oradaki muameleye Peygamber Efendimiz ile beraber göğüs germiştir. Bizans’a karşı yapılan Mute Seferi’nde İslâm ordusunun komutanı olma şerefine nail olan Hz. Zeyd, bu seferde şehit olmuştur. Adı, Azhab Sûresi’nin 37. ayetinde geçmekte ve bu ayet evlilik hukuku ile önemli bir meseleye işaret etmektedir.

“…Sonra Zeyd o kadından ilişiğini kestiği zaman, biz onu sana eş yaptık ki, oğulluklarının ilişkilerini kestikleri hanımlarını nikâhlamada müminlere bir darlık olmasın. Allah'ın emri de yerine getirilmiştir.” (Azhab, 37)

 

İmran:

Kur’an’ın 3. sûresi olan Al-i İmran’a ismini veren İmran adının da yukarıdaki Meryem gibi 2 yönlü kullanıldığı söylenebilir. İmran, Hz. Meryem’in babasıdır; aynı zaman da Hz. Musa ve Hz. Harun peygamberlerin de babasıdır. İmran ismi Al-i İmran dışında Tahrim Sûresinde de geçmektedir.

“Şüphesiz, Allah, Adem’i, Nûh’u, İbrahim ailesini (soyunu) ve İmran ailesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı.” (Al-i İmran, 33-34)

“Hani, İmran’ın karısı, “Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et.(Al-i İmran, 35)

Onu doğurunca, “Rabbim!” dedi, “Onu kız doğurdum.” -Oysa Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilir-7 “Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim.” (Al-i İmran, 36)

“Allah, bir de iffetini sapasağlam koruyan ve bizim de kendisine ruhumuzdan üflediğimiz, Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını doğrulayan İmran kızı Meryem’i de örnek gösterdi.” (Tahrim, 12)

 

Câlut:


Hz. Davud Peygamber tarafından savaşta mağlup edilen kafir kavmin güçlü savaşçısıdır. Bakara Sûresinde adı geçmektedir.

“Derken, Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud, Câlût’u öldürdü. Allah, ona (Davud’a) hükümdarlık ve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah’ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. Ancak Allah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir.” (Bakara, 251)

Ebu Leheb:

Hz. Muhammed (SAV)’ın amcası olan Ebu Leheb –gerçek ismiyle Abduluzza bin Abdülmuttalip- yaşamı boyunca Peygamber’e ve hak dine karşı şiddetli bir muhalefet sürdürmüştür. Ebu Leheb esasında Müslümanlarca yakıştırılan bir addır ve “alevlerin babası” anlamına gelir. Tebbet Sûresinde adı geçmektedir.

“Ebu Leheb'in iki eli kurusun, kurudu da!” (Tebbet,1)

 

Hâmân:

Kur’an’a göre Firavun’un başveziridir.

Kur'an ise onu, Firavun'un başveziri olarak anlatır. Firavun, Musa ile tartıştıktan sonra Hâmân’a, Musa’nın tanrısına ulaşmasına yarayacak yüksek bir kule yaptırmasını emreder. Bahsedilen tarzda bir kulenin Mısır topraklarında bulunamaması sebebiyle Kur'an anlatılarını tarihselleştirme amacıyla yapılan bazı yorumlarda bu kulenin bir piramit veya Babil Kulesi olabilme ihtimalleri üzerinde durulmaktadır. Hâmân ismine Kasas, Mümin ve Ankebut sûrelerinde rastlanmaktadır:

“Ve onlara arzda (yeryüzünde) hâkimiyet verip Firavun, Hâmân ve ordularına korktukları şeyi, onların vasıtasıyla gösterelim.” (Kasas, 6)

“Nihayet Firavun ailesi kendilerine düşman ve üzüntü kaynağı olacak olan o çocuğu bulup aldı. Şüphesiz Firavun, (veziri) Hâmân ve onların askerleri hata yapıyorlardı.” (Kasas, 8)

“Firavun ise şöyle dedi: "Ben, sizin için benden başka bir tanrı bilmiyorum. Ey Hâmân, haydi benim için çamur üzerine bir ocak yak da bana bir kule yap; belki Musa'nın tanrısına çıkarım; ama ben kesinlikle onun yalan söyleyenlerden olduğunu sanıyorum." (Kasas ,38)

“Karun'a Firavun'a ve Hâmân'a da (gönderdik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık delillerle geldi de onlar; o yerde kibirlenip kafa tuttular. Oysa (azabın) önüne geçecek değillerdi.” (Ankebut, 39)

“Andolsun ki biz Mûsâ’yı mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun’a, Hâmân’a ve Kârûn’a gönderdik. Onlar ise; “Bu çok yalancı bir sihirbazdır” dediler.[4]” (Mümin, 23-24)

“Firavun dedi ki: “Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Mûsâ’nın ilâhını görürüm(!) Çünkü ben, onun yalancı olduğuna inanıyorum.” Böylece Firavun’a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve doğru yoldan saptırıldı. Firavun’un tuzağı, tamamen sonuçsuz kaldı." (Mümin, 36-37)

 

Kârûn:

İsrailoğulları arasındaki zenginlerden biridir, Kur’an’ın deyimiyle “anahtarını taşımanın güçlü bir topluluğa ağır geleceği hazinelere” sahip olacak kadar zengindir. Serveti onda kibre yol açar ve Hz. Musa Peygamber’e inanmaz, hatta onu yalancılıkla suçlar. Allah tarafından helâk edilir. Kasas, Muminun ve Ankebut sûrelerinde adı geçmektedir.

“Kârûn, Musa'nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona demişti ki: "Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez." (Kasas, 76)

 

Lokman:

Hz. Lokman’ın peygamber olup olmadığına dair yüzde yüz kanaat olmadığı ve tefsirlerde farklı şeyler yazdığı için kendisini bu listede belirtiyoruz. Lokman Sûresi de adını Hz. Lokman’dan almıştır. Kur’an’da oğluna verdiği öğütlerde ismi zikredilmekle beraber kendisine dair türlü rivayetler mevcuttur.

“Andolsun, biz Lokmân'a "Allah'a şükret" diye hikmet verdik. Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır.” (Lokman, 12)

“Hani Lokmân oğluna öğüt vererek şöyle demişti: "Yavrum! Allah'a ortak koşma! Çünkü ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür." (Lokman, 13)

 

Samiri:

Samiri’nin adı 4 ayrı sûrede geçer. Hz. Musa’nın Tur Çölü’nde Rab ile görüşmek için kutsal dağa çıkmasıyla birlikte Samiri de Hz. Musa'nın kardeşi Hz. Harun'a rağmen, İsrailoğulları için bir takım mücevherleri eriterek bir buzağı heykeli yapar ve tapmalarını ister. Hz. Musa’nın bunu unutarak dağa Tanrı’yı aramaya gittiğini söylemiştir.

“Seni kavminden çabucak ayrılıp gelmeye sevkeden nedir? (Niçin onları geride bırakıp geldin) ey Musa? (dedik). Onlar benim arkamdan geliyorlar; ya rab, razı olasın diye sana çabuk geldim' dedi. Allah, Biz senden sonra kavmini denedik, Samiri onları saptırdı' dedi...” (Taha, 83-85)

“Allah'tan Tevrat'ı levhalar halinde alan Musa "Bunun üzerine çok kızgın ve üzüntülü olarak kavmine döndü. 'Ey kavmim, dedi; Rabbiniz size güzel bir vaatte bulunmamış mıydı? (Ayrılış) süre(si)mi size uzun geldi? Yoksa Rabbinizin gazabına mı uğramak istediniz de bana verdiğiniz sözden caydınız? (Harun'a itaat etmek suretiyle beni izlemediniz).' Dediler ki: Kendi malımızı harcamak suretiyle senin sözünden çıkmadık; fakat o milletin (Mısırlıların) süs (eşyas)ından bize yükletilmişti. Onları ateşe attık. Aynı şekilde Samiri de attı ve onlara böğürmesi olan bir buzağı heykeli ortaya çıkardı (Herhalde Musa ya durumu izah edenler buzağıya tapmamış olanlardı ki, 'buzağıya tapanlardan onlar' diye sözederek kendilerini bu suçun dışında tutuyorlardı). Dediler ki, Bu sizin de tanrınız, Musa'nın da tanrısıdır. Fakat o unuttu (da gitti, Tanrıyı Tur civarında arıyor). Olayın başında Harun kendilerine, 'Ey kavmim, andolsun ki siz bununla denendiniz: Rabbimiz, o çok esirgeyen (Allah)tır. (Gelin) siz bana uyun, emrime itaat edin' demişti. '(Hayır) dediler, Musa bize dönünceye kadar buna tapmaktan vazgeçmeyeceğiz.' Durumu öğrenen Musa, kardeşine döndü: Ey Harun, onların saptıklarını gördüğün zaman sana ne oldu (da önlemedin). Neden bana uymadın, (niçin benim yolumu takip etmedin, benim kızdığım gibi onlara tepki gösterip engel olmadın)? Emrime karşı mı geldin?' dedi ve elindeki Tevrat levhalarım atarak (kardeşinin sakalından saçlarından tutup silkeledi. Harun ise kardeşini sakinleştirmek için); "Ey anamın oğlu, dedi; sakalımdan başımdan çekme. Ben senin, İsrailoğulları arasında ayrılık çıkardın, sözümü dinlemedin diyeceğinden korktum da onun için senin gelmeni bekledim" (Taha,86-94)

 

Zülkarneyn:

Zülkarneyn’in da Lokman gibi peygamber olup olmadığı hususunda tartışmalar mevcuttur, o yüzden ismi bu listede zikredilebilir. “İki boynuzun sahibi” anlamına gelen Zülkarneyn ismi Kehf Sûresinde 3 ayette geçmektedir. Kendisine özel bir kudret bahşedilen Zülkarneyn’in hikâyesi, Yecûc ve Mecûc ile mücadelesi anlatılmaktadır.

“Ve sana 'Zülkarneyn'den sorarlar. De ki: “Ondan bahsederek size tilâvet edeceğim (açıklayacağım).” (Kehf, 83)

“Güneşin grup ettiği yere ulaştığı zaman, onu (güneşi) bulanık bir pınarda batarken buldu. Ve onun (o pınarın) yanında bir kavim (topluluk) buldu. (Ona şöyle) dedik: “Ya Zülkarneyn! Dilersen onlara azap edersin, dilersen onlara karşı güzel davranış ittihaz edersin.” (Kehf, 86)

 

Üzeyir:

Üzeyir ismi sadece Tevbe Sûresinde geçmektedir. Yahudiler’in Üzeyir’e “Allah’ın oğlu” sıfatını vermek suretiyle sapıtışları anlatılmaktadır. Üzeyir’in peygamber olup olmadığına dair tartışmalar mevcut olduğu için (kimilerince İsrailoğulları’ndan bir din adamı) bu listede ismi zikredilebilir. Yahudi ve İsrail kaynaklarına göre Babil Esareti’nden binlerce İsrailoğlu’nu kurtarıp Kudüs’e getiren, ayrıca İsrailiyyat’ın kaynakları arasında yer alan “Ezra Kitabı”nın yazarı olan Ezra ile Üzeyir’in aynı kişi olduğu da iddia edilmektedir.

“Yahudiler, 'Üzeyr Allah'ın oğludur' dediler. Hristiyanlar ise, 'İsa Mesih Allah'ın oğludur' dediler. Bu onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği yansıtmayan) sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkâr etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar!” (Tevbe, 30)

Listede doğrudan ismi Kur’an’da zikredilen isimler esas alınmıştır, ismi doğrudan yer almaksızın manada kendisi kastedilen kimseler değil. Peygamber olup olmadığı hususunda farklı yorumlar olan isimlere yer verilmesine rağmen Enbiya Sûresinde yer alan “Zünnûn” ismi büyük bir ittifakla Hz. Yunus olarak yorumlandığından ayrıca burada yer almamıştır.

Kaynak: dünyabizim

Deniz Baran yazdı

Yeni yorum ekle

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.