Benû Kaynuka Gazvesi

Bu gazve, Medîne Yahûdîleriyle yapılan ilk savaştır. Müslümanların Bedir'de Mekke müşrikleri karşısında kazanmış oldukları büyük zafer, Medîne Yahûdîlerini korkutmuştu. Bu yüzden Müslümanlara karşı gizledikleri düşmanlıklarını açığa vurmaya başladılar. Müslümanlarla yaptıkları vatandaşlık andlaşmasını bozan ilk Yahudi kabilesi, Kaynukaoğulları oldu. Ahdi bozma hâdisesi, tabiî olarak iki tarafı savaşa götürdü.

Olaylar şöyle gelişti: Ensâr'dan bir kadın, Kaynukaoğulları çarşısında hakarete uğramıştı. Bu kadının yardım istemesi üzerine ona yardım etmek için koşan bir Müslüman, hakaret eden Yahûdî’yi öldürdü. Orada bulunan Yahûdiler de bu Müslümanı şehit ettiler. [1]

Bu olay üzerine Peygamberimiz, Kaynukaoğulları’nı toplantıya çağırdı. Onlara andlaşmayı bozmalarının kendileri için tehlikeli olacağını bildirdi ve andlaşmanın yenilenmesini teklif etti. Ancak Yahûdîler, bu teklifini kabul etmedikleri gibi, Peygamberimizi açıkça tehdit ettiler ve şöyle dediler:

"Ey Muhammed! Kendi kavmin Kureyşliler'e karşı Bedir savaşını kazanmış olman seni gururlandırmasın. Onlar zaten harbi bilmezler. Savaşın ne demek olduğunu, ancak bizimle harp edince anlarsın!"[2] 

Andlaşmanın yenilenmesini reddeden Kaynukaoğulları, savaşa karar vererek kalelerine kapandılar. Diğer iki Yahudi kabilesinin ve münafıkların yardıma geleceklerini ve kendileriyle birlikte hareket edeceklerini umuyorlardı. Bu sırada, ahidlerini bozanlara cihâd'ı emreden şu âyet de nazil olmuştu:

"Bir kavmin andlaşmaya hâinlik yapmasından korkarsan, sen de aynı şekilde bu andlaşmayı terket; çünkü Allah hainleri sevmez."[3]

Peygamberimiz, Hicretin ikinci yılı Şevval ayının ortalarına doğru, Kaynukaoğulları mahallesini kuşatma altına aldı. Bu gazve esnâsında İslâm ordusunun sancağını Hz. Hamza taşıyordu. Muhasara on beş gün sürdürüldü. Dindaşları ile münâfıklardan bekledikleri yardımı göremeyen Yahudiler, Müslümanlara güç yetiremeyeceklerini anlamışlardı. Büyük bir korkuya kapılarak teslim oldular ve Medine'den çıkıp gitmek üzere serbest bırakılmalarını istediler. Münafıkların lideri Abdullah b. Ubey'in devamlı ısrarları sonucunda, Peygamberimiz onların bu teklifini kabul etti.

Abdullah b. Ubey'in bu davranışına karşılık, onun gibi cahiliyye devrinde Kaynukaoğullarının müttefiklerinden olan Ubâde b. Sâmit ise, Rasûlullah'a gelerek, onlarla olan ittifakını bozduğunu bildirmiş ve şöyle demişti:

"Ya Rasûlallah! Ben, Allah'ın Rasûlü'nün ve mü'minlerin dostuyum; kafirlerle dostluk ve ittifakı terkettim.”[4]

Bu iki şahsın durumu hakkında, şu âyetler nazil oldu:

"Ey inananlar, Yahudîleri ve Hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar birbirinin dostudurlar. Sizden kim onları dost tutarsa, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez. Kalplerinde hastalık bulunanların, 'Bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz!' diyerek onların arasında koşuştuklarını görürsün. Belki Allah, fetih ya da kendi katından bir iş getirir de onlar, içlerinde gizlediklerine pişman olurlar.

O zaman inananlar, 'Bunlar mı o, bütün güçleriyle sizinle beraber olduklarına yemin edenler?' derler. Bütün çabaları boşa çıkmış, kaybedenlerden olmuşlardır.

Ey inananlar, sizden kim dininden dönerse, bilsin ki, Allah, yakında öyle bir toplum getirecek ki, kendisi onları sever, onlar da O'nu severler. Mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı onurlu ve şiddetlidirler. Allah yolunda cihad ederler, hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah’ın lütfu geniştir, O, bilendir.

Sizin dostunuz, ancak Allah, O'nun Rasûlü ve namazlarını kılan, zekâtlarını veren, rükûya varan mü'minlerdir.  Kim Allah'ı, O'nun elçisini ve mü'minleri dost tutarsa, bilsin ki, galip gelecek olanlar, yalnız Allah'ın dostlarıdır.

Ey inananlar, sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve kafirlerden, dininizi eğlence ve oyun yerine koyanları dost tutmayın; inanıyorsanız Allah tan korkun.”[5]

 Kaynukaoğulları'na Medine'yi terketmeleri için üç günlük bir süre tanındı. Bu üç gün içinde onlar, kadınlarını ve çocuklarını alarak, Şam dolaylarına gittiler. Medine'de kalan malları Müslümanlar arasında taksim edildi. Bu hadiseler üzerine Peygamberimiz, yazışmalarında Yahudilere güvenmediği için, Zeyd b. Sâbit’i Yahudilerin kullandığı yazıyı öğrenmekle görevlendirdi.[6]



[1]İbn Hişâm, II, 48.

[2] İbn Kesîr, III, 5.

[3] Enfâl Sûresi, 8/58.

[4] İbn Hişâm, II, 49.

[5] Mâide Suresi 5/51-57.

[6] Konrapa, 71.

Yeni yorum ekle

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.