İnsana baktığında sadece et ve kemiği gören göz, kurban ibadetine baktığında da kan akıtmaktan başka bir şey göremez. Oysa insanı insan kılan şey et ve kemiği olmadığı gibi kurbanı kurban yapan da eti ve kanı değildir. Kurban her şeyden önce Rabbimizin emri olduğu için ve ibadet niyetiyle kesilir. Ama bunun da ötesinde basireti bağlanmamış, kalp gözü açık bir bakışla kurbana baktığımızda şunu görürüz:
1) Kurban, takvânın sembolüdür.
Kurban, Allah'ın emir ve yasaklarına bağlılığın yani takvanın bir işaret ve sembolüdür. Kurban kesen kimse bu ibadetiyle -hâşâ- Allah'a et veya kan takdim etmemekte, O'na olan kulluğunu, bağlılığını, O'nun emirlerine boyun eğme şuurunu ortaya koymaktadır. Rabbimiz bu gerçeği Kur'an'da şöyle ifade etmektedir:
"Onların [kestiğiniz hayvanların] ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvânız ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananları müjdele!" (Hac, 37)
2) Kurban, hayvanların insanın hizmetine verilmesinin şükrüdür.
Kurban, Allah'ın bu hayvanları bizim emrimize ve hizmetimize vermesine karşılık bir tür şükürdür. Nitekim Allah, tarih boyunca bütün ümmetlere, hayvanları onların hizmetine vermiş olmasına şükretmeleri, keserken Allah'ın adını anmaları için kurban kesmeyi emretmiştir. Yüce Allah bunu şöyle duyurmuştur:
"İşte bu hayvanları biz, şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik." (Hac, 36)
"Biz, her ümmete -(Kurban kesmeye uygun) hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allah'ın adını ansınlar diye- kurban kesmeyi gerekli kıldık. İmdi, İlâhınız, bir tek İlah'tır. Öyle ise, O'na teslim olun. (Ey Muhammed!) O ihlâslı ve mütevazi insanları müjdele!" (Hac, 34)
3) Kurban bir yardımlaşma vesilesidir.
Kurban vesilesi ile zenginler ile fakirler arasında yardımlaşma köprüsü kurulur. Yüce Rabbimiz bu konuda şunları söylemiştir:
"[Kurban olarak kestiğiniz hayvanlar] yan üstü yere düştüklerinde ve artık (canı çıktığında) onlardan hem kendiniz yeyin, hem de ihtiyacını gizleyen-gizlemeyen fakirlere yedirin." (Hac, 36)
"Artık ondan hem kendiniz yeyin,hem de yoksula, fakire yedirin." (Hac, 28)
4) Kurban, insanın "kan dökücülük" güdüsünün ibadet yoluyla terbiye edilip törpülenmesidir.
Daha insan yaratılmadan önce melekler "yeryüzünde kan dökecek bir varlığı mı halife kılacaksın?" diye Allah'a soru sormuşlardı. Yüce Allah meleklerin bu sorusuna karşılık "ben sizin bilmediklerinizi bilirim" demekle yetinmiş (Bakara, 30), insanda "kan dökücülük" özelliği bulunduğu şeklindeki ifadeyi reddetmemiştir. Bu, insanın doğasında bulunan "kan dökücülük" vasfına işaret etmesi bakımından son derece önemlidir.
İşte kurban, insanın fıtratına imtihan için konulmuş bulunan "kan dökme" güdüsünü diğer insanlara karşı değil, yemesi için yaratılmış hayvana karşı kullanmak suretiyle insandaki saldırganlığı ortadan kaldırır. Kurban kesen medeniyetlerde hayvanlara işkence, insanları arenalarda aslanlara parçalattırma, matadorların hayvana ok saplamasıyla on binlerce kişinin çılgınca "oley" diye bağırması yoktur.
5) Kurban can sigortasıdır. Her ibadet bir sigortadır: Namaz dinin, oruç bedenin, zekât malın, hac ümmetin, kurban da canın sigortasıdır.
Kurbanın bizim bilemediğimiz daha nice hikmetleri vardır. Bu vesileyle şu iki hususa da temas etmek yerinde olur.
a) Zaman zaman kimileri "fakirin etten çok başka şeylere ihtiyacı olabilir. Et sadece gıda ihtiyacını karşılar. Para ise her türlü ihtiyaç için kullanılabilir. Bunun için kurban kesmek yerine parasını fakir fukaraya vermek daha iyi olur" şeklinde akıl yürütmelerle kurban ibadetini ıskalamaya / baypas etmeye çalışmaktadırlar. Bu, ibadetlerin niteliğini bilmeyen dar görüşlü kimselerin bakış açısıdır.
İbadetler Allah'ın emri olduğu için yapılır. Hiçbir ibadet diğer ibadetin yerini tutmaz. Sadaka vermek başka, kurban kesmek başkadır. Kurbanın yukarıda belirttiğimiz hikmetlerinin hiçbirisi sadaka vermekle gerçekleşmez. Böyle bir akıl yürütmeyi kabul ettiğimiz taktirde aynı mantıkla "hacca gidip o kadar para harcamaya gerek yok, bunu da fakir fukaraya verelim" dememek için bir neden olmaz ?!
b) Son yıllarda kimi yardım kuruluşları kurban kampanyaları yaparak halkın hem kurban ile bizzat uğraşma külfetini onlardan almakta hem de bu kurbanları ülkemizde ve dünyada buna muhtaç olanlara ulaştırma konusunda aracılık etmektedir.
Güvenilir kuruluşlara kurban bağışlamak, bir yandan kurban kesme ibadetini diğer yandan da sadaka verme ibadetini yerine getirme anlamına gelecektir. Bununla birlikte insanların kurban ibadetini tamamen ve sürekli bir şekilde böyle ifa etmeleri zaman içinde insanların kurbanı sadece "para bağışı" gibi algılamasına yol açacak, yukarıda belirttiğimiz hikmetler yerine gelmeyecektir. Bu sebeple imkânı olanların kurbanını bizzat veya vekil aracılığıyla kestirmesi, kesimde -mümkünse aile bireyleriyle- hazır bulunması, bir tane de yardım kuruluşuna bağışlaması kurbanın hikmetlerinin yerine getirme bakımından daha uygundur.
Rabbimiz kurbanın hikmetlerini anlayan ve hayatına yansıtanlardan eylesin.
("Günümüz Fıkıh Problemleri" adlı kitabımdan)
Yeni yorum ekle