Sevde

Mekke’de doğdu. Kendisi gibi ilk müslümanlardan olan amcasının oğlu Sekrân b. Amr ile evlendi. Ancak müşriklerin işkencelerine dayanamadıkları için ikinci kafile ile Habeşistan’a hicret etmek zorunda kaldılar. Sevde bir süre sonra kocası vefat edince beş çocuğu ile yalnız kaldı. Peygamberliğin 10. (620) yılında Hz. Hatice’nin vefatının ardından sahâbeden Osman b. Maz‘ûn’un hanımı Havle bint Hakîm’in tavsiyesiyle Resûl-i Ekrem Sevde’ye evlenme teklif etti. Sevde çocuklarının kendisini rahatsız edebileceği endişesini dile getirdiyse de Hz. Peygamber bunda bir sakınca bulunmadığını söyledi ve Sevde’yi 400 dirhem mehirle nikâhladı. Resûl-i Ekrem, Medine’ye hicret edip orada Hz. Âişe ile evleninceye kadar Sevde onun üç yıl boyunca tek eşi oldu. Hz. Hatice vefat ettiğinde yaşları küçük olan Ümmü Külsûm ile Fâtıma’ya annelik etti. Resûlullah da kendisiyle evlendiğinde yaşı ellinin üzerinde olan Sevde’yi müşrik yakınlarından gelebilecek sıkıntılara karşı korudu. Sevde uzun boylu, iri yapılı ve yavaş hareket eden bir hanımdı. Bu yönüyle dikkat çektiği ve herkes tarafından tanındığı için hicâb âyetinin nüzûlüne vesile oldu. Vedâ haccı sırasında kalabalık arasında yürürken sıkıntı çektiğinden Hz. Peygamber’den izin alarak Müzdelife’den Mina’ya erken geçti ve şeytan taşlama görevini diğer insanlardan önce yaptı. Dericilikte mâhir olduğu, Tâif tarzı deri işlediği belirtilen Sevde kazandığı para ile yoksullara ve kimsesizlere yardım ederdi. Hilâfeti döneminde Hz. Ömer’in kendisine gönderdiği bir kese dirhemin sadaka olarak dağıtılmasını istemişti. Resûl-i Ekrem’in diğer hanımlarıyla ve bilhassa Hz. Âişe ile iyi geçinirdi. Âişe de onu sever, kendisine benzemeyi arzuladığını söylerdi. Vedâ haccında Resûl-i Ekrem’in, hanımlarının evlerinde oturmalarının daha iyi olacağını söylemesi üzerine onun vefatından sonra hac için de olsa uzun yola çıkmadı. Sevde 23 (644) yılında Medine’de vefat etti, cenaze namazını Hz. Ömer kıldırdı ve Cennetü’l-bakī‘a defnedildi.