Vefat

Sultan BAŞIBÜYÜK –

Daha 7-8 yaşlarındaydım babamı kaybettiğimde. Onun ölümüne inanamıyor, herkese onun ölmediğini söylüyordum.

O akşam dedem yanıma geldi ve benimle konuşmak istediğini söyledi. Bu şekilde ağlamama dayanamadığını belirterek “Hz. Fatıma’nın en acı gününü biliyor musun?” dedi. Bense Hz. Fatıma’yı tanımama rağmen o en acı gününü bilmiyordum. Bilmediğimi anlayan dedem başladı anlatmaya.

“Peygamberimiz hicretin 11.yılı Sefer ayının sonlarına doğru rahatsızlandı. Yaklaşık 13 gün hasta yattı. Hastalığının ağırlaşması sonucu diğer eşlerinden müsaade alarak Hz. Aişe validemizin odasına geçti. Hz. Fatıma’nın babası yorgun, hasta ve halsiz düşmüştü. Oysa bugüne kadar babasının hastalandığını hiç görmemişti. Peygamberimizin durumu gün geçtikçe daha da ağırlaşıyor, Peygamber (sav) artık mescide gidip namaz bile kıldıramıyordu.  Bir sabah efendiler efendisi kendini iyi hissettiği için abdestini alıp mescitteki yerini almıştı. O sabah herkeste bir bayram havası vardı. Sahabe büyük bir sevinçle mescide koşuyor saflar daha da bir sıkı tutuluyordu.

Peygamber o gün son kez ashabına sabah namazını kıldırıyordu. O gün namazı kıldırdıktan sonra yine bir ilim halkası kurulmuş peygamber “es-selamun aleyküm” diyip sohbete başlamıştı: Allah Teâlâ, bir kulunu dünya hayat ve nimeti ile kendi nezdinde ki ahiret hayat ve saadeti arasında muhayyer bıraktı. O kul da Allah nezdindekini seçti. (Bu sırada Hz. Ebu Bekir ağlamaya başlamıştı. Resulullah, ona hitap ederek konuşmasına devam etti.) Ey Ebu Bekir ağlama! Gerek arkadaşlık gerek mal fedakârlığı itibariyle bana en çok yardımcı olan Ebu Bekir’dir. Ümmetimden birini kendime Halil edinseydim hiç şüphesiz Ebu Bekir’i seçerdim. Ancak din kardeşliği, şahsi kardeşlikten efdaldir. Mescide Ebu Bekir’in kapısından başka kapatılmadık hiçbir kapı kalmasın.

O gün sahabeye son kez seslenmişti Peygamber. Son nasihatlerini vermişti. Sonrasıysa malum… Peygamberimiz o güzel gözlerini kapamış, Sevgilisine ulaşmıştı. Gerideyse hasret, sevinçle karışık hüzün ve gözyaşları kalmıştı.

- Peki ya Hz. Fatıma! O ne yapmıştı? İnanmış mıydı babasının vefat etmesine?

- Elbette ki inanmıştı yavrucuğum. Ölüm Allah’ın emri değil mi? O sonsuz dünya hayatını değil Sevgiliye biran önce kavuşmayı tercih etmemiş miydi?

- Anlıyorum dedeciğim. Benim babamda buradaki sevdiklerinden ayrılıp en Sevgilinin yanına gitti.

- Evet, canım torunum biz bu dünya hayatından ayrılıp onların yanına gideceğiz. Hem ne demiş Necip Fazıl KISAKÜREK; Ölüm güzel bir şey. O’dur perde ardından haber. Hem güzel olmasa ölür müydü hiç peygamber?”

Yeni yorum ekle

Image CAPTCHA
Enter the characters shown in the image.