“Gariplerin Annesi”
Peygamberimin hala kızı;
Mekke hayatın, kapalı bizlere…
İlk Müslümanlar içinde,
Olduğunu biliyoruz sadece.
Ebu Leheb ağır sözler söylerken Efendimiz’e,
Ümmü Cemil dikenleri sererken yere,
Ne kadarına şahit oldun?
Boykot yıllarında, gençlik çağlarında olmalısın.
Akraba olduğuna göre Resûlüme,
Muhtemelen, sen de boykot altındasın…
Hicret izni verildiğinde, eminim sen de
Sevinç ve hüzün içinde ağlayansın…
Mekke yılların, çocukluk ve gençlik yılların
Sisli bir perde,
Ama hicretin beşinci yılında,
İsmin dolaşıyor dillerde…
Önce, Zeyd b. Hârise ile yazıldı adın.
Zeyd!… Sevgili Peygamberimin sevgili evlatlığı…
Hani şu babasıyla amcası geldiğinde,
Hürriyete karşı köleliği tercih eden Zeyd.
“Ben O’ndan ayrılmam. Eğer O’ndan ayrılırsam,
Hür olmak neyime; yaşayamam.” diyen Zeyd.
Zeynep, Zeyd’in aklına düştü.
Zeyd, Resûl’ün ardına düştü.
Teklifi sunmak Resûl’e düştü.
Zeynep binti Cahş!…
Resûl’ün Kureyşli hala kızı.
Sen bu evliliği onaylamadın.
Nasıl olurdu hür ile köle?
Velev ki azatlı olsa bile
Hem ne derdi Medine?
Gelenek, örf, âdet, asabe.
Olmaz, olamazdı işte…
Zeyd, ısrar ediyor.
Resûl, engelleri kırmaya çalışıyor.
Kölelik nedir?
İnsan mı insanın sahibi?
Savaş mı, doğum mu bu sıfatın nedeni?
Öyle olmasaydı, köle olmayacaktı bu insanlar.
Herhangi bir baskın veya savaşta,
Hürlerin köle olmayacağına,
Kimin garantisi var?
Zeynep! Zeynep! Düşünme vakti şimdi…
Allah, suretlere değil kalplere bakar.
Nice kara bedenlerde, takva incisi parlar.
Söz ağırlaşır, develer çöker, sanki arı vızıldar.
Sözlerin en güzeli, tane tane ağızdan çıkar.
“Allah ve Resûlü bir konuda hüküm verdiğinde,
İnanmış bir erkek ve kadına, o işi
Kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur.
Her kim Allah ve Resûlü’ne karşı gelirse,
Apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (33/36)
“Ya Resûlallah! Sen bu evliliği istedikten sonra,
Ben, nasıl isyan ederim, Sana ve Allah’a!”
Kabul ettim… Kabul ettim… Kabul ettim…
Fakat insan bu, insan gerçeği…
Olmadı mı olmuyor…
Zeyd içinden geçeni,
Diyemedi, diyemiyor…
Ya Resûlallah! Ne desem, bilmem ki,
Zeynep’ten ayrılmak…
“Sus Ya Zeyd!
Zevceni boşama, Allah’tan kork!’’ (33/37)
Daha kalemler kurumadan boşandınız.
Ey, Zeynep binti Cahş!
Tarihi basiretsiz okuyanlar,
Belki seni suçlayacaklar.
Zeyd gibi asil bir evlatla
Nasıl evli kalamadın,
Anlayamayacaklar.
Rabbim seni bildi, seni işitti.
İbni Ümmü Mektum’u gördüğü gibi,
Havle binti Salebe’yi işittiği gibi…
Suçlamaya ne hacet, suç yoksa.
Neylesin iyi iki insan bir arada olamıyorsa?
Sen yüce ahlâklı biri olmasan
Resûl’e nasib eder miydi Allah seni?
İndirir miydi üzerinden hükümleri?
Bildirir miydi,
İnsan denen meçhulün,
Zaaflarını, heveslerini?
Sen, Zeyd’den boşanınca,
Resûl’le nikâhın kıyılınca
Diller de boşandı.
Dillerin kemiği yok, tutmaz oldu.
Evlatlığın hanımı,
Kişiye nâ-mahrem oldu.
Cahiliyye zihniyeti,
Bunu anlayamazdı.
Kızını diri diri gömen,
Başkasının oğluna,
Kendini baba sayardı.
Muhammed Resûlullah,
Hiçbirinin babası değildi. (33/40)
Sadece vahye karşı, boynu kıldan inceydi.
Eğer saklasaydı, bu âyetleri saklardı.
Vahyin açıklaması en zor, en müşkül olanıydı.
Söz söylenir geçer, kitap bâki kalır.
Nice yanlış fikirlerin yerini,
Kitab’ın hükümleri alır.
Ey insanlar! Kendi taktığınız isimleri değil,
Hakkı, hakikati söyleyin.
Bundan sonra Zeyd b. Muhammed değil,
Zeyd b. Hârise deyin…
Sevginiz sonsuz olsun, hürmetiniz dâim,
Ancak hakkı, sahibine teslim edin.
Enescik! Getir annenin yaptığı yemeği,
Göklerdeki nikâhın düğünü var.
Sonra çağır, Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali’yi…
Mescitte kim varsa onları davet et.
Hatta yolda gördüklerini de buyur et.
Enes şaşkın. Enes emre amade…
İnsanlar grup grup gelirler yemeğe…
Bir tabak yemek nasıl yeter?
Bunca kişi sofrada ne yer?
Emir büyük yerden,
Onar onar oturun sofraya.
Herkes önünden yesin zira.
Enesçik, davetlilerin hepsi kalktı.
Senin ise gözlerin kapta takılı kaldı.
Fakat o da ne?
Sofradan kalkmayanlar mı var!
Sohbet bu, uzadıkça uzar.
Resûlüm, Efendim sıkılır çıkar.
Diğer odalara uğrar.
Döner gelir Zeyneb’in odasına.
Misafirler oturmaktadır hâlâ…
Anlayış, edep, nezaket,
Bunların hepsine etmeli riayet.
“Ey iman edenler! Peygamber’in evlerine
Yemeğe davet olunmadan,
Vaktine de bakmadan girmeyin.
Ancak davet edildiğiniz zaman girin.
Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın.
Çünkü bu hareketiniz Peygamber’i üzmekte,
Fakat O (size bunu söylemekten) utanmaktadır.
Ama Allah hakkı söylemekten çekinmez…(33/53)
Ey annelerimiz!
Vazgeçin kollarınızı ölçmekten,
En cömertin ve O’na en çabuk kavuşanın
Kim olduğu belli oldu.
Çünkü en çok sadaka veren,
“Gariplerin annesi” O’ydu.
Zeynep Validemiz!
Sen ki çalışkandın, çalışandın.
Kendi el emeğin ile deri tabaklardın.
Kazandığını fakirlere dağıtır,
Çokça ibadet yapardın.
Sen ki O’nun akrabası ve muhâcirâttansın,
Sen ki ümmü’l-müminin ve ezvâc-ı tâhirâttansın,
O’nunla şereflendin, O’nunla şereflendi kâinat,
Üzerinize olsun tahiyyât, tayyibât ve salevât.
Yeni yorum ekle