Naatı-ı Şerif
Ebediyyen sevecek cân onu cânân olarak
Şart-ı peymân olarak, hüccet-i îmân olarak
Tanırım ben yalınız Hazret-i Fahr'ür-Rusülü
Gönül iklîmine şâhenşeh-i zişân olarak
Ebediyyen sevecek cân onu cânân olarak
Şart-ı peymân olarak, hüccet-i îmân olarak
Tanırım ben yalınız Hazret-i Fahr'ür-Rusülü
Gönül iklîmine şâhenşeh-i zişân olarak
Nuûtun vird-i esma vü müsemma Ya Rasûlallah!
Kudumunla müzeyyen Arş-ı A’la Ya Rasûlallah!
Müşerref gözlerin ey Nur-ı azam Rü’yetullah’la,
Sana canım fedadır ya Habibâ
Meded kıl sen daima bu ğaribâ
Kapunda bendelerdür cümle sultan
Canımın cânânı sensin yâ Muhammed Mustafâ
Derdimin dermanı sensin yâ Muhammed Mustafâ
Güneşin
Mızrakların ucuna takılıp
kaldığı
bir vakitte
Diriliş erlerinin yüreklerinden
yayılan
Bir depremle sarsılıyordu arz.
Gerilmişti altımızda atlarımız
Dilinin ucundan denize atlayan o adamı getirdim efendim
Kayalara çakıldı mı bilmem efendim ben sadece getirdim efendim
Yok bile yokken O vardı;
O bir nur... Ki mutlak saffet.
Âdem, Allah'a yalvardı;
Sen, fikir kadar güzel;
Ve tek, birden daha tek!
Itrını süzmüş ezel;
Beri gel serseri yol!
O'nun ümmetinden ol!
Sel sel kümelerle dol!