“Haydi, yola çıkıyoruz!”
“Tamam geliyorum. Çantamı alayım.”
Cüzdanım kimliğim, kitabım, suyum. Bu çanta ne kadar da küçük. Çanta demeye bin şahit! Bavulum nerede? Yok, yok bavullarım. Zira yol uzun. Kıyafetlerim, yazlık kışlık. Ayakkabılarım… Tamam hazırım. Artık çıkabilirim.
Tamam mı? Nerede yatacağım? Yatağım, yastığım olmadan uyuyamam. Mavi pijamalarım da… En iyisi bir araba bulmak. Babamı arayayım da bir kamyonet bulsun. Bu arada telefon şarj aletini de unutmayayım. Hop, o da çantaya! Ne kadar zor sığdı küçücük şey. Bu bavulları ne de küçük yapıyorlar.
Yatağımı hazırlayayım. Yatağımın altında, o da ne?
Ütü… Evet, ütüsüz kıyafet nasıl giyinirim? Nerede ütüleyeceğim? Ütü masası. Tamam.
Çok susadım. Bir bardak su alayım. Bardak tabak, tencere, kaşık… Offf! Kamyonete sığacak mı? Halılarım. Kitaplarım olmadan ben yarımım. Onları da kolileyeyim. Koli bulmalıyım. Hemen çıkıyordum güya. Bakkala bir sorayım “Koli var mı?” diye. Ayakkabılarım nerede? Hangi çantadaydı? Bavulda mıydı? Bu arada terliklerimi, çizmelerimi unutmayayım.
Bakkalda üç koli bulabildim. Ertesi günü beklemeliymişim yeni koliler için. Oh canıma minnet. Çok yorgunum zaten. Dinlenmeden yola çıkmak istemiyorum. Yol zaten yorucu. Bakkaldan aldığım makarna, salça, süt, bisküvi, çikolata. Onları da çantaya sabah yerleştiririm artık. Of çok ağır bu çantalar! Bakkal çırağı, tam da hastalanacak günü buldu.
Şu çekyata yatayım. Kim açacak şimdi yatağı. Burada da nasıl yatılır ki? Gözlerim kapanıyor. Gözleri…
Ellerim! Kaldıramıyorum. Parmaklarım. Aman Allahım! Her biri kocaman bir bavul. Tekerlekli, düz. Kırmızı, siyah, lacivert. Ne kadar da ağırlar. Ayaklarım… O da ne? Biri yatağım biri koltuğum. Ağzım... Açamıyorum. Kocaman. İçinde ne yok ki? Sırtımda evim, arabam, annem, babam, arkadaşlarım, komşum… Mahallenin kedileri bile. Gitmeliyim bırakın beni. Ayağımdaki zincir de nereye bağlı böyle? Kocaman bir saat kulesine. Takvim yaprakları ayaklarımın atında. Allah’ım! Yardım et! Kurtulmalıyım. Sırasıyla kamyon, tır, dünya şeklini alıyorum. Yuvarlak kocaman bir dünya. Yine de hareket edemiyorum.
Kan ter içinde yataktan fırlıyorum. Zil çalıyor. Bakkalın çırağı kolileri getirmiş. O da kan ter içinde. Kolileri kapının dışında bırakıp kapıyı kapatıyorum.
Yola çıkmak istiyorum ben. Giyiniyorum. Bir şişe su alıp yola koyuluyorum. Sokağın başında çalıların arasında bir kaplumbağa. Evini sırtında taşıyor.
Yeni yorum ekle