İtikâf, aslına dönmektir. “Elestü bi rabbiküm” sorusuna “belâ” karşılığını vermektir.
İtikâf, kaçmak değil yakınlaşmaktır.
İtikâf, Resûlullah’ın, vefat edinceye kadar terk etmediği sünnetidir.
Bir ibadet çeşidi olarak itikâf, Hz. İbrahim zamanından beri bilinmektedir (Bakara, 125). Kur’an vahyi tarafından da onaylanan (Bakara, 2/87) bu ibadet, Hz. Peygamber’in hayatında önemli bir yer tutmaktadır. Rasulüllah (s.a.s.)’ın Medine’de sadece bir sene hariç her yıl itikâf yaptığı bilinmektedir (Tirmizi, “Savm”, 79).
İtikâfla Ramazan-ı Şerifin son on günü kesiliyoruz günün programından. Kimsenin hesabı olmuyor üzerimizde. Eşin, öğretmenin, çoluk-çocuğun, patronun, nefsin. Başka sağ’lar için sağ olmuyoruz. Allah için sağ’lığımız, dirliğimiz, varlığımız. Üzerimizdeki tek hesap O’nun hesabı oluyor.